KÖK HARFLER: ب ط ن
ANLAM:
بَطُنَ: Çok fazla yemekten ötürü karnı büyümek.
بَطِنَ: Tokluk nedeniyle karnı şişmek veya sağlığını bozmak; tıka basa doymak.
بَطَنَ: Midesini bozmak; (hastalık) sistemine girmek veya karnına nüfuz etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama |
بَطَنَ | fiil-I | 2 | Kapalı oldu, içte kaldı | 6/120 |
|
بَاطِنٌ | isim | 3 | Kapalı olan, içte kalan, duyularla idrak edilemeyen | 57/3 |
|
بَاطِنَةٌ | isim | 1 | Kapalı olan, içte kalan, duyularla idrak edilemeyen (müennes) | 31/20 |
|
بِطَانَةٌ | isim | 2 | Astar, sırdaş (İstiare) | 55/54 | Çoğulu: بَطَائِنُ |
بَطْنٌ | isim | 17 | Karın | 22/20 | Çoğulu: بُطُونٌ |
| Toplam: | 25 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
AÇIKLAMA
CEVF ve BATN kelimeleri arasındaki fark
( ب ط ن – ج و ف )
Her iki kelimede “boşluk” anlamı vardır. Fakat batn kelimesi daha çok karın boşluğu manasındadır. Cevf ise göğüs boşluğu demektir. Karın, barsak ve rahim gibi organlar batn içinde yer alırken, kalp cevf içinde yer almaktadır (Sabri Türkmen 119). Bknz: ( ج و ف )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Batn (Batın) | بَطْن |
İç, karın, insanın içi. Mide.
| Çoğul: Bütûn |
Bâtın | بَاطِن | 1: İç. Dâhili. 2: Gizli, görünmeyen. | Çoğul: Ebtine |
Bâtınî | بَاطِنِيّ | İçe ait. |
|
Bâtıniyye | بَاطِنِيَّة | Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin ve hadis-i şeriflerin zahir ve aşikar manalarından ayrılarak, usulsüz ve yanlış te’viller ile ayet ve hadislerin gizli ve sırlı manalarını bulmak iddiasında olan sapık bir tarikat ve buna bağlı olanlar. |
|
Betîn (Batîn) | بَطِين | Büyük karınlı. Şişman. Irak, baid, uzak. |
|
Bıtn | بِطْن | Zengin. Obur. Şaşkın. Yalnız kendi nefsini düşünen. |
|
Bıtna | بِطْنَة | Malın, paranın ve servetin ziyadeliğinden doğan sürur, sevinç. Mide dolgunluğu. |
|
Bitâne | بِطَانَة | Çarşaf. Kaftan astarı. | Çoğul: Betâin |
Batânet | بَطَانَة | Oburluk, çok yiyicilik. |
|
Batancı | ——— | *Yeniçeride çuha ören bir sınıf. |
|
Battâniye | بَطَّانِيَّة | Yorgan yerine veya yorgan üstünde kullanılan, çoğu yünden dokunmuş kalınca örtü. |
|
Badana | ——— | Duvarları boyamak için kullanılan sulandırılmış kireç veya boya. | ؟؟ |
Mebtûn | مَبْطُون | Karnı hasta olan kimse. |
|
Mubattın(e) | مُبَطِّن(ة) | Zayıf karınlı kimse. |
|
Tebattun | تَبَطُّن | Bir şeyin içini dışını iyice anlamak için çalışma. |
|
İstibtân | اِسْتِبْطَان | Gizliliğe, bir kimsenin iç işlerine vakıf olmak. |
|
Müstebtın | مُسْتَبْطِن | Bir şeyin ledününe, içyüzüne aşina olan. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
بَطَنَ : Fiil-I.
6:151 | وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ |
Diyanet Meali: | (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. |
7:33 | قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri haram kılmıştır.” |
بَاطِنٌ : İsim. İsm-i Fâil.
6:120 | وَذَرُوا ظَاهِرَ الْإِثْمِ وَبَاطِنَهُ |
Diyanet Meali: | Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. |
57:3 | هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ |
Diyanet Meali: | O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.* |
57:13 | فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ |
Diyanet Meali: | Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet… |
بَاطِنَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.
31:20 | وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً |
Diyanet Meali: | Allah’ın açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? |
بِطَانَةٌ : İsim. Çoğulu: بَطَائِنُ
3:118 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. |
55:54 | مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ |
Diyanet Meali: | Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. |
بَطْنٌ : İsim. Çoğulu: بُطُونٌ
2:174 | أُولَٰئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. |
3:35 | إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي |
Diyanet Meali: | Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. |
4:10 | إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ نَارًا وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | …ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir. |
6:139 | وَقَالُوا مَا فِي بُطُونِ هَٰذِهِ الْأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا |
Diyanet Meali: | Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir.” |
16:66 | نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا |
Diyanet Meali: | Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) halis süt içiriyoruz. |
16:69 | يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. |
16:78 | وَاللَّهُ أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. |
22:20 | يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ |
Diyanet Meali: | Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.* |
23:21 | نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ |
Diyanet Meali: | Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır. |
24:45 | فَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَىٰ بَطْنِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَىٰ رِجْلَيْنِ |
Diyanet Meali: | İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür. |
37:66 | فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ |
Diyanet Meali: | Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır.* |
37:144 | لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
Diyanet Meali: | Mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.* |
39:6 | يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ |
Diyanet Meali: | Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. |
44:45 | كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ |
Diyanet Meali: | Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.* |
48:24 | وَهُوَ الَّذِي كَفَّ أَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ عَنْهُمْ بِبَطْنِ مَكَّةَ |
Diyanet Meali: | O, Mekke’nin göbeğinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendir. |
53:32 | إِذْ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنْتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, (en iyi bilendir). |
56:53 | فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ |
Diyanet Meali: | Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.* |