KÖK HARFLER: ل ي س
ANLAM:
لَيْسَ : Camit bir fiil olup “değildir” manasına gelir.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
لَيْسَ | fiil-I | 89 | Değil; değildir; değildi. | 2/113 |
| Toplam | 89 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Leys | لَيْس | Adem. Yokluk. |
Leyse | لَيْسَ | Olmadı (mealinde fiil-i müşebbehtir). |
Leysiyye | لَيْسِيَّة | Nihilizm. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
لَيْسَ : Fiil-I.
2:113 | وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَىٰ عَلَىٰ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. |
2:113 | وَقَالَتِ النَّصَارَىٰ لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَىٰ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. |
2:177 | لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ |
Diyanet Meali: | İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. |
2:189 | وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ |
Diyanet Meali: | “İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır.” |
2:198 | لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. |
2:249 | إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir.” |
2:267 | وَلَسْتُمْ بِآخِذِيهِ إِلَّا أَنْ تُغْمِضُوا فِيهِ |
Diyanet Meali: | Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız (bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın). |
2:272 | لَيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. |
2:282 | فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا |
Diyanet Meali: | (Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa), onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. |
3:28 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. |
3:36 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir.” |
3:66 | فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? |
3:75 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ |
Diyanet Meali: | Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. |
3:113 | لَيْسُوا سَوَاءً مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, (gece saatlerinde) ayakta duran, (secdeye kapanarak) Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. |
3:128 | لَيْسَ لَكَ مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da (zalim olduklarından dolayı) onlara azap eder. |
3:167 | يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. |
3:182 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | “Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir. * |
4:18 | وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ حَتَّىٰ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الْآنَ |
Diyanet Meali: | Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler (ile kâfir olarak ölenler)inki değildir. |
4:94 | وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَىٰ إِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا |
Diyanet Meali: | Size selâm veren kimseye, (dünya hayatının geçici menfaatine, ganimete göz dikerek), “Sen mü’min değilsin” demeyin. |
4:101 | فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ |
Diyanet Meali: | (Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız), namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. |
4:123 | لَيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلَا أَمَانِيِّ أَهْلِ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. |
4:176 | إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ |
Diyanet Meali: | “Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur.” |
5:68 | لَسْتُمْ عَلَىٰ شَيْءٍ حَتَّىٰ تُقِيمُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ey Kitap ehli!) Tevrat’ı, İncil’i (ve Rabbinizden size indirileni, Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.” |
5:93 | لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَا طَعِمُوا |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere, … daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. |
5:116 | قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ |
Diyanet Meali: | İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz.” |
6:30 | وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ وُقِفُوا عَلَىٰ رَبِّهِمْ قَالَ أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” |
6:51 | لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ |
Diyanet Meali: | Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın… |
6:53 | أَهَٰؤُلَاءِ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنْ بَيْنِنَا أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki), “Allah, aramızdan şu adamları mı iman nimetine lâyık gördü?” (desinler). Allah, şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi? |
6:66 | وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ قُلْ لَسْتُ عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ |
Diyanet Meali: | O (Kur’an) hak olduğu hâlde, kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.” * |
6:70 | لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ |
Diyanet Meali: | Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. |
6:89 | فَإِنْ يَكْفُرْ بِهَا هَٰؤُلَاءِ فَقَدْ وَكَّلْنَا بِهَا قَوْمًا لَيْسُوا بِهَا بِكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkâr ederlerse, biz onları inkâr etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır. |
6:122 | كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | (Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu), hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? |
6:159 | إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. |
7:61 | قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلَالَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” * |
7:67 | قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” * |
7:172 | وَأَشْهَدَهُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Hani Rabbin Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış), onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. |
8:51 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | (Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir. * |
9:91 | لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضَىٰ وَلَا عَلَى الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ إِذَا نَصَحُوا لِلَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. |
11:8 | أَلَا يَوْمَ يَأْتِيهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz. |
11:16 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ إِلَّا النَّارُ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. |
11:46 | قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ |
Diyanet Meali: | Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir.” dedi. |
11:46 | إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | “Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme.” |
11:47 | قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım.” dedi. |
11:78 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” |
11:81 | إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ |
Diyanet Meali: | “Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!” |
13:43 | وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلًا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. |
15:20 | وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ |
Diyanet Meali: | Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik. * |
15:42 | إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ |
Diyanet Meali: | “Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur.” * |
16:99 | إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ |
Diyanet Meali: | Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. * |
17:36 | وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. |
17:65 | إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!” * |
22:10 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | (Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.) * |
22:71 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. |
24:15 | وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyordunuz. |
24:29 | لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ مَسْكُونَةٍ فِيهَا مَتَاعٌ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | İçinde size ait bir eşya olan, oturanı bulunmayan evlere girmenizde herhangi bir günah yoktur. |
24:58 | لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. |
24:60 | فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ |
Diyanet Meali: | (Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların) zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. |
24:61 | لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ |
Diyanet Meali: | Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur… |
24:61 | لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا |
Diyanet Meali: | Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. |
29:8 | وَإِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا |
Diyanet Meali: | Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. |
29:10 | أَوَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِمَا فِي صُدُورِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir? |
29:68 | أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Cehennemde kâfirler için bir yer mi yok? |
31:15 | وَإِنْ جَاهَدَاكَ عَلَىٰ أَنْ تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا |
Diyanet Meali: | “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme.” |
33:5 | وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُمْ بِهِ وَلَٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ |
Diyanet Meali: | Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. |
33:32 | يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. |
36:81 | أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ |
Diyanet Meali: | Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? |
39:32 | أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Cehennemde kâfirler için kalacak bir yer mi yok!? |
39:36 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, kuluna yetmez mi? |
39:37 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? |
39:60 | أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّرِينَ |
Diyanet Meali: | Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!? |
40:42 | تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | “Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz.” |
40:43 | لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “(Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şey)in ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur.” |
42:11 | لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ |
Diyanet Meali: | O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
43:51 | أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي |
Diyanet Meali: | (Firavun, kavmine seslenerek dedi ki): “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?)” |
46:32 | وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. |
46:32 | وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءُ أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. |
46:34 | أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلَىٰ وَرَبِّنَا |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün), “Bu gerçek değil miymiş?” (denir). Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş” derler. |
48:11 | يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. |
48:17 | لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ |
Diyanet Meali: | Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur… |
53:39 | وَأَنْ لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ |
Diyanet Meali: | İnsan için ancak çalıştığı vardır. * |
53:58 | لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ |
Diyanet Meali: | Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur. * |
56:2 | لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ |
Diyanet Meali: | (Kesin gerçekleşecek olan Kıyamet koptuğu zaman), onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. * |
58:10 | وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Oysa şeytan, Allah’ın izni olmadıkça, mü’minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. |
69:35 | فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.” * |
70:2 | لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ |
Diyanet Meali: | (Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından) kâfirlere (kesinlikle inecek olan ve) hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı (azabı sordu). * |
75:40 | أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَىٰ |
Diyanet Meali: | Şimdi, bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? * |
88:6 | لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ |
Diyanet Meali: | Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur. * |
88:22 | لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُصَيْطِرٍ |
Diyanet Meali: | Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin. * |
95:8 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir? * |