KÖK HARFLER: أ د ي
ANLAM:
اَدَّى : Bir şeyi, belirlenen kişi ya da yere varmak, ulaşmak veya gelmek için yapmak; getirmek, ulaştırmak, ödemek, teslim etmek; karşılığını veya borcunu ödemek; bir şeyden vazgeçmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَدَّى | fiil-II | 5 | Ödedi, eda etti | 44/18 |
أَدَاءٌ | isim | 1 | Eda, ödeme | 2/178 |
| Toplam | 6 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Edâ’ | أَداَء | 1: Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak. 2: Davranış, tavır. Anlatış biçimi, tarzı. | Edâ’ etmek |
Te’diye | تَأْدِيَة | 1: Para vb. bir şey verme, ödeme. 2: Eda etmek. |
|
Müeddî | مُؤَدِّى | *Eda eden. |
|
Müeddâ | مُؤَدَّى | Eda olunmuş. |
|
Müteeddî | مُتَأَدِّى | Ödeyen, ödeyici, eda eden. |
|
*Adak | ——— | Adama işi veya adanılan şey, nezir. |
|
Edâlı | ——— | Herhangi bir biçim ve görünüşlü olan. Tavırları hoş olan, nazlı, işveli. |
|
*Nişanyan Sözlük “adak” kelimesinin eski Türkçe kökenli olduğunu söyler.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَدَّى : Fiil-II.
2:283 | فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ |
Diyanet Meali: | Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin. |
3:75 | وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. |
3:75 | وَمِنْهُمْ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, onu sana iade etmez… |
4:58 | إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَىٰ أَهْلِهَا |
Diyanet Meali: | Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi emrediyor. |
44:18 | أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | O, şöyle demişti: “Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.”* |
أَدَاءٌ : İsim. Masdar.
2:178 | فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَأَدَاءٌ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve (güzellikle) diyet ödemek gerekir. |