KÖK HARFLER: ح ج ج
ANLAM:
حَجَّ : Birine gitmek, ona uğramak, onun yolundan gitmek; saygı ve hürmet duyulan birine gitmek ya da onun yolundan gitmek; defalarca veya sık sık ona gitmek ya da onun yolundan gitmek.
Ziyaret için yola koyulmak. Şer’an, gereken vazifeleri ikame ederek Beytullah’a, Mescid-i Haram’a doğru yola koyulmak (haccetmek).
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَجَّ | fiil-I | 1 | Ziyaret için yola koyuldu, haccetti | 2/158 |
|
حَاجَّ | fiil-III | 12 | Münakaşa etti, tartıştı | 42/16 |
|
تَحَاجَّ | fiil-VI | 1 | Çekişti, tartıştı | 40/47 |
|
حَاجٌّ | isim | 1 | Hacı, hacceden | 9/19 |
|
حِجٌّ | isim | 1 | Ziyaret için yola koyulmak | 3/97 |
|
حَجٌّ | isim | 9 | Ziyaret için yola koyulmak | 2/196 |
|
حُجَّةٌ | isim | 7 | Kuvvetli delil, hüccet, münakaşa, münazaa, tartışma | 45/25 |
|
حِجَجٌ | isim | 1 | Sene (Çoğul) | 28/27 | Tekili: حِجَّةٌ |
| Toplam | 33 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hacc | حَجّ | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. |
|
Hâcc (Hacı) | حَاجّ | Hacca gitmiş kimse. Hacı. | Çoğul: Hüccâc |
Hâcce | حَاجَّة | 1: Hacca giden, usulüne uygun olarak Kabe’yi ziyaret ederek hac vazifesini yerine getiren kadın veya kız. 2: Bir çeşit akdiken. Daha çok lakab olarak kullanılır. Cadde. |
|
Hicce | حِجَّة | Bir defa hacca gitmek. |
|
Hicac | حِجَج | Hüccet, delil, senet göstererek muaraza ve mübahase eylemek. |
|
Hicâc (Hacâc) | حِجَاج | Kaş kemiği. |
|
Zilhicce | ذِي الْحِجَّة | Ay takviminin on ikinci ayı, kurban ayı. |
|
Hüccet | حُجَّة | 1: Delil, kanıt. Belge. 2: Seçkin alimlere verilen san. |
|
Hücciyyet | حُجِّيَّة | İhticacı salih olma. Delil sayılabilme, sağlam delil kabul edilir olma. |
|
Muhâcce | مُحَاجَّة | İddia edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme. İsbatlar gösterme. |
|
İhcâc | إِحْجَاج | Hac vazifesi için bedel vermek veya naib tutmak. |
|
İhticâc | اِحْتِجَاج | Delil, vesika, şahit göstermek. Münazaa ve mürafaada hüccet ve delil göstermek. Bir mes’elenin şüphesizliğini delillerle isbat etmek. | Çoğul: İhticâcât |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَجَّ : Fiil-I.
2:158 | فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. |
حَاجَّ : Fiil-III.
2:76 | أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَاجُّوكُمْ بِهِ عِنْدَ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler:) “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? |
2:139 | قُلْ أَتُحَاجُّونَنَا فِي اللَّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. |
2:258 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَاجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? |
3:20 | فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ |
Diyanet Meali: | Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” |
3:61 | فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, çağıralım. |
3:65 | لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنْزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنْجِيلُ إِلَّا مِنْ بَعْدِهِ |
Diyanet Meali: | İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. |
3:66 | هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. |
3:66 | فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? |
3:73 | أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz) |
6:80 | وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ |
Diyanet Meali: | Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?” |
6:80 | وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ |
Diyanet Meali: | Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?” |
42:16 | وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri (Rableri katında) batıldır. |
تَحَاجَّ : Fiil-VI.
40:47 | وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا |
Diyanet Meali: | Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik.” derler. |
حَاجٌّ : İsim. İsm-i Fâil.
9:19 | أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a iman eden …. kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? |
حِجٌّ : İsim.
3:97 | وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. |
حَجٌّ : İsim.
2:189 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ |
Diyanet Meali: | Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.” |
2:196 | وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. |
2:196 | فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ |
Diyanet Meali: | Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. |
2:196 | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ |
Diyanet Meali: | Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) (tam on gün) oruç tutar. |
2:197 | الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ |
Diyanet Meali: | Hac (ayları), bilinen aylardır. |
2:197 | فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ |
Diyanet Meali: | Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona (hacda) cinsel ilişki … yoktur. |
2:197 | وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ |
Diyanet Meali: | Artık ona hacda (cinsel ilişki) günaha sapmak, kavga etmek yoktur. |
9:3 | وَأَذَانٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ |
Diyanet Meali: | Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir. |
22:27 | وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek (uzak yollardan gelen) yorgun develer üzerinde sana gelsinler. |
حُجَّةٌ : İsim.
2:150 | فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ |
Diyanet Meali: | (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. |
4:165 | لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. |
6:83 | وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَىٰ قَوْمِهِ |
Diyanet Meali: | İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. |
6:149 | قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.” * |
42:15 | لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ |
Diyanet Meali: | Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. |
42:16 | وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında batıldır. |
45:25 | مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا |
Diyanet Meali: | (Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman) onların delilleri ancak, “Doğru söyleyenler iseniz babalarımızı getirin” demek oldu. |
حِجَجٌ : İsim. Tekili: حِجَّةٌ
28:27 | عَلَىٰ أَنْ تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ |
Diyanet Meali: | Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık.. |