KÖK HARFLER: ح ر ق
ANLAM:
حَرَقَ : Bir şeyi törpülemek, bir parçasını diğeriyle ovalamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَرَّقَ | fiil-II | 3 | Yaktı | 21/68 |
اِحْتَرَقَ | fiil-VIII | 1 | Yandı | 2/266 |
حَرِيقٌ | isim | 5 | Ateş, yangın | 3/181 |
| Toplam | 9 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hark | حَرْق | Yakmak. Yanmak. Yangın. |
Harîk | حَرِيق | Yangın, ateş. |
Harîka | حَرِيقَة | Acı, sızı. Bulamaç. Yulaf lapası. |
Mihrak | مِحْرَاق | Odak. |
Mahrûkat | مَحْرُوقَات | Yakıt. |
Tahrîk | تَحْرِيق | Yakma. Yakılma. |
Muharrik | مُحَرِّق | Çok yakan. Çok susatan. Çok hararet veren. |
Muharrak | مُحَرَّق | Yakılmış, yanmış. Tahrik olunmuş. |
İhrâk | إِحْرَاق | Ateşe atmak. Yakmak. Yandırmak. |
Muhrik | مُحْرِق | 1: Yakıcı. 2: Yanık, dokunaklı (ses). |
İhtirâk | اِحْتِرَاق | Yanmak, tutuşmak, yanıp kül olmak. |
Muhterik | مُحْتَرِق | Ateşle yanmış olan. Yanan. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَرَّقَ : Fiil-II.
20:97 | لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفًا |
Diyanet Meali: | Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. |
21:68 | قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler. * |
29:24 | فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ |
Diyanet Meali: | (İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. |
اِحْتَرَقَ : Fiil-VIII.
2:266 | فَأَصَابَهَا إِعْصَارٌ فِيهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْ |
Diyanet Meali: | Derken bağı ateşli (yıldırımlı) bir kasırga vursun da orası yanıversin? |
حَرِيقٌ : İsim.
3:181 | سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ |
Diyanet Meali: | Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz. |
8:50 | يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ |
Diyanet Meali: | (Melekler,) kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” (diyerek canlarını alırken bir görseydin). |
22:9 | لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ |
Diyanet Meali: | Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız. |
22:22 | كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ |
Diyanet Meali: | Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, “Tadın yangın azabını” denilir. * |
85:10 | إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır. * |