KÖK HARFLER: ه م م
ANLAM:
هَمَّ : Bir şeyi yapmaya yönelmek, niyet etmek, arzu etmek ya da kalkışmak. Bir şeyde karar kılmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet |
هَمَّ | fiil-I | 8 | Arzu etti, niyetlendi, yeltendi | 12/24 |
أَهَمَّ | fiil-IV | 1 | Düşündürdü, korku verdi | 3/154 |
| Toplam | 9 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- هَمَّ
- هَمٌّ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hemm | هَمّ | Gam, keder, tasa, hüzün. |
Hemîm | هَمِيم | İnce ince (yağmur). |
Himmet | هِمَّة | 1: Çalışma, emek, gayret. 2: Lütuf, iyilik, iyi davranma. |
Ehemm | أَهَمّ | Çok mühim olma, daha mühim. Çok kıymetli, çok lüzumlu. |
Ehemmiyet | أَهَمِّيَّة | Mühim olma, ağırlık, değerlilik, dikkate değer olma, dikkat ve ihtimam, kıymet, nazar-ı dikkati çekme. |
İhmâm | إِهْمَام | Kederlendirmek. Mahzun etmek. İhtiyarlatmak. |
Mühim | مُهِمّ | Önemli. |
Mühimmât | مُهِمَّات | Savaş gereçleri. |
İhtimâm | اِهْتِمَام | Özen, özenme, dikkatli davranma, itina. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
هَمَّ : Fiil-I.
3:122 | إِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ أَنْ تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا |
Diyanet Meali: | Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. |
4:113 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ أَنْ يُضِلُّوكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. |
5:11 | إِذْ هَمَّ قَوْمٌ أَنْ يَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da, Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. |
9:13 | أَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan … bir kavimle savaşmaz mısınız? |
9:74 | وَكَفَرُوا بَعْدَ إِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُوا |
Diyanet Meali: | Ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkâr ettiler. Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de yeltendiler. |
12:24 | وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلَا أَنْ رَأَىٰ بُرْهَانَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, (Yûsuf da ona istek duyacaktı). |
12:24 | وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلَا أَنْ رَأَىٰ بُرْهَانَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, (Yûsuf da ona istek duyacaktı). |
40:5 | وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ |
Diyanet Meali: | Her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. |
أَهَمَّ : Fiil-IV.
3:154 | وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı gerçek dışı zanda bulunuyorlardı. |