ك ر م

KÖK HARFLER: ك ر م

ANLAM: 

كَرُمَ : Ziyadesiyle saygı değer, şerefli veya değerli olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
كَرَّمَ fiil-II 2 Şereflendirdi, güzel muamele etti 17/62
أَكْرَمَ fiil-IV 4 İkram etti, güzel muamelede bulundu, nimetlendirdi 12/21
مُكْرِمٌ isim 1 İkram eden 22/18
مُكْرَمٌ isim 5 İkram edilen 70/35
مُكَرَّمَةٌ isim 1 Müşerref, değerli 80/13
إِكْرَامٌ isim 2 İkram etmek 89/15
كَرِيمٌ isim 30 Şerefli, çok çömert, güzel, sevimli 27/40 Çoğulu: كِرَامٌ
أَكْرَمُ isim 2 En kerim, en üstün 96/3

Toplam 47


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • كَرَمٌ (a)
    • جُودٌ > bak: ج و د
    • أَرِيحِيَّةٌ > bak: ر و ح
    • بَذْلٌ
    • سَخَاءٌ
  • كَرَمٌ (b)
  • كَرَّمَ
  • أَكْرَمَ / كَرَّمَ
  • كَرِيمٌ (a)
  • كَرِيمٌ (b)
  • كَرِيمٌ (c)
    • حَسِيبٌ > bak: ح س ب
    • شَرِيفٌ
    • عَرِيقٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • كَرَمٌ (a)
  • كَرَمٌ (b)
    • سُفُولٌ > bak: س ف ل
    • دَنَاءَةٌ > bak: د ن و
    • حَقَارَةٌ
    • خِسَّةٌ
  • كَرَّمَ
    • اِزْدَرَى > bak: ز ر ي
    • اِسْتَصْغَرَ > bak: ص غ ر
    • اِمْتَهَنَ > bak: م ه ن
    • اِسْتَخَفَّ > bak: خ ف ف
    • اِحْتَقَرَ
    • غَمَطَ
  • أَكْرَمَ / كَرَّمَ
    • أَهَانَ > bak: ه و ن
    • أَذَلَّ > bak: ذ ل ل
    • اِحْتَقَرَ
  • كَرِيمٌ (a)
  • كَرِيمٌ (b)
  • كَرِيمٌ (c)

AÇIKLAMA

KEREM ile CÛD arasındaki fark

( ج و د – ك ر م )

Kerem, az olsun çok olsun bir şeyi gönül rızasıyla, içten gelerek vermektir. Cûd ise, bir şeyi bol bol ve karşılıksız olarak vermek anlamına gelir. Bundan dolayı sağanak yağmur cûd diye isimlendirilmiştir. (Farklar Sözlüğü 250). Bknz: ( ج و د )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kerem كَرَم 1:  Asalet, asillik, soyluluk.  2: Cömertlik, el açıklığı lütuf, bağış, bahşiş.
Kerîm كَرِيم Her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inayet sahibi. Şerefli ve izzetli.  Çoğulu: Kirâm
Kerâmet كَرَامَة Cömertlik, kerem.
Ekrem أَكْرَم 1: Daha, en kerim. 2: Çok şeref sahibi, pek cömert.
Mikrâm مِكْرَام Çok ikram ve kerem eden. Bağışlayan, ihsan eden.
Tekrîm تَكْرِيم Hürmet ve tazim göstermek ve görmek. Saygı göstermek. Tekrîmen
Mükerrem مُكَرَّم Hürmet ve tazim edilen. İkram olunmuş. Muhterem. Müennesi: Mükerreme
İkrâm إِكْرَام Ağırlamak. Hürmet etmek. Saygı göstermek. İkrâmiyye
Mükrim مُكْرِم İkram eden. Ağırlayan. Lütf eden. Misafirperver.
Mükrem مُكْرَم İkram olunmuş.  Çoğulu: Mükremîn
Tekerrüm تَكَرُّم Saygı görmek. Keremli olmak.
Tekârüm تَكَارُم Ayıp ve kusur olacak şeylerden kaçınma.
İstikrâm اِسْتِكْرَام Kerem ve lütuf isteme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

كَرَّمَ :  Fiil-II. 

17:62 قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَٰذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ
Diyanet Meali: Yine demişti ki: “Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin?”
17:70 وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ
Diyanet Meali: Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık.

أَكْرَمَ : Fiil-IV. 

12:21 وَقَالَ الَّذِي اشْتَرَاهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَأَتِهِ أَكْرِمِي مَثْوَاهُ
Diyanet Meali: Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak.”
89:15 فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ
Diyanet Meali: İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda…
89:15 فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Diyanet Meali: … kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.
89:17 كَلَّا بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ
Diyanet Meali: Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz. *

مُكْرِمٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). 

22:18 وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ
Diyanet Meali: Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur.

مُكْرَمُونَ :  İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili:  مُكْرَمٌ

21:26 وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ
Diyanet Meali: (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. *
36:27 بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
Diyanet Meali: “(Keşke kavmim), Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını (bilseydi!)” *
37:42 فَوَاكِهُ وَهُمْ مُكْرَمُونَ
Diyanet Meali: Meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. *
70:35 أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ
Diyanet Meali: İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir. *
51:24 هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? *

مُكَرَّمَةٌ :  İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). Müennes.

80:13 فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ
Diyanet Meali: Çok değerli sahifelerdedir. *

إِكْرَامٌ : İsim. 

55:27 وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Diyanet Meali: Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. *
55:78 تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Diyanet Meali: Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir. *

كَرِيم : İsim. Çoğulu: كِرَامٌ

4:31 نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلًا كَرِيمًا
Diyanet Meali: … sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.
8:4 لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.
8:74 أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
12:31 حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir.”
17:23 فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Diyanet Meali: Sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
22:50 فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama güzel bir nimet (cennet) vardır. *
23:116 فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
Diyanet Meali: Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir. *
24:26 أُولَٰئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
26:7 أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik. *
26:58 وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: Servetlerden ve iyi bir konumdan…*
27:29 قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.” *
27:40 وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: “Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”
31:10 وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.
33:31 نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا
Diyanet Meali: … ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.
33:44 تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا
Diyanet Meali: Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır. *
34:4 أُولَٰئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: İşte onlar için bir bağışlanma ve bereketli bir rızık vardır.
36:11 فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
44:17 وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: Andolsun, onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ) gelmişti. *
44:26 وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: Nice ekinler, nice güzel konaklar! *
44:49 ذُقْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ
Diyanet Meali: (Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?” *
56:77 إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: O, elbette değerli bir Kur’an’dır. *
57:11 فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: (Kim Allah’a güzel bir borç verecek ki), Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükâfat da vardır.
57:18 وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali: Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.
69:40 إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: O (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür. *
80:16 كِرَامٍ بَرَرَةٍ
Diyanet Meali: Değerli, iyi yazıcıların.. *
81:19 إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Diyanet Meali: O (Kur’an), şüphesiz değerli bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür. *
82:6 يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ
Diyanet Meali: Ey insan! Cömert Rabbine karşı seni ne aldattı? *
82:11 كِرَامًا كَاتِبِينَ
Diyanet Meali: Değerli yazıcılar… *
25:72 وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
Diyanet Meali: Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. *
56:44 لَا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
Diyanet Meali: Ne serin ve ne de yararlı… *

أَكْرَمُ : İsim. 

49:13 إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ
Diyanet Meali: Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.
96:3 اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
Diyanet Meali: Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. *