KÖK HARFLER: ح ر ب
ANLAM:
حَرَبَ : Yağmalamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَارَبَ | fiil-III | 2 | Muharebe etti, savaştı | 9/107 |
|
حَرْبٌ | isim | 4 | Harp, savaş | 8/57 |
|
مِحْرَابٌ | isim | 5 | Meclisteki baş köşe, ibadethanenin ön kısmındaki girinti, saray | 38/21 | Çoğul: مَحَاريبُ |
| Toplam | 11 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Harb | حَرْب | İki veya daha çok devletin birbirleriyle siyasi alakaları keserek silahlı kuvvetlerle çarpışmaları, vuruşmaları. | Çoğul: Hurûb |
Harbî | حَرْبِيّ | 1: Ateşli silahların içini temizlemekte kullanılan çubuk, harbe. 2: Doğru, hilesiz, temiz, mert. 3: Savaşla ilgili. 4: Osmanlı Devletiyle henüz barış durumunda bulunmayan, bir antlaşma yapmamış devletler ve bu devletlerin uyrukları. 5: Osmanlı ülkelerinde ticaretle uğraşan yabancı uyruklu kimse. |
|
Harbiyye | حَرْبِيَّة | Harb işleri. Harb okulu. |
|
Hirbâ’ | حِرْبَاء | Bukalemun. |
|
Hırâbe | حِرَابَة | Deve hırsızlığı yapmak. |
|
Mihrâb | مِحـرَاب | Camide imamın namaz kılarken cemaatin önünde durduğu yer. | Çoğul: Mehârîb |
Muhârebe | مُحَارَبَة | 1: Savaş. 2: Güçlü tartışma. |
|
Muhârib | مُحَارِب | Harbeden. Cenkci. Cengaver. |
|
İhrâb | إِحْرَاب | Harab etme, perişan etme. |
|
Muhrib | مُحْرِب | Harp gemisi. Torpidoları avlayan ve hızla giden bir nevi harp gemisi. |
|
İhtirâb | اِحْتِرَاب | Savaşma, muharebe etme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَارَبَ : Fiil-III.
5:33 | إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا أَنْ يُقَتَّلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri …dir. |
9:107 | وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْرِيقًا بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَإِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. |
حَرْبٌ : İsim.
2:279 | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. |
5:64 | كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. |
8:57 | فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar. * |
47:4 | فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاءً حَتَّىٰ تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا |
Diyanet Meali: | Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. |
مِحْرَابٌ : İsim. Çoğulu: مَحَاريبُ
3:37 | كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا |
Diyanet Meali: | Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. |
3:39 | فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ |
Diyanet Meali: | Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona seslendiler. |
19:11 | فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا |
Diyanet Meali: | Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti. * |
38:21 | وَهَلْ أَتَاكَ نَبَأُ الْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَ |
Diyanet Meali: | Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi. * |
مَحَارِيب : İsim. Çoğul. Tekili: مِحْرَابٌ
34:13 | يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَاءُ مِنْ مَحَارِيبَ وَتَمَاثِيلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ |
Diyanet Meali: | Cinler, Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar … yapıyorlardı. |