KÖK HARFLER: ه ز ز
ANLAM:
هَزَّ : Bir devinim halinde bir şeyi hareket ettirmek, onu silkelemek, sallamak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet |
هَزَّ | fiil-I | 1 | Salladı. (بِ ile): Hızlıca salladı. | 19/25 |
إِهْتَزَّ | fiil-VIII | 4 | Harekete geçti, canlandı. Titreşti. | 22/5 |
| Toplam | 5 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hezz | هَزّ | Hareket ettirmek. Depretmek. Tahrik. |
|
Tehzîz | تَهْزِيز | Hafif titreme, hareket ettirme. Deprendirme. |
|
Mühtez | مُهْتَزّ | Titreyen. |
|
Tehezzüz | تَهَزُّز | Hafif titreme. |
|
Mütehezziz | مُتَهَزِّز | İhtizaz eden, titreyen. |
|
İhtizâz | اِهْتِزَاز | Hafif titremek. | Çoğulu: İhtizâzât |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
هَزَّ : Fiil-I.
19:25 | وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا |
Diyanet Meali: | “Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.” * |
اِهْتَزَّ : Fiil-VIII.
22:5 | فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ |
Diyanet Meali: | Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır… |
27:10 | وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ |
Diyanet Meali: | “Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. |
28:31 | وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا |
Diyanet Meali: | “Değneğini (yere) at.” (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, (arkasına bakmadan) dönüp kaçtı. |
41:39 | فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ |
Diyanet Meali: | Onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman kıpırdar kabarır. |