KÖK HARFLER: م د د
ANLAM:
مَدَّ:
- Uzatmak.
- Yaymak.
- Genişletmek.
- Mühlet vermek.
- Birinin yardımına koşmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
مَدَّ | fiil-I | 13 | Uzattı, düzledi, yaydı | 13/3 | Meçhul: مُدَّ |
أَمَدَّ | fiil-IV | 10 | İmdat etti, destekledi | 17/6 | |
مُمَدَّدٌ | isim | 1 | Upuzun, uzatılmış | 104/9 | Müennes: مُمَدَّدَةٌ |
مَدٌّ | isim | 2 | Uzatmak | 19/75 | |
مَمْدُودٌ | isim | 2 | Uzatılan | 56/30 | |
مُمِدٌّ | isim | 1 | İmdatta bulunan | 8/9 | |
مَدَدٌ | isim | 1 | Ziyade, ek, katkı | 18/109 | |
مُدَّةٌ | isim | 1 | Müddet, süre | 9/4 | |
مِدَادٌ | isim | 1 | Mürekkep | 18/109 | |
Toplam | 32 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- مَدَّ (a)
- مَدَّ (b)
- مَدَّ (c)
- أَطَالَ > bak: ط و ل
- أَطْنَبَ
- أَسْهَبَ
- مَدَّدَ
- اِسْتَمَدَّ
- اِقْتَبَسَ > bak: ق ب س
- مَدَدٌ
- مُدَّةٌ
- مُمَدَّدٌ
Zıt Manada Kelimeler
- مَدَّ (a)
- مَدَّ (b)
- مَدَّ (c)
- اِخْتَصَرَ
- أَوْجَزَ
- مَدَّدَ
- اِسْتَمَدَّ
- مَدَدٌ
- مُمَدَّدٌ
- وَاعٍ > bak: و ع ي
- نَاهِضٌ
- صَاحٍ
- مُنْتَبِهٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Medd | مَدّ | Uzatma, çekme. Yayma ve döşeme. Çoğaltmak. |
Meded | مَدَد | İnayet, yardım, imdad, eman. |
Memdûd | مَمْدُود | Uzatılmış, yayılmış olan. |
Midâd | مِدَاد | Yazı mürekkebi. Mürekkeb. |
Müddet | مُدَّة | Süre. |
Madde | مَادَّة | Bir şeyi oluşturan öge. |
Maddî | مَادِّى | Madde ile ilgili, maddesel, manevi karşıtı. |
Maddiyyat | مَادِّيَّات | Madde ile ilgili şeyler. Mal mülk, para ile ilgili şeyler. |
Temdîd | تَمْدِيد | Uzatma. |
Mümedd | مِمَدّ | İmdad edilmiş. Uzanan. Uzatılmış. |
Mümedded | مُمَدَّد | Temdid edilmiş, müddeti uzatılmış. Gerilmiş olan. |
İmdâd | إِمْدَاد | Yardım. |
İmdâdiye | إِمْدَادِيَّة | Yardımlık. |
Mümidd | مُمِدّ | İmdad eden, yardım eden. Temdid eden, uzatan, uzatıcı. |
Temeddüd | تَمَدُّد | Uzatmak. Çekilmek. |
Mütemâdi | مُتَمَادِى | Sürekli, aralıksız. |
İmtidâd | اِمْتِدَاد | Uzanmak. Uzayıp gitmek. Gerilip ve çekilip uzanmak. |
İstimdâd | اِسْتِمْدَاد | Medet ve yardım istemek. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَدَّ : Fiil-I. Meçhul: مُدَّ
2:15 | اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. * |
7:202 | وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar. * |
13:3 | وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الْأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getirendir. |
15:19 | وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ |
Diyanet Meali: | Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik. |
15:88 | لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. |
19:75 | قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin!” |
19:79 | كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا |
Diyanet Meali: | Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz, onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız! * |
20:131 | وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlardan bazı kesimlere, (kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak) verdiğimiz şeylere gözünü dikme. |
22:15 | مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa hemen tavana bir ip çeksin… |
25:45 | أَلَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا |
Diyanet Meali: | Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. |
31:27 | وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. |
50:7 | وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. |
84:3 | وَإِذَا الْأَرْضُ مُدَّتْ |
Diyanet Meali: | Yer uzatılıp dümdüz edildiği zaman…* |
أَمَدَّ : Fiil-IV.
3:124 | أَلَنْ يَكْفِيَكُمْ أَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ |
Diyanet Meali: | “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” |
3:125 | يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. |
17:6 | ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik.. |
17:20 | كُلًّا نُمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin lütfundan her birine; onlara da, bunlara da veririz. |
23:55 | أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِهِ مِنْ مَالٍ وَبَنِينَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla (onların iyiliğine koştuğumuzu) mu sanıyorlar? * |
26:132 | وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Bildiğiniz her şeyi size veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” * |
26:133 | أَمَدَّكُمْ بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ |
Diyanet Meali: | “Size hayvanlar, oğullar … veren (Allah’a karşı gelmekten sakının.)” * |
27:36 | فَلَمَّا جَاءَ سُلَيْمَانَ قَالَ أَتُمِدُّونَنِ بِمَالٍ |
Diyanet Meali: | (Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz?” |
52:22 | وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. * |
71:12 | وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | “Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin…” |
مُمَدَّدَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). Müennes. Müzekkeri: مُمَدَّدٌ
104:9 | فِي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz uzatılmış direkler arasında…* |
مَدٌّ : İsim. Masdar.
19:75 | قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! |
19:79 | كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا |
Diyanet Meali: | Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz, onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız! * |
مَمْدُودٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
56:30 | وَظِلٍّ مَمْدُودٍ |
Diyanet Meali: | Yayılmış sürekli bir gölgede…* |
74:12 | وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا |
Diyanet Meali: | Ona bol mal verdim. * |
مُمِدٌّ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
8:9 | فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُمْ بِأَلْفٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُرْدِفِينَ |
Diyanet Meali: | O da, “Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum” diye cevap vermişti. |
مَدَدٌ : İsim.
18:109 | لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ أَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبِّي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَدًا |
Diyanet Meali: | (De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa) ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.” |
مُدَّةٌ : İsim.
9:4 | فَأَتِمُّوا إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ إِلَىٰ مُدَّتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. |
مِدَادٌ : İsim.
18:109 | قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبِّي لَنَفِدَ الْبَحْرُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa … (Rabbimin sözleri tükenmeden önce) denizler tükenirdi.” |