ف و ق

KÖK HARFLER: ف و ق

ANLAM: 

فَاقَ : Bir şeyin veya birisinin üzerinde olmak. Şan, itibar, saygınlık hususunda birisine karşı üstün olmak. Mertebe veya saygınlıkta ona üstün gelmek ya da geçmek. Tartışmada ona üstün gelmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
أَفَاقَ fiil-IV 1 Ayıldı 7/143
فَوْقَ zarf 41 Üstünde, üstüne 78/12
فَوَاقٌ isim 1 Dönüş, geri çevriliş 38/15

Toplam 43

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Fevk فَوْق Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarı. Dönüş. Fevkinde
Fevka’l-âde فَوْقَ الْعَادَة Adetin fevkinde. fevkalade.
Fevkânî فَوْقَانِى Üstte, üstteki.
Fâik فَائِق Üstün, üstünde. Diğerinden daha değerli ve üstün. Her şeyin güzide ve a’lası. Ali. 
İfâkat إِفَاقَة Ayrılma, kendine gelme.
Tefevvuk تَفَوُّق Üstünlük, üstün gelme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَفَاقَ : Fiil-IV. 

7:143 فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali: Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.

فَوْقَ : İsim. 

5:66 لَأَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ
Diyanet Meali: Elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi.
6:65 قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَىٰ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ
Diyanet Meali: De ki: “O, size üstünüzden (gökten) … bir azap göndermeğe gücü yetendir.”
7:41 لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ
Diyanet Meali: Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. 
12:36 إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ
Diyanet Meali: “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.” 
12:76 نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَاءُ وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ
Diyanet Meali: Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
14:26 وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ
Diyanet Meali: Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış kötü bir ağacın durumu gibidir.
16:26 فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ
Diyanet Meali: Tavanları başlarına çöküverdi..
16:50 يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Diyanet Meali: Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. *
16:88 زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ
Diyanet Meali: Yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.
22:19 قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
Diyanet Meali: (Bunlardan inkâr edenler) için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
23:17 وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ
Diyanet Meali: Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi  yol yarattık.  Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. *
24:40 أَوْ كَظُلُمَاتٍ فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشَاهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ
Diyanet Meali: Yahut (inkârcıların küfür içindeki hâlleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor…
24:40 مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ
Diyanet Meali: … üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İ
24:40 ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا
Diyanet Meali: Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan, elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez.
29:55 يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ
Diyanet Meali: Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün …
33:10 إِذْ جَاءُوكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنْكُمْ وَإِذْ زَاغَتِ الْأَبْصَارُ
Diyanet Meali: Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymıştı…
39:16 لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ
Diyanet Meali: Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır.
39:20 لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ
Diyanet Meali: Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için (cennette) üst üste yapılmış köşkler vardır.
41:10 وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا
Diyanet Meali: O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi..
42:5 تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْ فَوْقِهِنَّ
Diyanet Meali: Neredeyse gökler (O’nun azametinden) üstlerinden çatlayacaklar.
43:32 وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ
Diyanet Meali: Kimini kimine, derece derece üstün kıldık.
44:48 ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ
Diyanet Meali: “Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.” *
48:10 إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ
Diyanet Meali: Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar.  Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.
49:2 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin.
50:6 أَفَلَمْ يَنْظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا
Diyanet Meali: Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık!
2:26 إِنَّ اللَّهَ لَا يَسْتَحْيِي أَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا
Diyanet Meali: Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.
2:63 وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ
Diyanet Meali: Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiştik.
2:93 وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ
Diyanet Meali: Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık.
2:212 وَالَّذِينَ اتَّقَوْا فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali: Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir.
3:55 وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali: Sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım.
4:11 فَإِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ
Diyanet Meali: (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır.
4:154 وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِمِيثَاقِهِمْ
Diyanet Meali: Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle “Tûr”u üzerlerine kaldırdık.
6:18 وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
Diyanet Meali: O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. *
6:61 وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً
Diyanet Meali: O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir.
6:165 وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ
Diyanet Meali: O, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır.
7:127 قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءَهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَاهِرُونَ
Diyanet Meali: (Firavun), “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi.
7:171 وَإِذْ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ
Diyanet Meali: Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık.
8:12 سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْأَعْنَاقِ
Diyanet Meali: “Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne.”
67:19 أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ
Diyanet Meali: Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı?
69:17 وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
Diyanet Meali: O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.
78:12 وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا
Diyanet Meali: Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. *

فَوَاقٌ :  İsim. 

38:15 وَمَا يَنْظُرُ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَا لَهَا مِنْ فَوَاقٍ
Diyanet Meali: Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar. *