KÖK HARFLER: ب ي ض
ANLAM:
بَاضَ : Birisini saflıkta (terbiyede) cebinden çıkarmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama |
اِبْيَضَّ | fiil-IX | 3 | Beyaz oldu, beyazlaştı | 3/107 |
|
أَبْيَضُ | isim | 8 | Beyaz | 2/187 | Müennes: بَيْضَاءُ Çoğul: بِيضٌ |
بَيْضٌ | isim | 1 | Yumurta | 37/49 |
|
| Toplam: | 12 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Beyz | بَيْض | Yumurta. | Çoğul: Büyûz |
Beyzî | بَيْضِيّ | Yumurta biçiminde, söbe, oval. |
|
Beyâz | بَيَاض | Ak; kara, siyah karşıtı. | Beyâzî |
Beyzâ’ | بَيَضَاء | Çok beyaz, daha ak; çok temiz, lekesiz. |
|
Ebyaz | أَبْيَض | Beyaz. Akça. Parlak. Daha parlak. Sefid olan. |
|
Tebyîz | تَبْيِيض | Beyazlatma. Temize çekme. |
|
Mübeyyiz | مُبَيِّض | Yazıları temize çeken kimse. | Çoğul: Mübeyyizîn |
Mübeyyez | مُبَيَّض | Meydana çıkarılmış, açıklanmış açıkça söylenmiş. Bildiren, açıklıyan. |
|
Mübîz | مُبِيض | Yumurtalık. |
|
İbyizâz | اِبْيِضَاض | Beyazlama, ağarma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
اِبْيَضَّ : Fiil-IX.
3:106 | يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ |
Diyanet Meali: | O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. |
3:107 | وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. |
12:84 | وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. |
أَبْيَضُ : İsim. Müennes: بَيْضَاءُ Çoğul: بِيضٌ
7:108 | وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ |
Diyanet Meali: | Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş.* |
20:22 | وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.”* |
26:33 | وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ |
Diyanet Meali: | Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.* |
27:12 | وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ |
Diyanet Meali: | “Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz olarak çıksın.” |
28:32 | اسْلُكْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ |
Diyanet Meali: | “Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” |
2:187 | وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ |
Diyanet Meali: | Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. |
35:27 | وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ |
Diyanet Meali: | Dağlardan da beyaz, kırmızı (birbirinden farklı) çeşitli renklerde yollar (katmanlar) var, simsiyah taşlar da var. |
37:46 | بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ |
Diyanet Meali: | Berraktır, içenlere lezzet verir.* |
بَيْضٌ : İsim.
37:49 | كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır.* |