KÖK HARFLER: ح و ر
ANLAM:
حَارَ : Dönmek. Düşürtmek, indirmek, azaltmak. Bir şeyi değiştirmek, yeniden düzenlemek. (Hamuru oklava ile) açmak. (Elbiseyi) yıkamak ve onu beyazlatmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَارَ | fiil-I | 1 | Döndü | 84/14 |
حَاوَرَ | fiil-III | 2 | Muhavere etti, konuştu | 18/34 |
حُورٌ | isim | 4 | Gözdeki siyah ve beyaz kısımların çok beyaz ve çok siyah olması | 56/22 |
تَحَاوُرٌ | isim | 1 | Karşılıklı konuşma | 58/1 |
حَوَارِيٌّ | isim | 5 | Seçilmiş halis kimse, Havari | 61/14 |
| Toplam | 13 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hûr (Hûrî) | حُور | Ahu gözlüler. |
|
Havârî | حَوَارِيّ | 1: Yardımcı. 2: Bağlı olduğu önderinin düşünce ve inançlarını yayan kimse. 3: Hz. İsa’nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her biri. | Çoğul: Havâriyyûn |
Mihver | مِحْوَر | 1: Eksen. 2: Konuşulan, yazılan, tartışılan veya düşünülen bir konunun en önemli noktası. | Çoğul: Mehâvir |
Tahvîr | تَحْوِير | Rücu ettirmek, döndürmek. |
|
Muhâvere | مُحَاوَرَة | 1: İki kişi arasında karşılıklı olarak yapılan konuşma. 2: Söyleşme. |
|
Tehâvür | تَحَاوُر | * Söyleşme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَارَ : Fiil-I.
84:14 | إِنَّهُ ظَنَّ أَنْ لَنْ يَحُورَ |
Diyanet Meali: | Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı. * |
حَاوَرَ : Fiil-III.
18:34 | فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَأَعَزُّ نَفَرًا |
Diyanet Meali: | Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm.” |
18:37 | قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ |
Diyanet Meali: | Arkadaşı, ona cevap vererek dedi ki: “Seni topraktan yaratan Allah’ı inkâr mı ediyorsun?” |
حُورٌ : İsim.
44:54 | كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ |
Diyanet Meali: | İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir. * |
52:20 | مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ |
Diyanet Meali: | “Sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak (afiyetle yiyin için” denir). Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir. * |
55:72 | حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ |
Diyanet Meali: | Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. * |
56:22 | وَحُورٌ عِينٌ |
Diyanet Meali: | İri gözlü huriler...* |
تَحَاوُرٌ : İsim. Masdar. Tefâ’ul Bâbı (VI. Bâb)
58:1 | وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا |
Diyanet Meali: | (Allah, kocası hakkında seninle tartışan) ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. |
حَوَارِيُّونَ : İsim. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: حَوَارِيٌّ
3:52 | قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik.” dediler. |
5:111 | وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا آمَنَّا |
Diyanet Meali: | Hani bir de, “Bana ve Peygamberime iman edin” diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da “İman ettik” demişlerdi. |
5:112 | إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Hani havariler de, “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. |
61:14 | قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. |
61:14 | قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. |