ب ل غ

KÖK HARFLER:  ب ل غ

ANLAM: 

بَلَغَ : Bir kişinin ister bir yer, zaman, ister bir durum olsun, yöneldiği, istediği, peşinde olduğu veya ulaşmaya çabaladığı yere ulaşması, erişmesi, varması. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet
بَلَغَ fiil-I 40 Bir şeye vasıl oldu, erişti 19/8
بَلَّغَ fiil-II 6 Tebliğ etti, ulaştırdı 5/67
أَبْلَغَ fiil-IV 5 İletti, ulaştırdı 72/28
بَالِغٌ isim 6 Erişen, ulaşan 65/3
بَالِغَةٌ isim 3 Nihayet derecesine vasıl olan şey 68/39
بَلِيغٌ isim 1 Beliğ söz, belağatli, fasih söz 4/63
بَلَاغٌ isim 15 Tebliğ, kifayet, yeterlilik 36/17
مَبْلَغٌ isim 1 Varılan son nokta, miktar 53/30

Toplam: 77

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • بَلَغَ
  • بَالَغَ
    • تَطَرَّفَ > bak: ط ر ف
    • هَوَّلَ
  • تَبَلَّغَ

Zıt Manada Kelimeler

  • بَلَغَ
  • بَالَغَ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Belîğ بَلِيغ 1: Belagati olan, belagatli. Anlaşılır. Düzgün güzel söz. 2: Belagatli kimse. Meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmağa muktedir olan. Çoğul: Bülegâ’
Belâğ بَلَاغ Eriştirme, yetiştirme.
Belâğat بَلَاغَة Hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatli güzel söz söyleme sanatı.
Bâliğ بَالِغ Yetişmiş. Olgun yaşına gelmiş. Aklı kemal bulmuş, erişmiş, varmış. Ergen.
Meblağ مَبْلَغ Para miktarı, tutar. Çoğul: Mebâliğ
Bulûğ بُلُوغ Erin olma, baliğ olma, erinlik.
Teblîğ تَبْلِيغ 1: Bildirme, haber verme  2: Ulaştırmak. Götürmek.
Mübelliğ مُبَلِّغ Tebliğ eden, haber veren bildiren. 
Mübâlağa مُبَالَغَة İşi, bir şeyi çok büyütme, pek ileri vardırma.
İblâğ إِبْلَاغ Ulaşma.
Tebellüğ تَبَلُّغ Anlayıp alma. Yetişme, erişme.
Bülga (Bülgat) بُلْغَة Maaşa yetecek nesne. Geçinmeye kafi gelecek olan şey.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

بَلَغَ : Fiil-I. 

2:196وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ
Diyanet Meali:Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.
2:231وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ
Diyanet Meali:Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun (yahut iyilikle bırakın).
2:232وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ
Diyanet Meali:Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman (kendi aralarında güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle yeniden evlenmelerine) engel olmayın.
2:234فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ
Diyanet Meali:Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur.
2:235وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ
Diyanet Meali:Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın.
3:40قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ
Diyanet Meali:Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.
4:6حَتَّىٰ إِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَ فَإِنْ آنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُوا إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ
Diyanet Meali:Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin.
6:19وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَٰذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ
Diyanet Meali:İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu.
6:128رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık.”
6:152وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ
Diyanet Meali:Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. 
12:22وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا
Diyanet Meali:Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik.
13:14إِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ
Diyanet Meali:Durumları, suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış bekleyen adamın durumu gibidir. Hiçbir zaman suya kavuşamaz.
17:23إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ
Diyanet Meali:Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme.
17:34وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ
Diyanet Meali:Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın.
17:37إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا
Diyanet Meali:Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.
18:60لَا أَبْرَحُ حَتَّىٰ أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ أَوْ أَمْضِيَ حُقُبًا
Diyanet Meali:“İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim.”
18:61فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا
Diyanet Meali:Onlar iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular.
18:76قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّي عُذْرًا
Diyanet Meali:“Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim).”
18:82فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا
Diyanet Meali:“Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve definelerini çıkarmalarını istedi.”
18:86حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِي عَيْنٍ حَمِئَةٍ
Diyanet Meali:Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu.
18:90حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ مَطْلِعَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَطْلُعُ عَلَىٰ قَوْمٍ
Diyanet Meali:Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu bir halk üzerine doğar buldu.
18:93حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ بَيْنَ السَّدَّيْنِ وَجَدَ مِنْ دُونِهِمَا قَوْمًا
Diyanet Meali:İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde bir halk buldu.
19:8وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا
Diyanet Meali:“Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, (benim nasıl çocuğum olur)?”
22:5ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ
Diyanet Meali:Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.)
24:58لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
Diyanet Meali:Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler.
24:59وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا
Diyanet Meali: Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, (kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi) izin istesinler.
28:14وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَىٰ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا
Diyanet Meali:Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik.
33:10وَإِذْ زَاغَتِ الْأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ
Diyanet Meali:Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti.
34:45وَكَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَا آتَيْنَاهُمْ
Diyanet Meali:Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Hâlbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine bile ulaşamamışlardır.
37:102فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ
Diyanet Meali:Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm.” dedi.
40:36وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ
Diyanet Meali:Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara erişirim.”
40:67ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا
Diyanet Meali:O, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır.
40:67وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّىٰ مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.
40:80وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ
Diyanet Meali:Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaçlara kendileri üzerinden ulaşasınız diye onları yaratmıştır.
46:15حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ
Diyanet Meali:Nihayet olgunluk çağına gelip…
46:15وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ
Diyanet Meali:Kırk yaşına varınca şöyle der: “(Bana ve anne babama verdiğin) nimetlere şükretmemi bana ilham et.”
48:25هُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَالْهَدْيَ مَعْكُوفًا أَنْ يَبْلُغَ مَحِلَّهُ
Diyanet Meali:Onlar, inkâr edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır.
56:83فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
Diyanet Meali:Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! *
65:2فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ
Diyanet Meali:Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın.
75:26كَلَّا إِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ
Diyanet Meali:Hayır, can boğaza dayandığı zaman…*

بَلَّغَ :  Fiil-II.

5:67يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ
Diyanet Meali:Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.
5:67وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ
Diyanet Meali:Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.
7:62أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنْصَحُ لَكُمْ
Diyanet Meali:“Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum.”
7:68أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنَا لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
Diyanet Meali:“Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.”  *
33:39الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُ
Diyanet Meali:Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan kimselerdir.
46:23قَالَ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ
Diyanet Meali:Hûd, “(Bu konudaki) bilgi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderileni tebliğ ediyorum.” dedi.

أَبْلَغَ : Fiil-IV.

7:79فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي
Diyanet Meali:Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim” dedi.
7:93فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي
Diyanet Meali:(Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım.”
9:6فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ
Diyanet Meali:(Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa), Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır.
11:57فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ
Diyanet Meali:“Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim.”
72:28لِيَعْلَمَ أَنْ قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ
Diyanet Meali:Resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilmesi için.

بَالِغٌ : İsim. İsm-i Fâil.

5:95يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ
Diyanet Meali:(Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere, (öldürdüğünün dengi olup), içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan…
7:135فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَىٰ أَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ
Diyanet Meali:Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozdular. *
13:14إِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ
Diyanet Meali:Durumları, suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış bekleyen adamın durumu gibidir. Hiçbir zaman suya kavuşamaz.
16:7وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ
Diyanet Meali:Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. 
40:56إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِيهِ
Diyanet Meali:Onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar.
65:3وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ
Diyanet Meali:Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir.

بَالِغَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.

6:149قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.” *
68:39أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ
Diyanet Meali:Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız? *
54:5حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ
Diyanet Meali:Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor! *

بَلِيغٌ : İsim. Sıfat.

4:63فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ فِي أَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَلِيغًا
Diyanet Meali:Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.

بَلَاغٌ : İsim.

3:20وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ
Diyanet Meali:Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir.
5:92فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.
5:99مَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ
Diyanet Meali:Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir.
13:40وَإِنْ مَا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ
Diyanet Meali:Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir.
14:52هَٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ
Diyanet Meali:Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar … diye insanlara bir bildiridir.
16:35فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
16:82فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. *
21:106إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır. *
24:54وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.
29:18وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:“Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”
36:17وَمَا عَلَيْنَا إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:“Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” *
42:48فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ
Diyanet Meali:Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir.
46:35بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
Diyanet Meali:Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir.
64:12فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Diyanet Meali:Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
72:23إِلَّا بَلَاغًا مِنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ
Diyanet Meali:(Benim yaptığım) ancak Allah katından olanı, O’nun gönderdiklerini tebliğdir.

مَبْلَغٌ : İsim.

53:30ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِ
Diyanet Meali:İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta!