KÖK HARFLER: أ ج ل
ANLAM:
أَجَلَ : (Bir şey için) tayin edilmiş bir vade ya da süresi olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
أَجَّلَ | fiil-II | 2 | Te’cil etti, erteledi | 6/128 | Meçhulü: أُجِّلَ |
أَجَلٌ | isim | 52 | Ecel | 2/231 | |
أَجْلٌ | isim | 1 | İçin (Sebep bildirir). مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَ : O sebepten, ondan dolayı, onun için. | 5/32 | |
مُؤَجَّلٌ | isim | 1 | Peşin. Te’cil edilmiş, eceli tayin edilmiş. | 3/145 | |
Toplam | 56 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- أَجَّلَ
- أَجَلٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ecl | أَجْل | İllet, sebeb, cihet. İçin, dolayı… den. |
|
Ecel | أَجَل | 1: Hayatın sonu, ölüm zamanı. 2: Allah’ın takdir ettiği ömür. | Çoğul: Âcâl |
Ecîl | أَجِيل | İşini geriye bırakan, geciktiren. |
|
Âcil | آجِل | 2: Sonraya bırakılmış. Bir vadeye bağlı. Ahiret. | Âcilen |
Te’cil | تَأْجِيل | 1: Erteleme. 2: Başka zamana bırakma. | Çoğul: Te’cilât |
Müeccil | مُأَجِّل | İleriye bırakan, te’cil eden. |
|
Müeccel | مُأَجَّل | İleriye atılmış, ertelenmiş. |
|
Müecceliyyet | مُأَجَّلِيَّة | *Borcun bir ecele (vadeye) bağlanması. |
|
Teeccül | تَأَجُّل | Belli bir vakte kadar müddet isteme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَجَّلَ : Fiil-II. Meçhulü: أُجِّلَ
6:128 | رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık.” |
77:12 | لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ |
Diyanet Meali: | (Bu) hangi güne ertelenmiştir? * |
أَجَلٌ : İsim.
2:231 | وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun (yahut iyilikle bırakın). |
2:232 | وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ |
Diyanet Meali: | Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, (eşleriyle yeniden evlenmelerine) engel olmayın. |
2:234 | فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Sürelerini bitirince artık kendileri için (meşru olanı) yapmalarında size bir günah yoktur. |
2:235 | وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ |
Diyanet Meali: | Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. |
2:282 | إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ |
Diyanet Meali: | Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. |
2:282 | وَلَا تَسْأَمُوا أَنْ تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰ أَجَلِهِ |
Diyanet Meali: | Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. |
4:77 | وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلَا أَخَّرْتَنَا إِلَىٰ أَجَلٍ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. |
6:2 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ طِينٍ ثُمَّ قَضَىٰ أَجَلًا |
Diyanet Meali: | O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. |
6:2 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ طِينٍ ثُمَّ قَضَىٰ أَجَلًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de (O’nun katındadır). |
6:60 | ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰ أَجَلٌ مُسَمًّى ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar (gündüzleri) sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. |
6:128 | رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık.” |
7:34 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً |
Diyanet Meali: | Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, (ne de öne geçebilirler). |
7:34 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ |
Diyanet Meali: | Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. |
7:135 | فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَىٰ أَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozdular. * |
7:185 | وَمَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ وَأَنْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ |
Diyanet Meali: | (Onlar) Allah’ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine (hiç bakmadılar mı)? |
10:11 | لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah), insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de (acele verseydi), elbette onların ecellerine hükmolunurdu. |
10:49 | لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً |
Diyanet Meali: | “Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler (ne de öne geçebilirler).” |
10:49 | إِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” |
11:3 | ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın… |
11:104 | وَمَا نُؤَخِّرُهُ إِلَّا لِأَجَلٍ مَعْدُودٍ |
Diyanet Meali: | Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz. * |
13:2 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Allah, … güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
13:38 | وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır. |
14:10 | يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | “(Hâlbuki) O, günahlarınızı bağışlamak ve sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor.” |
14:44 | فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُوا رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ |
Diyanet Meali: | Zira o gün zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele…” diyecekler. |
15:5 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz. * |
16:61 | مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı), yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. |
16:61 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ |
Diyanet Meali: | Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. |
17:99 | قَادِرٌ عَلَىٰ أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ أَجَلًا لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | (Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın) kendileri gibilerini yaratmaya kadir (olduğunu görmediler mi)? Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. |
20:129 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı. * |
22:5 | وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. |
22:33 | لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِيقِ |
Diyanet Meali: | Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir. * |
23:43 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. * |
28:28 | أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ |
Diyanet Meali: | “İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir husûmet yok.” |
28:29 | فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى الْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüştü. |
29:5 | مَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ |
Diyanet Meali: | Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. |
29:53 | وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُسَمًّى لَجَاءَهُمُ الْعَذَابُ |
Diyanet Meali: | Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi. |
30:8 | مَا خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Hem Allah, gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yaratmıştır. |
31:29 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. |
35:13 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. |
35:45 | مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı), yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. |
35:45 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir. |
39:5 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
39:42 | فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَىٰ عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَىٰ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. |
40:67 | وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّىٰ مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz (ve düşünüp akıl erdirmeniz için) yapar. |
42:14 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. |
46:3 | مَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yarattık. |
63:10 | فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip (iyilerden olsam)!” demeden önce… |
63:11 | وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا |
Diyanet Meali: | Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. |
65:2 | فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. |
65:4 | وَأُولَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. |
71:4 | يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | “Sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin.” |
71:4 | إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.” |
أَجْلٌ : İsim.
5:32 | مِنْ أَجْلِ ذَٰلِكَ كَتَبْنَا عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık… |
مُؤَجَّلٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
3:145 | وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا |
Diyanet Meali: | Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. |