KÖK HARFLER: ب د ل
ANLAM:
بَدَلَ : Bir şeyi değiştirmek; o şeyin şeklini, kalitesini veya vaziyetini değiştirmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
بَدَّلَ | fiil-II | 23 | Değiştirdi, tahrif etti | 56/61 | Meçhul muzari: يُبَدَّلُ |
أَبْدَلَ | fiil-IV | 3 | Bedel kıldı | 68/32 | |
تَبَدَّلَ | fiil-V | 3 | Bedel kıldı | 33/52 | |
اِسْتَبْدَلَ | fiil-X | 3 | Bedel olarak aldı | 9/39 | |
اِسْتِبْدَالٌ | isim | 1 | Bedel olarak alma | 4/20 | |
بَدَلٌ | isim | 1 | Bedel, karşılık | 18/50 | |
مُبَدِّلٌ | isim | 3 | Değiştiren | 18/27 | |
تَبْدِيلٌ | isim | 7 | Değiştirme | 48/23 | |
Toplam: | 44 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Bedel | بَدَل | Karşılık. |
|
Bedîl | بَدِيل | Bir şeyin mukabili, karşılığı. | Çoğul: Ebdâl, Büdlâ |
Abdâl (Ebdâl) | أَبْدَال | Karşılıklar. Dervişler. |
|
Tebdîl | تَبْدِيل | Değiştirme. | Çoğul: Tebdilât |
Mübeddil | مُبَدِّل | Değiştiren. Tebdil eden. |
|
Mübeddel | مُبَدَّل | Değiştirilmiş, değişmiş. Tebdil edilmiş. |
|
Mübâdele | مُبَادَلَة | Değişme, değiş tokuş. |
|
İbdâl | إِبْدَال | Değiştirmek. Tebdil ve tahvil eylemek. Birinin yerine diğerini getirmek. |
|
Tebeddül | تَبَدُّل | Başkalaşmak. Değişmek. |
|
Mütebeddil | مُتَبَدِّل | Değişen. |
|
Tebâdül | تَبَادُل | Birbirinin yerine geçmek. Karşılıklı değişmek. | Çoğul: Tebâdülât |
Mütebâdil | مُتَبَادِل | Birbirinin yerine geçen, tebadül eden. |
|
İstibdâl | اِسْتِبْدَال | Değiştirme, değişme. |
|
Müstebdil | مُسْتَبْدِل | Değiştiren, istibdal eden. |
|
Müstebdel(e) | مُسْتَبْدَل | Değiştirilmiş, istibdal edilmiş. |
|
Budala | بُدَلَاء | 1: Zekâca geri olan (kimse), alık 2: Ahmak, bön. 3: Bir şeye aşırı düşkün. |
|
Aptal ve budala kelimeleri, bedîl kelimesinin çoğul formatlarıdır.
Abdâl, aslında salih bir topluluktur. Bunlar, kendi tutumlarını iyi tutumlarla değiştiren kişilerdir. Yüce Allah, onları, geçmişte kendileri gibi olan bir topluluğun yerine koymaktadır. (Müfredât)
Abdâl kelimesi tasavvufî terminolojide, “arkadaşlarının durumu kendilerine havale edilen kimseler” manasındadır. (Emrullah İşler)
Bu kökten gelen kelimelerde bir şeyi başka bir şeyin yerine koymak, temel anlamdır.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
بَدَّلَ : Fiil-II. Meçhul muzari: يُبَدَّلُ
2:59 | فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. |
2:181 | فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ |
Diyanet Meali: | Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. |
2:181 | فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ |
Diyanet Meali: | Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. |
2:211 | وَمَنْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. |
4:56 | كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا |
Diyanet Meali: | Derileri yanıp döküldükçe, onların derilerini yenileyeceğiz |
7:95 | ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّىٰ عَفَوْا |
Diyanet Meali: | Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar. |
7:162 | فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. |
10:15 | قَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَٰذَا أَوْ بَدِّلْهُ |
Diyanet Meali: | (Öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. |
10:15 | قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي |
Diyanet Meali: | De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir.” |
14:28 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَتَ اللَّهِ كُفْرًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın nimetini küfre değişenleri görmedin mi? |
14:48 | يَوْمَ تُبَدَّلُ الْأَرْضُ غَيْرَ الْأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُوا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve insanlar Allah’ın huzuruna çıkarlar. |
16:101 | وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَكَانَ آيَةٍ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ |
Diyanet Meali: | Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. |
24:55 | وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا |
Diyanet Meali: | Yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair (vaadde bulunmuştur). |
25:70 | فَأُولَٰئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ |
Diyanet Meali: | Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. |
27:11 | إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.”* |
33:23 | فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَىٰ نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. |
34:16 | وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ أُكُلٍ خَمْطٍ وَأَثْلٍ |
Diyanet Meali: | Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın (ve biraz da sedir ağacı) bulunan iki bahçeye çevirdik. |
40:26 | إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.” |
48:15 | يُرِيدُونَ أَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler. |
50:29 | مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | “Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.”* |
56:61 | عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere (aranızda ölümü biz takdir ettik).* |
70:41 | عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez. |
76:28 | وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz. |
أَبْدَلَ : Fiil-IV.
18:81 | فَأَرَدْنَا أَنْ يُبْدِلَهُمَا رَبُّهُمَا خَيْرًا مِنْهُ زَكَاةً وَأَقْرَبَ رُحْمًا |
Diyanet Meali: | “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.”* |
66:5 | عَسَىٰ رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ |
Diyanet Meali: | Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı eşler verebilir. |
68:32 | عَسَىٰ رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”* |
تَبَدَّلَ : Fiil-V.
2:108 | وَمَنْ يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur.* |
4:2 | وَآتُوا الْيَتَامَىٰ أَمْوَالَهُمْ وَلَا تَتَبَدَّلُوا الْخَبِيثَ بِالطَّيِّبِ |
Diyanet Meali: | Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. |
33:52 | لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَا أَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ أَزْوَاجٍ |
Diyanet Meali: | Bundan sonra, başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. |
اِسْتَبْدَلَ : Fiil-X.
2:61 | قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَىٰ بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? |
9:39 | إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. |
47:38 | وَإِنْ تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar. |
اِسْتِبْدَالٌ : İsim. Masdar. İstif’âl Bâbı (X. Bâb)
4:20 | وَإِنْ أَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَأْخُذُوا مِنْهُ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. |
بَدَلٌ : İsim. Sıfat.
18:50 | وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلًا |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir! |
مُبَدِّلٌ : İsim. İsm-i Fâil. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
6:34 | وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ وَلَقَدْ جَاءَكَ مِنْ نَبَإِ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor. |
6:115 | وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. |
18:27 | لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا |
Diyanet Meali: | O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. O’ndan başka asla bir sığınak da bulamazsın. |
تَبْدِيلٌ : İsim. Masdar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
10:64 | لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır. |
30:30 | لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. |
33:23 | فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَىٰ نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. |
33:62 | سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.* |
35:43 | فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا |
Diyanet Meali: | Sen Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen, Allah’ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın. |
48:23 | سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.* |
76:28 | وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz. |