KÖK HARFLER: ب غ ي
ANLAM:
بَغَى : Aramak; araştırmak, peşinde olmak. Bulup almak istemek veya bunun için çabalamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama |
بَغَى | fiil-I | 25 | Zulmetti, azgınlık etti, hakkı çiğnedi | 38/22 | Meçhulü: بُغِيَ |
اِنْبَغَي | fiil-VII | 6 | (Bir işin yapılması) doğru oldu, gerekti, kolay oldu | 19/92 | |
اِبْتَغَى | fiil-VIII | 34 | Taleb etti, arzuladı | 2/187 |
|
بَغْيٌ | isim | 11 | Kibir, zulüm, fesat, azgınlık | 2/90 |
|
بَغِيٌّ | isim | 2 | Kahpe | 19/20 |
|
بِغَاءٌ | isim | 1 | Fücur işlemek, kahpelik etmek | 24/33 |
|
بَاغٍ | isim | 3 | Arayan, araştıran, sınırı aşan kişi | 2/173 |
|
اِبْتِغَاءٌ | isim | 14 | Talep, arzu | 2/207 |
|
| Toplam: | 96 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- بَغَى
- بَاغٍ
- بَغْيٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Bağy | بَغْي | Haktan ayrılmak, zulmetmek, haddi aşmak. Azgınlık. Serkeşlik. |
|
Bâğî | بَاغِى | İsteyen. Zalim. İsyan etmiş. Asi. Yoldan sapmış. | Çoğul: Buğât |
Bağiyy | بَغِيّ | Haddini tecavüz eden. Zina edici, zâni. |
|
Beğâyâ | بَغَايَا | Fahişeler. |
|
Bağîlik | ——— | Serkeşlik, asilik. |
|
Mübâğî | مُبَاغِي | İsyan etme. Ayaklanma. Baği olma. |
|
Münbağî | مُنْبَغِي | Layık, yakışan, şayan. |
|
İbtiğâ’ | اِبْتِغَاء | Maksat, gaye. Talep, arzu, istek. |
|
Mübteğâ | مُبْتَغَي | İstenen ve arzu edilen şey. | Çoğul: Mübtegıyyât |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
بَغَى : Fiil-I. Meçhulü: بُغِيَ
3:83 | أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki herkes (ister istemez) O’na boyun eğmişken … onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? |
3:99 | لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | “Niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?” |
4:34 | فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. |
5:50 | أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir? * |
6:164 | قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım?” |
7:45 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. |
7:86 | وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | “Bir de, (tehdit ederek) Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek, Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere (her yol üstüne oturmayın.)” |
7:140 | قَالَ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah’tan başka ilâh mı araştırayım size?” * |
9:47 | لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلَّا خَبَالًا وَلَأَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. |
10:23 | فَلَمَّا أَنْجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. |
11:19 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. |
12:65 | قَالُوا يَا أَبَانَا مَا نَبْغِي هَٰذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا |
Diyanet Meali: | “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş…” dediler. |
14:3 | وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ |
Diyanet Meali: | (İnsanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler. |
18:64 | قَالَ ذَٰلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِ فَارْتَدَّا عَلَىٰ آثَارِهِمَا قَصَصًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ: “İşte aradığımız bu idi” dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisingeri döndüler. * |
18:108 | خَالِدِينَ فِيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا |
Diyanet Meali: | (Onlar için) içlerinde ebedî kalacakları (Firdevs cennetleri bir konaktır). Oradan ayrılmak istemezler. * |
22:60 | ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. |
28:76 | إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسَىٰ فَبَغَىٰ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Kârûn, Mûsâ’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. |
28:77 | وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme.” |
38:22 | قَالُوا لَا تَخَفْ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | “Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir.” dediler. |
38:24 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | “Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder.” |
42:27 | وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. |
42:42 | إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. |
49:9 | فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي |
Diyanet Meali: | Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, (Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar) haddi aşan tarafa karşı savaşın. |
49:9 | فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي |
Diyanet Meali: | Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, (Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar) haddi aşan tarafa karşı savaşın. |
55:20 | بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ |
Diyanet Meali: | (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. * |
اِنْبَغَي : Fiil-VII.
19:92 | وَمَا يَنْبَغِي لِلرَّحْمَٰنِ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Rahmân’a bir çocuk edinmek yakışmaz. * |
25:18 | قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz..” derler. |
26:211 | وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ |
Diyanet Meali: | Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez. * |
36:40 | لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. |
36:69 | وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. * |
38:35 | قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي |
Diyanet Meali: | Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet!” dedi. |
اِبْتَغَى : Fiil-VIII.
2:187 | فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. |
2:198 | لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. |
3:85 | وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek. |
4:24 | وَأُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَاءَ ذَٰلِكُمْ أَنْ تَبْتَغُوا بِأَمْوَالِكُمْ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ |
Diyanet Meali: | Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. |
4:94 | وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَىٰ إِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. |
4:139 | أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir. |
5:2 | يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek (Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin). |
5:35 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın. |
6:35 | فَإِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقًا فِي الْأَرْضِ أَوْ سُلَّمًا فِي السَّمَاءِ فَتَأْتِيَهُمْ بِآيَةٍ |
Diyanet Meali: | Bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa (durma, yap)! |
6:114 | أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا |
Diyanet Meali: | “Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). |
9:48 | لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْأُمُورَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. |
16:14 | وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir. |
17:12 | وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. |
17:42 | قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لَابْتَغَوْا إِلَىٰ ذِي الْعَرْشِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber (başka) ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı. * |
17:57 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ |
Diyanet Meali: | Onların yalvardıkları bu varlıklar, (“hangimiz daha yakın olacağız” diye) Rablerine vesile ararlar. |
17:66 | رَبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. |
17:110 | وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. |
23:7 | فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ |
Diyanet Meali: | Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. * |
24:33 | وَالَّذِينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ |
Diyanet Meali: | Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. |
24:33 | وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. |
28:55 | وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِلِينَ |
Diyanet Meali: | “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selâm olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz” derler. |
28:73 | وَمِنْ رَحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz diye sizin için yarattı. |
28:77 | وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara.” |
29:17 | فَابْتَغُوا عِنْدَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin.” |
30:46 | وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | O, bunu, emriyle gemilerin yol alması, O’nun lütfundan rızkınızı aramanız ve şükretmeniz için yapar. |
33:51 | وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Bunlardan, hanımlarından dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın.) Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. |
35:12 | وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. |
45:12 | لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah), içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi, O’nun lütfunu aramanız ve şükretmeniz için (denizi sizin hizmetinize verendir). |
48:29 | تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. |
59:8 | يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | (Bu mallar özellikle), Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken (yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir). |
62:10 | فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانْتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. |
66:1 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ |
Diyanet Meali: | Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? |
70:31 | فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ |
Diyanet Meali: | Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir. * |
73:20 | وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, içinizde hastaların bulunacağını), bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, (diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir). |
بَغْيٌ : İsim.
2:90 | بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ أَنْ يَكْفُرُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ بَغْيًا |
Diyanet Meali: | Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, (kullarından dilediğine lütfuyla) indirdiği vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür! |
2:213 | وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلَّا الَّذِينَ أُوتُوهُ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. |
3:19 | وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. |
6:146 | ذَٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ |
Diyanet Meali: | İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz. |
7:33 | قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı … haram kılmıştır.” |
10:23 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. |
10:90 | فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا |
Diyanet Meali: | (İsrailoğullarını denizden geçirdik.) Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. |
16:90 | وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz Allah), hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. |
42:14 | وَمَا تَفَرَّقُوا إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا |
Diyanet Meali: | Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, (aralarındaki) kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. |
42:39 | وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar… |
45:17 | فَمَا اخْتَلَفُوا إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. |
بَغِيٌّ : İsim.
19:20 | قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا |
Diyanet Meali: | Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. * |
19:28 | يَا أُخْتَ هَارُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا |
Diyanet Meali: | “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” * |
بِغَاءٌ : İsim. Mastar.
24:33 | وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا |
Diyanet Meali: | İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. |
بَاغٍ : İsim. İsm-i Fâil.
2:173 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. |
6:145 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir. |
16:115 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
اِبْتِغَاءٌ : İsim. Mastar. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb).
2:207 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. |
2:265 | وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ وَتَثْبِيتًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir… |
2:272 | وَمَا تُنْفِقُونَ إِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. |
3:7 | فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ |
Diyanet Meali: | Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak (ve onun olmadık yorumlarını yapmak) için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. |
3:7 | وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ |
Diyanet Meali: | (Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak) ve onun olmadık yorumlarını yapmak için (müteşabih âyetlerinin ardına düşerler). |
4:104 | وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ |
Diyanet Meali: | Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. |
4:114 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
13:17 | وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَاءَ حِلْيَةٍ أَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِثْلُهُ |
Diyanet Meali: | Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. |
13:22 | وَالَّذِينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَءُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ |
Diyanet Meali: | Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. * |
17:28 | وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلًا مَيْسُورًا |
Diyanet Meali: | Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. * |
30:23 | وَمِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُمْ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan istemeniz de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. |
57:27 | مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا |
Diyanet Meali: | (Kendiliklerinden icat ettikleri ruhbanlığa gelince); biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. |
60:1 | إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي |
Diyanet Meali: | Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız… |
92:20 | إِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِ الْأَعْلَىٰ |
Diyanet Meali: | (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar). * |