د و ر

KÖK HARFLER: د و ر

ANLAM: 

دَارَ : Evin etrafından gitmek, çevresini dolaşmak, etrafında dönmek. Hareket etmeye başladığı yere geri dönmek. Meydana gelmek. Bir daire içinde konuşmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
دَارَfiil-I1Döndü33/19
أَدَارَfiil-IV1Döndürdü, devretti2/282
دَائِرَةٌisim4Hezimet, bozguna uğramak, dehşetli devir48/6Çoğul: دَوَائِرُ
دَارٌisim48Ev, mesken, yurt41/28Çoğulu: دِيَارٌ
دَيَّارٌisim1Evde oturan, ev sakini71/26

Toplam55


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • دَارَ
    • لَفَّ > bak: ل ف ف
    • اِسْتَدَارَ > bu kök
  • أَدَارَ
  • دَارَةٌ
    • هَالَةٌ
  • دَوَّارٌ

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Dâr دَار Yer, mekan.
Diyâr دِيَار Memleket.
Deyyâr دَيَّار Bir kimse. Yurt sahibi birisi.
Devir (Devr) دَوْر Nakil. Dönme.
Devre دَوْرَة 1: Dönem. 2: Çevrim.
Devriye دَوْرِيَّة 1: Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol  2: Osmanlılarda ilmiye sınıfından olan kimselere verilen derece.
Deverân دَوَرَان 1: Dolaşım, dönme. 2: Kan dolaşımı.
Dâir دَائِر 1: Bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda, … ile ilgili, üstüne. 2: Devreden. Dolaşan. Dönen. Bir şeyin etrafını kuşatan.
Dâire دَائِرَة 1: Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat.  2: Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri  3: Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası. Çoğul: Devâir
Medâr مَدَار 1: Neden, sebep, vasıta. 2: Dayanak. 3: Dönence.
Tedvîr تَدْوِير 1: Çevirme, döndürme. 2: Yönetme, çekip çevirme.
Müdevvir مُدَوِّر Döndüren, çeviren, tedvir eden.
Müdevver مُدَوَّر Yuvarlak, değirmi halde olan. Döndürülmüş, tedvir olunmuş.
Müdâvere مُدَاوَرَة Döndürmek. Devrettirmek.
İdâre إِدَارَة 1: Devrettirmek. 2: Yönetme, yönetim, çekip çevirme.
Müdîr مُدِير İdare eden. Çeviren, bakan. Müennes: Müdîre

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

دَارَ : Fiil-I. 

33:19يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ تَدُورُ أَعْيُنُهُمْ كَالَّذِي يُغْشَىٰ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ
Diyanet Meali:(Korku geldiğinde ise), üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını (görürsün).

أَدَارَ : Fiil-IV.

2:282إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, (onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur).

دَائِرَةٌ : İsim. Çoğulu: دَوَائِرُ

5:52يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَىٰ أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ
Diyanet Meali:(İşte kalplerinde bir hastalık bulunanların), “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün.
9:98وَمِنَ الْأَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَمًا وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَائِرَ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ
Diyanet Meali:Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belâlar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun.
48:6عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ
Diyanet Meali:Kötülük girdabı onların başına olsun! Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiştir.

دَوَائِرُ : İsim. Çoğul. Tekili: دَائِرَةٌ

9:98وَمِنَ الْأَعْرَابِ مَنْ يَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ مَغْرَمًا وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَائِرَ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ
Diyanet Meali:Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belâlar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun.

دَارٌ : İsim. Çoğulu: دِيَارٌ

2:84وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ لَا تَسْفِكُونَ دِمَاءَكُمْ وَلَا تُخْرِجُونَ أَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ
Diyanet Meali:Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin söz almıştık.
2:85ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ
Diyanet Meali:Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı (kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde) onları yurtlarından çıkaran kimselersiniz.
2:94قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse (ve doğru söyleyenler iseniz) haydi ölümü temenni edin!”
2:243أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ
Diyanet Meali:Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi?
2:246قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا
Diyanet Meali:Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi.
3:195فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ
Diyanet Meali:“Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim.”
4:66وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ إِلَّا قَلِيلٌ مِنْهُمْ
Diyanet Meali:Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı.
6:32وَلَلدَّارُ الْآخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
6:127لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Rableri katında selâm yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur. *
6:135فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ
Diyanet Meali:“Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz.”
7:78فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Diyanet Meali:Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. *
7:91فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Diyanet Meali:Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. *
7:145وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُوا بِأَحْسَنِهَا سَأُرِيكُمْ دَارَ الْفَاسِقِينَ
Diyanet Meali:“(Şimdi onları kuvvetle tut), kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim.”
7:169وَالدَّارُ الْآخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?
8:47وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ
Diyanet Meali:Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın.
10:25وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَىٰ دَارِ السَّلَامِ
Diyanet Meali:Allah, esenlik yurduna çağırır.
11:65فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا فِي دَارِكُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ
Diyanet Meali:Derken onu kestiler. Salih, dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.)”
11:67وَاَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ 
Diyanet Meali:Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. *
11:94وَأَخَذَتِ الَّذِينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Diyanet Meali:Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
12:109وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?
13:22وَيَدْرَءُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ
Diyanet Meali:Onlar, … kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.
13:24سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ
Diyanet Meali:“Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” *
13:25أُولَٰئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
Diyanet Meali:İşte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.
13:31أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتَّىٰ يَأْتِيَ وَعْدُ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, (inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek9 veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir.
13:42يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ
Diyanet Meali:O, her nefsin kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir.
14:28وَأَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ
Diyanet Meali:Ve kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri (görmedin mi)?
16:30لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ
Diyanet Meali:Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır.
16:30وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir.
17:5بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ
Diyanet Meali:Üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular.
22:40الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ
Diyanet Meali:Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.
28:37وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ مِنْ عِنْدِهِ وَمَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ
Diyanet Meali:Mûsâ, “Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun (güzel) sonucunun kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir.” dedi.
28:77وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.”
28:81فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ
Diyanet Meali:Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık.
28:83تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا
Diyanet Meali:İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız.
29:37فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Diyanet Meali:Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar . *
29:64وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!
33:27وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ وَأَرْضًا لَمْ تَطَئُوهَا
Diyanet Meali:Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı.
33:29وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:“Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” *
35:35الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ
Diyanet Meali:“O, lütfuyla bizi kalınacak yurda yerleştirendir. Bize orada bir yorgunluk dokunmaz.”
38:46إِنَّا أَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ
Diyanet Meali:Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık. *
40:39وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ
Diyanet Meali:“Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.”
40:52يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
Diyanet Meali:O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır. *
41:28ذَٰلِكَ جَزَاءُ أَعْدَاءِ اللَّهِ النَّارُ لَهُمْ فِيهَا دَارُ الْخُلْدِ
Diyanet Meali:İşte böyle, Allah düşmanlarının cezası ateştir. (Âyetlerimizi inkâr etmelerinin cezası olarak) orada onlar için ebedîlik yurdu vardır.
59:2هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِأَوَّلِ الْحَشْرِ
Diyanet Meali:O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır.
59:8الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا
Diyanet Meali:(Bu mallar özellikle), Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken (ve Allah’ın dinine ve peygamberine  yardım ederken) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan (fakir muhacirlerindir).
59:9وَالَّذِينَ تَبَوَّءُوا الدَّارَ وَالْإِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ
Diyanet Meali:Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler.
60:8لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ
Diyanet Meali:Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten men etmez.
60:9إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ
Diyanet Meali:Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran (ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten) men eder.

دَيَّارٌ : İsim.

71:26وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
Diyanet Meali:Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!” *