د ه ن

KÖK HARFLER: د ه ن

ANLAM: 

دَهَنَ : (Saçı) yağlamak. (Yağmur) toprağın yüzeyini bir miktar nemlendirmek. Birine karşı iki yüzlü bir biçimde davranmak ya da onu kandırmak. Hafif olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnek
أَدْهَنَfiil-IV2Yumuşak davrandı, müsamaha gösterdi68/9
دِهَانٌisim1Kırmızı deri; yağdanlık55/37
دُهْنٌisim1Yağ23/20
مُدْهِنٌisim1Kat’î hüküm veremeyen, şüphe eden; tekzip eden, yalanlayan 56/81

Toplam5

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • دَهَنَ
    • دَلَّكَ > bak: د ل ك
    • فَرَكَ
  • دُهْنٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Dühn دُهْن Ot, yemiş veya çiçekten çıkarılan yağ.
Dihân دِهَان Yağlar.
Tedhîn تَدْهِين Güzel kokulu yağlanma.
Müdehhin مُدَهِّن Yağlı. Kokulu.
Müdehhen مُدَهَّن Güzel kokulu yağ sürünmüş.
Müdâhane مُدَاهَنَة Yağcılık. Dalkavukluk. Müdânâ
Müdâhin مُدَاهِن Yağcı, dalkavuk. 

Müdânâ kelimesinin aslı “müdâhane”dir. Söyleniş kolaylığı olduğu için “müdânâ” şeklinde kullanılmaya başlamıştır.

Müdânâ, Müdahene sözcüğünün halk ağzındaki biçimi iken Cumhuriyet döneminde ayrı kelime kabul edilerek sözlüğe dahil edilmiştir. Galat-ı meşhurdur. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَدْهَنَ : Fiil-IV. 

68:9 وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ
Diyanet Meali: İstediler ki, yumuşak davranasın..
68:9 فَيُدْهِنُونَ
Diyanet Meali: ..böylece onlar da yumuşak davransınlar.

دِهَانٌ : İsim. 

55:37 فَإِذَا انْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ
Diyanet Meali: Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)*

دُهْنٌ : İsim. 

23:20 وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ
Diyanet Meali: Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir.*

مُدْهِنُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُدْهِنٌ

56:81 أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنْتُمْ مُدْهِنُونَ
Diyanet Meali: Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?*