KÖK HARFLER: ج ر ي
ANLAM:
جَرَى : (Su) hızlı bir biçimde akmak. Cereyan etmek, akmak, hareket etmek.
AÇIKLAMA:
Cereyân kelimesi, “hızlı geçiş” anlamındadır. Aslı “suyun geçişi” veya “kendi akışıyla akıp giden şey” demektir. (Müfredât)
Kadın köle anlamındaki câriye kelimesine, hareketli olması, devamlı bir eylemde bulunması sebebiyle bu isim verilmiştir. Denizde yürüyüp giden gemiye de “câriye” denmiştir.
Câri ise, işte vekil ve yetkili kılınan elçidir. Mana olarak elçi ve vekil kelimelerinden daha özeldir.
Câri kelimesi, “cereyan eden, akan, süregiden” anlamındadır.
Mâcera kelimesi ise, “cereyan eden şey, olup biten, vaka, olay” anlamındadır.
İcrâ kelimesi, “akıtma, cereyan ettirme, uygulama” manasına gelmektedir (Nişanyan).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
جَرَى | fiil-I | 57 | Cereyan etti, aktı, hareket etti | 98/8 | |
جَارِيَةٌ | isim | 3 | Gemi, akıp giden | 69/11 | |
جَوَارٌ | isim | 3 | Cereyan eden, akan, hareket eden (Çoğul) | 55/24 | Tekili: جَارِيَةٌ |
مَجْرَى | isim | 1 | Akış, cereyan, hareket | 11/41 | |
Toplam | 64 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- جَرَي (a)
- جَرَي (b)
- جَرَي (c)
- حَدَثَ > bak: ح د ث
- مُجَارَاةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Cery | جَرْي | Suyun ve diğer sıvıların akması. Cereyan. |
|
Cereyân | جَرَيَان | 1: Bir yöne doğru akma, akış, akıntı. 2: Bir şeyin gelişme, olma durumu. 3: Aynı eğilimde olan, aynı görüşü paylaşan kimselerin oluşturduğu hareket. Akım. |
|
Cirye | جِرْيَة | Suyun akması ve şırıldaması. |
|
Cüveyriyye (Cüveyre) | جُوَيْرِيَّة | Küçük cariye, cariyecik. |
|
Câri | جَارِي | 1: Geçerli olan, yürürlükte olan. 2: Akan. |
|
Câriye | جَارِيَة | Geçer olan, akıcı olan. Kadın köle. | Çoğul: Cevârî |
Mecrâ | مَجْرَى | Suyun aktığı yatak, su yolu. Bir işin gidiş yolu. Bedendeki ahlatın alıştığı yol. | Çoğul: Mecârî |
Macera | ما جَرَى | Baştan geçen ilginç olay veya olaylar zinciri, serüven, sergüzeşt, avantür. |
|
Tecrî | تَجْرِي | Cereyan ediyor, akıyor, gidiyor. |
|
Mücârât | مُجَارَات | Yürümekte yarışma. Yürümekte yarış etme. |
|
İcra’ | إِجْرَاء | Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme. | Çoğul: İcrâât |
Cereyân kelimesi, “hızlı geçiş” anlamındadır.
Câri kelimesi, “cereyan eden, akan, süregiden” anlamındadır.
Mâcera kelimesi ise, “cereyan eden şey, olup biten, vaka, olay” anlamındadır.
İcrâ kelimesi, “akıtma, cereyan ettirme, uygulama” manasına gelmektedir (Nişanyan).
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
جَرَى : Fiil-I.
2:25 | أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenlere), kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. |
2:164 | وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde), insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde … (elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır). |
2:266 | جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İçinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçe… |
3:15 | لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan cennetler vardır.” |
3:136 | وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İçinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. |
3:195 | وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | “Onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.” |
3:198 | لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. |
4:13 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan cennetlere sokar. |
4:57 | سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenleri ise), içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları cennetlere koyacağız. |
4:122 | سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenleri de) ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. |
5:12 | وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | “Ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım.” |
5:85 | فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. |
5:119 | لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. |
6:6 | وَجَعَلْنَا الْأَنْهَارَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Topraklarından nehirler akıttık. |
7:43 | وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. |
9:72 | وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinden ırmaklar akan cennetler va’detti. |
9:89 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah onlara, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
9:100 | وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
10:9 | تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ |
Diyanet Meali: | Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar. |
10:22 | حَتَّىٰ إِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ |
Diyanet Meali: | Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar… |
11:42 | وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ |
Diyanet Meali: | Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. |
13:2 | كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
13:35 | مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar… |
14:23 | وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İnanan ve salih ameller işleyenler, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. |
14:32 | وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, … emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren… |
16:31 | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. |
18:31 | أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. |
20:76 | جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İçinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. |
21:81 | وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle (içinde bereketler yarattığımız yere) eser giderdi. |
22:14 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. |
22:23 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. |
22:65 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. |
25:10 | جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Dilerse) sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan (Allah’ın şanı yücedir). |
29:58 | لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih amel işleyenler var ya), onları içinden ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. |
30:46 | وَلِيُذِيقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | (O, bunu), size rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması … için (yapar). |
31:29 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. |
31:31 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi ki, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. |
35:13 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. |
36:38 | وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا |
Diyanet Meali: | Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. |
38:36 | فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ |
Diyanet Meali: | Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. * |
39:5 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
39:20 | لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için cennette) üst üste yapılmış ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. |
43:51 | أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي |
Diyanet Meali: | “Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?)” |
45:12 | اللَّهُ الَّذِي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi … için denizi sizin hizmetinize verendir. |
47:12 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. |
48:5 | لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Bütün bunlar Allah’ın); inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyması içindir. |
48:17 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. |
54:14 | تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا |
Diyanet Meali: | (Gemi), gözetimimiz altında yüzüyordu. |
55:50 | فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ |
Diyanet Meali: | İçlerinde akan iki pınar vardır. * |
57:12 | بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” |
58:22 | وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. |
61:12 | يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere koysun. |
64:9 | يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a inanır ve salih amel işlerse), Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan cennetlere sokar. |
65:11 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan cennetlere sokar. |
66:8 | وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. |
85:11 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. |
98:8 | جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. |
جَارِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.
88:12 | فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ |
Diyanet Meali: | Orada akan bir kaynak vardır. * |
69:11 | إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık…* |
جَارِيَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: جَارِيَةٌ
51:3 | فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا |
Diyanet Meali: | Kolaylıkla akanlara… |
جَوَارٌ : İsim. İsm-i Fâil. Çoğul. Tekili: جَارِيَةٌ
42:32 | وَمِنْ آيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ |
Diyanet Meali: | Denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O’nun varlığının delillerindendir. * |
81:16 | الْجَوَارِ الْكُنَّسِ |
Diyanet Meali: | Akıp gidip kaybolanlara…* |
55:24 | وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ |
Diyanet Meali: | Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O’nundur. * |
مَجْرَى : İsim.
11:41 | وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا |
Diyanet Meali: | (Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır.” dedi. |