ع ظ م

KÖK HARFLER: ع ظ م

ANLAM: 

عَظُمَ : Kemiği büyük olmak. (Bu sözcüğün temel anlamı gibi gözükmektedir; ister bir duyu ister bir zeka objesi olsun mecazi olarak büyük herhangi bir şeye istinaden kullanılmaktadır.) (Bir hakikat, bir vaka ya da kişi) itibar, mertebe, derece olarak büyük olmak. (O şey veya kişi) diğer şeylerle veya insanlarla karşılaştırıldığında büyük olmak. (Bir iş) zor veya sıkıcı bir hale gelmek. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
عَظَّمَfiil-II2Ta’zim etti, büyük saydı, hürmet etti22/30
أَعْظَمَfiil-IV1Büyüttü65/5
عَظْمٌisim15Kemik6/146Çoğulu: عِظَامٌ
عَظِيمٌisim107Büyük, yüce68/4
أَعْظَمُisim3En büyük, daha büyük57/10

Toplam128


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • عَظُمَ (a)
  • عَظُمَ (b)
  • عَظُمَ (c)
    • قَلَّ > bak: ق ل ل
    • نَزَرَ
    • ضَؤُلَ
  • عَظَّمَ (a)
    • سَفَّهَ > bak: س ف ه
    • سَفَّلَ > bak: س ف ل
    • حَقَّرَ
    • أَخَسَّ
  • عَظَّمَ (b)

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Azm عَظْم 1: Büyüklük. Ululuk. 2: Kemik.
A’zam أَعْظَم Çok büyük. En büyük. Daha büyük. 
Azîm عَظِيم Büyük, yüce, çok ileri.
Azîmet عَظِيمَة Büyüklük, ululuk.
Azamet عَظَمَة Ululuk, büyüklük.
Azamî  أَعْظَمِي En büyük, en yüksek, en çok, maksimum.
Azmi عَظْمِى 1: Kasıt, niyetlilik karar. 2: Kemikli. 
Ta’zîm تَعْظِيم Ululama.
Ta’zîmât تَعْظِيمَات Hürmetler, saygılar.
Muazzam مُعَظَّم Büyük, iri, cesim, mükerrem, mübeccel, koskoca.
İzâm عِظَام Kemikler.
Taazzum تَعَظُّم 1: Kibirlenmek. 2: Kemikleşmek.
Taazzumât تَعَظُّمَات 1: Kibirlenmeler.. 2: Kemikleşmeler.
Müteazzım مُتَعَظِّم Taazzum eden, büyüklük taslıyan, mütekebbir.
Taâzum تَعَاظُم Gözünde büyümek. 
Müteâzım مُتَعَاظِم Göze büyük görünen, taazum eden, gözde büyüyen.
İ’tizâm اِعْتِظَام Büyüklük kazanmak. Azametlenmek.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَظَّمَ : Fiil-II. 

22:30ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ
Diyanet Meali:Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır.
22:32ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ
Diyanet Meali:Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır. *

أَعْظَمَ : Fiil-IV.

65:5وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا
Diyanet Meali:Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür.

عَظْمٌ : İsim. Çoğulu: عِظَامٌ

6:146إِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَا أَوِ الْحَوَايَا أَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍ
Diyanet Meali:(Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise), sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki (içyağlarını yine onlara haram kıldık).
19:4قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا
Diyanet Meali:O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı…”

عِظَامٌ : İsim. Çoğul. Tekili: عَظْمٌ

2:259وَانْظُرْ إِلَى الْعِظَامِ كَيْفَ نُنْشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا
Diyanet Meali:“(Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?”
17:49وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
Diyanet Meali:Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı  olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” *
17:98وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
Diyanet Meali:Ve “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduktan sonra mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” dediler.
23:14فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا
Diyanet Meali:Alakayı da “mudga”  yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük.
23:14فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ
Diyanet Meali:Ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık.
23:35أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُمْ مُخْرَجُونَ
Diyanet Meali:“O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?” *
23:82قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?” *
36:78وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
Diyanet Meali:Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” *
37:16أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Diyanet Meali:“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?” *
37:53أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ
Diyanet Meali:“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?” *
56:47وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Diyanet Meali:Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?” *
75:3أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ
Diyanet Meali:İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? *
79:11أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً
Diyanet Meali:“Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?” *

عَظِيمٌ : İsim.

2:7وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.
2:49وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı.
2:105وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir.
2:114لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.
2:255وَلَا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.
3:74يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir. *
3:105وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:İşte onlar için büyük bir azap vardır.
3:172لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيم
Diyanet Meali:Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır.
3:174وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.
3:176يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır.
3:179فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.
4:13تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:(Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu), içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları (cennetlere sokar). İşte bu büyük başarıdır.
4:27وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar.
4:40وَإِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:(Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.
4:48وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدِ افْتَرَىٰ إِثْمًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.
4:54فَقَدْ آتَيْنَا آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَآتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik.
4:67وَإِذًا لَآتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّا أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükâfat verirdik. *
4:73يَا لَيْتَنِي كُنْتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:“Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.”
4:74فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:(Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse), biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.
4:93وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
4:95وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile … cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır.
4:114وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.
4:146وَسَوْفَ يُؤْتِ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah, mü’minlere büyük bir mükâfat verecektir.
4:156وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلَىٰ مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından dolayı (kalplerini mühürledik). *
4:162وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أُولَٰئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:(O namazı kılanlar, zekâtı verenler), Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.
5:9وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, “Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır” diye vaatte bulunmuştur. *
5:33ذَٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.
5:41لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.
5:119رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.
6:15قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.” *
7:59إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.”
7:116سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءُوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:(Bunun üzerine onlar ellerindekini atınca) insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar.
7:141وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
8:28وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.
8:29وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.
8:68لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللَّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azap dokunurdu. *
9:22خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. *
9:63فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا ذَٰلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:(Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye), içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu (bilmediler mi)? İşte bu, büyük bir rezilliktir.
9:72وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.
9:89تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:(Allah onlara), içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan (cennetler hazırlamıştır.) İşte bu büyük başarıdır.
9:100تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:(Allah, onlara) içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları (cennetler hazırlamıştır). İşte bu büyük başarıdır.
9:101سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَىٰ عَذَابٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
9:111فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.
9:129عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:“Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.”
10:15إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.”
10:64لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.
12:28قَالَ إِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.”
14:6وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءَكُمْ وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:“Kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.”
15:87وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ
Diyanet Meali:Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti  ve büyük Kur’an’ı verdik. *
16:94وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır.
16:106فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:(Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara) Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.
17:40إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:(Rabbiniz erkek çocukları size seçip ayırdı da kendisine meleklerden kız çocukları mı edindi?) Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz.
19:37فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kâfirlerin hâline!
21:76فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.
22:1يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. *
23:86قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” *
24:11وَالَّذِي تَوَلَّىٰ كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.
24:14لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:(Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı), içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!
24:16وَلَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَانَكَ هَٰذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır” deseydiniz ya! *
24:23لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Gerçekten dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Onlara çok büyük bir azap vardır.
26:63فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.
26:135إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” *
26:156وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.” *
26:189فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.
27:23وَأُوتِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:“(Ben, Sebe halkına hükümdarlık eden), kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan (bir kadın gördüm).”
27:26اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir. *
28:79يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ إِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir.” 
31:13يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:“Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.”
33:29فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:“Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
33:35أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:İşte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
33:53إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمًا
Diyanet Meali:Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.
33:71وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
37:60إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır. *
37:76وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. *
37:107وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. *
37:115وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. *
38:67قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:De ki: “Bu Kur’an, büyük bir haberdir.” *
39:13قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.” *
40:9وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:“Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.”
41:35وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur. *
42:4لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيم
Diyanet Meali:Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O, yücedir, büyüktür. *
43:31وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا الْقُرْآنُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler. *
44:57فَضْلًا مِنْ رَبِّكَ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:Bunlar, Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır. *
45:10وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Onlar için elbette büyük bir azap vardır.
46:21أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:“Ancak Allah’a ibadet edin, çünkü ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.”
48:5وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَكَانَ ذَٰلِكَ عِنْدَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:(Bütün bunlar Allah’ın) … onların kötülüklerini örtmesi (içindir). İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır.
48:10وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.
48:29وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
49:3لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
56:46وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. *
56:74فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). *
56:96فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. *
57:12ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:İşte bu büyük başarıdır.
57:21ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
57:29وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:(Bunları açıkladık ki, kitap ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini) ve lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini (bilsinler). Allah, büyük lütuf sahibidir.
61:12وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:(Bunu yapınız ki Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere) ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere (koysun). İşte bu büyük başarıdır.
62:4ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir. *
64:9خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Diyanet Meali:(Kim Allah’a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan), ebedî kalacakları (cennetlere sokar). İşte bu büyük başarıdır.
64:15إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır. *
68:4وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. *
69:33إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:“Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.” *
69:52فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et. *
78:2عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:(Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri) büyük haberi (mi)? *
83:5لِيَوْمٍ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:(Onlar), büyük bir gün için (diriltileceklerini sanmıyorlar mı)? *
4:113وَكَانَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.
24:15وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.
56:76وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir. *

أَعْظَمُ : İsim.

57:10أُولَٰئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذِينَ أَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُوا
Diyanet Meali:Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir.
73:20تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا
Diyanet Meali:(Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz), onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz.
9:20وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ
Diyanet Meali:(İman edip hicret eden) ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir.