غ و ي

KÖK HARFLER: غ و ي

ANLAM: 

غَوِىَ : Sapmak; doğru yoldan sapmak; doğru yoldan şaşmak; cahilce davranmak; amacında başarısızlığa uğramak, hayal kırıklığına uğramak; kaybolmak; helak olmak; yaşamı nahoş bir hal almak. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
غَوَى fiil-I 3 Azdı, zarar gördü, rahatı kaçtı, düzeni bozuldu 53/2
أَغْوَى fiil-IV 8 Azdırdı 38/82
غَاوٍ isim 6 Azgın 26/94
غَوِىٌّ isim 1 Azgın 28/18
غَيٌّ isim 4 Azgınlık, sapma 19/59

Toplam 22

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Gayy غَيّ Aklın istikametini, yolun doğrusunu kaybetmek. Rüşdün zıddı.
Gayya غَيَّة Cehennemde bulunduğu varsayılan bir kuyunun veya derenin adı. Gayya kuyusu
Gâvî غَاوِى Azgın, zalim. Çoğulu: Gâvûn, Gavâyâ
Gavâyet (Gıvâyet) غَوَايَة Azgınlık.
Tagviye تَغْوِيَة Azdırıp yoldan saptırma, baştan çıkarma.
İğvâ’ إِغْوَاء Ayartmak. Azdırmak.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

غَوَى : Fiil-I.

20:121 وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَى
Diyanet Meali: Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.
28:63 رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا
Diyanet Meali: “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık.”
53:2 مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى
Diyanet Meali: Arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. *

أَغْوَى :  Fiil-IV. 

7:16 قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ
Diyanet Meali: Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” *
11:34 وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدْتُ أَنْ أَنْصَحَ لَكُمْ إِنْ كَانَ اللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يُغْوِيَكُمْ
Diyanet Meali: Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez.
15:39 قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali: İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim” dedi.
15:39 لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali: “Yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, onların hepsini azdıracağım.”
28:63 رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا
Diyanet Meali: “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık.”
28:63 رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا
Diyanet Meali: “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık.”
37:32 فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Diyanet Meali: “Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.” *
38:82 قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali: İblis, “Senin şerefine andolsun ki,  elbette onların hepsini azdıracağım” dedi. *

 غَاوِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: غَاوٍ

7:175 فَانْسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَ
Diyanet Meali: (Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz hâlde), onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimse(nin haberini onlara anlat).
15:42 إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ
Diyanet Meali: “Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur.” *
26:91 وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
Diyanet Meali: Cehennem de azgınlara gösterilecek..*
26:94 فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
Diyanet Meali: Artık onlar ve o azgınlar, … hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. *
26:224 وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
Diyanet Meali: Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. *
37:32 فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Diyanet Meali: “Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.” *

غَوِىٌّ : İsim. 

28:18 قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبِينٌ
Diyanet Meali: Mûsâ da ona, “Belli ki sen azgın bir kimsesin” dedi.

غَيٌّ : İsim. 

2:256 لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ
Diyanet Meali: Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır.
7:146 وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا
Diyanet Meali: Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler.
7:202 وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ
Diyanet Meali: Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar. *
19:59 فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Diyanet Meali: Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.