KÖK HARFLER: ح ص ب
ANLAM:
حَصَبَ : Birine çakıl taşları fırlatmak, onu dövmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَصَبٌ | isim | 1 | Ateşin yanmasının devamı için ateşe atılan maddeler, yakacak. | 21/98 |
حَاصِبٌ | isim | 4 | Taş yahut başka şeylerle helak eden rüzgâr, kasırga. | 17/68 |
| Toplam | 5 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâsıb | حَاصِب | Tipi, şiddetli rüzgar. |
Hasbe | حَصْبَة | Kızamık hastalığı. |
Hasba (Haspa) | حَصْبَة | 1: Hafif tahkir yerinde kullanılan bir tabirdir. Kızlara, kadınlara söylenir. 2: Ufak taş. |
Haspa kelimesi aslında “1. çakıl taşı, 2. derideki her türlü kabarcık, çiçek hastalığı, kızamık” anlamındadır. Bu anlama gelen hasba (حصبة) kelimesinden gelmektedir. Daha sonra “sevimli küçük, yaramaz, külhani” anlamı kazanmıştır. Tıpkı “yumurcak” kelimesinin “ur, tümör” anlamındaki “yumru” kelimesinden türetilmiş olması gibi. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَصَبٌ : İsim.
21:98 | إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. |
حَاصِبٌ : İsim. İsm-i Fâil.
17:68 | أَفَأَمِنْتُمْ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا |
Diyanet Meali: | Peki, karada sizi yere geçirmesinden yahut üzerinize taşlar savuran kasırga göndermesinden güvende misiniz? |
29:40 | فَمِنْهُمْ مَنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ |
Diyanet Meali: | Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. |
54:34 | إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Bir seher vakti onları kurtardık. * |
67:17 | أَمْ أَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا |
Diyanet Meali: | Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgâr göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? |