O'nun zatına nisbetle her varlığın küçük ve basit bulunduğunu ve mutlak
büyüklüğün ancak: Allah'ın zatına ait bir sıfat olduğunu ifade eder.
O'nun büyüklüğü her şeyde ve her olayda tezahür eder. Yaratılmış her şey
O'nun büyüklüğünü ortaya koyar ve her varlık mevcudiyetiyle ilahi azamet
ve büyüklüğü ile işaret eder.
Ancak, yaratıklardan bazıları, kibirlenerek, zorbalık yapmak isteyerek
yahut öyle yapmak isteyenlere aşırı sevgi bağlayarak Allah'ın zikredilen
sıfatlarına şirk koşuyorlar. Gerçek ve mutlak büyüklüğün ilahi planda
söz konusu olduğunu belirtir ve O, asli yeri olan kulluk konumunu unutup
şımararak kibirlenenleri de helake uğratır.
Çok büyük, her hususta büyüklüğünü gösteren, büyüklük, ululuk, kibriyâ,
ve azâmet kendisine mahsus, kendisinin hakkı olan O'dur.. Kibirlenmek ve
büyüklük taslamak yaratıkların hak ettikleri bir sıfat değildir. Onun
içindir ki mütekebbir sıfatının insan için kullanımı, hoş
karşılanmamıştır. Zira mütekebbir kibir gösteren, büyüklenen demektir.
Halbuki yaratıklarda esasen büyüklük, ululuk yoktur; aksine aşağılık,
horluk, yoksulluk ve ihtiyaç vardır. Hatta zaman olur ki bir sinek, bir
mikrop bir Nemrûd'un işini bitirmeye yeter. Böylesine acizlik ve
ihtiyaçtan kendilerini kurtaramayan ölümlülerin, büyüklük ve ululuk
taslamaya kalkışmaları, cahillikten ve yalancılıktan başka bir şey
değildir. Onun için yaratıklarda büyüklenme hoş karşılanmayan bir
noksanlıktır. Fakat Allah Teâlâ zât, sıfat ve fiillerinde büyüklüğün,
yüceliğin ve kudsiyyetin her nev'ini toplamıştır. O'nun bu yücelik ve
büyüklüğünü göstermesi, hem hiçbir ortaklık kabul etmeyen hakkı, hem de
kendisinin celâl ve cemâl sıfatlarını kullarına tanıtmak, onları
bilgilendirmek ve huşû ile saadete götürmek gibi, büyük bir lütuf ve
yardım gösterdiği için son derece güzel bir sıfattır.
|