KÖK HARFLER: ف ل ح
ANLAM:
فَلَحَ : Ayırmak, bölmek, yarmak, kesmek. Toprağı sürmek, ekip biçmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَفْلَحَ | fiil-IV | 27 | Kazandı, felaha erdi | 91/9 |
مُفْلِحٌ | isim | 13 | Felaha eren, kazanan | 59/9 |
| Toplam | 40 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- فَلَاحٌ
- فَلَّاحٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Felâh | إِفْلَاح | Selamet. Saadet. Kurtuluş. Hayır ve ni’metlerde refah, rahatta daim olmak. Fevz ve zafer. Necat ve beka. |
Fellâh | فَلَّاح | Çiftçi. |
İflâh | إِفْلَاح | Selamete çıkmak. Felaha kavuşmak. |
Müflih | مُفْلِح | İflah olan, selamet bulan. Kurtulan. Felaha eren. |
İstiflâh | اِسْتِفْلَاح | Felah bulma, kurtulma. Maksada ulaşma. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَفْلَحَ : Fiil-IV.
2:189 | وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
3:130 | لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
3:200 | اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
5:35 | وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. |
5:90 | رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | (Aklı örten içki ve benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak), şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. |
5:100 | فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ey akıl sahipleri! Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. |
6:21 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez. * |
6:135 | فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.” |
7:69 | فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” |
8:45 | فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | (Savaş için bir toplulukla karşılaştığınız zaman) sebat edin ve Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz. |
10:17 | إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler. |
10:69 | قُلْ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.” * |
10:77 | أَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَكُمْ أَسِحْرٌ هَٰذَا وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!” |
12:23 | قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. |
16:116 | إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. |
18:20 | يَرْجُمُوكُمْ أَوْ يُعِيدُوكُمْ فِي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُوا إِذًا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | “(Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse) ya taşlayarak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman da bir daha asla kurtuluşa eremezsiniz.” |
20:64 | فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ |
Diyanet Meali: | “Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.” * |
20:69 | إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.” |
22:77 | وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. |
23:1 | قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. * |
23:117 | فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa), onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. |
24:31 | وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! |
28:37 | وَمَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu yurdun (güzel) sonucunun kimin olacağını (Rabbim daha iyi bilir). Doğrusu zalimler kurtuluşa eremezler.” |
28:82 | لَوْلَا أَنْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak.” |
62:10 | وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. |
87:14 | قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّىٰ |
Diyanet Meali: | Arınan … kimse mutlaka kurtuluşa erer. * |
91:9 | قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا |
Diyanet Meali: | Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. * |
مُفْلِحُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُفْلِحٌ
2:5 | أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. * |
3:104 | وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | (Sizden, hayra çağıran), iyiliği emreden ve kötülükten men eden (bir topluluk bulunsun). İşte kurtuluşa erenler onlardır. |
7:8 | فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. |
7:157 | وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِي أُنْزِلَ مَعَهُ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar … var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. |
9:88 | وَأُولَٰئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
23:102 | فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. * |
24:51 | أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | (Mü’minlerin söyleyeceği söz ancak), “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
28:67 | فَعَسَىٰ أَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ |
Diyanet Meali: | (Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin) kurtuluşa erenlerden olması umulur. |
30:38 | ذَٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. |
31:5 | أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. * |
58:22 | أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
59:9 | وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
64:16 | وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |