KÖK HARFLER: ع د د
ANLAM:
عَدَّ : Bir şeyi saymak, hesap etmek, hesaba katmak ya da hesaplamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
عَدَّ | fiil-I | 7 | Saydı, hesapladı | 32/5 | |
عَدَّدَ | fiil-II | 1 | Saydı, hesap etti | 104/2 | |
أَعَدَّ | fiil-IV | 20 | Hazırladı | 76/31 | Meçhulü: أُعِدَّ |
اِعْتَدَّ | fiil-VIII | 1 | Saydı, hesapladı | 33/49 | |
عَدٌّ | isim | 2 | Saymak, hesaplamak | 19/94 | |
عَادٌّ | isim | 1 | Sayan, hesaplayan | 23/113 | |
مَعْدُودٌ | isim | 7 | Sayılan, hesaplanan | 2/203 | Müennes: مَعْدُودَةٌ |
عَدَدٌ | isim | 6 | Adet, miktar, sayı | 10/5 | |
عِدَّةٌ | isim | 11 | Adet, sayı, kadının iddeti | 65/1 | |
عُدَّةٌ | isim | 1 | Hazırlık | 9/46 | |
Toplam | 57 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَدَّ
- أَعَدَّ
- اِسْتَعَدَّ
- عَدٌّ
- عُدَّةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- عَدَّ
- تَأَكَّدَ
- أَعَدَّ
- اِسْتَعَدَّ
- تَرَاخَى > bak: ر خ و
- تَقَاعَسَ
- عَدٌّ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Add | عَدّ | Hesablamak. Saymak. Sayılmak. | Addetmek |
Aded | عَدَد | Sayı. Tane. Rakam. Miktar. |
|
Ma’dûd | مَعْدُود | Sayılı. |
|
Ma’dûdât | مَعْدُودَات | Sayısız. |
|
İddet | عِدَّة | Bekleme müddeti. Sayılmış. |
|
İdadî | إِعْدَادِي | Lise derecesindeki okul. |
|
Tâdât | تَعْدَاد | Sayma. |
|
Taaddüd | تَعَدُّد | Çoğalma. Birden fazla olma. |
|
Müteaddid | مُتَعَدِّد | Türlü türlü, çeşitli. Bir çok. Birden fazla. |
|
İsti’dâd | اِسْتِعْدَاد | Bir şeyin kabulüne ve kazanılmasına olan fıtri meyil. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَدَّ : Fiil-I.
14:34 | وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür. |
16:18 | وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. * |
19:84 | فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Şu hâlde, onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak (takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız. * |
19:94 | لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. * |
22:47 | وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir. |
32:5 | ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ |
Diyanet Meali: | (Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür). Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde O’na yükselir. |
38:62 | وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُمْ مِنَ الْأَشْرَارِ |
Diyanet Meali: | Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?” * |
عَدَّدَ : Fiil-II.
104:2 | الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ |
Diyanet Meali: | Mal toplayan ve onu durmadan sayan…* |
أَعَدَّ : Fiil-IV. Meçhulü: أُعِدَّ
2:24 | فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | O hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır. |
3:131 | وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının. * |
3:133 | وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | (Rabbinizin bağışına), genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete (koşun). |
4:93 | وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. |
4:102 | وَخُذُوا حِذْرَكُمْ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. |
8:60 | وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ |
Diyanet Meali: | Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. |
9:46 | وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً |
Diyanet Meali: | Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. |
9:89 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
9:100 | وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
33:8 | لِيَسْأَلَ الصَّادِقِينَ عَنْ صِدْقِهِمْ وَأَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا |
Diyanet Meali: | (Allah, bunu) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.) Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır. * |
33:29 | فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | “(Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız), bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” |
33:35 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | İşte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. |
33:44 | تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır. * |
33:57 | لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere), Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. |
33:64 | إِنَّ اللَّهَ لَعَنَ الْكَافِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمْ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. * |
48:6 | وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir! |
57:21 | أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan (cennete yarışırcasına koşun). |
58:15 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! * |
65:10 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! |
76:31 | يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا |
Diyanet Meali: | O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır. * |
اِعْتَدَّ : Fiil-VIII.
33:49 | فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَا |
Diyanet Meali: | (Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan kendilerini boşadığınızda), onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. |
عَدٌّ : İsim.
19:84 | فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Şu hâlde, onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak (takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız. * |
19:94 | لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. * |
عَادِّينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: عَادٌّ
23:113 | قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. * |
مَعْدُودٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Müennesi: مَعْدُودَةٌ
11:104 | وَمَا نُؤَخِّرُهُ إِلَّا لِأَجَلٍ مَعْدُودٍ |
Diyanet Meali: | Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz. * |
مَعْدُودَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Müennes. Müzekkeri: مَعْدُودٌ
2:80 | وَقَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَةً |
Diyanet Meali: | Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” |
2:184 | أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ |
Diyanet Meali: | Oruç, sayılı günlerdedir. |
2:203 | وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ |
Diyanet Meali: | Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). |
3:24 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. |
12:20 | وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ |
Diyanet Meali: | Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. |
11:8 | وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَىٰ أُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka “Onu ne alıkoyuyor?” derler. |
عَدَدٌ : İsim.
10:5 | وَقَدَّرَهُ مَنَازِلَ لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ |
Diyanet Meali: | (O, güneşi bir ışık kaynağı, ayı da geceleyin bir aydınlık kaynağı kılan), yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. |
17:12 | لِتَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ |
Diyanet Meali: | Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye (gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık). |
23:112 | قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. * |
72:24 | فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا |
Diyanet Meali: | (Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde) kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha azmış, bilecekler. |
72:28 | وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَىٰ كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا |
Diyanet Meali: | Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür. |
18:11 | فَضَرَبْنَا عَلَىٰ آذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِنِينَ عَدَدًا |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk). * |
عِدَّةٌ : İsim.
2:184 | فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ |
Diyanet Meali: | Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. |
2:185 | وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ |
Diyanet Meali: | Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. |
2:185 | يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ |
Diyanet Meali: | Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız … içindir. |
9:36 | إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. |
9:37 | يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِئُوا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip (böylece Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için) haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. |
18:22 | قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ بِعِدَّتِهِمْ مَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir.” |
33:49 | فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَا |
Diyanet Meali: | (Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan kendilerini boşadığınızda), onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. |
65:1 | إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ |
Diyanet Meali: | Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. |
65:1 | إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ |
Diyanet Meali: | Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. |
65:4 | إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ |
Diyanet Meali: | (Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda) tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. |
74:31 | وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık. |
عُدَّةٌ : İsim.
9:46 | وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً |
Diyanet Meali: | Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. |