Allahu Teâlâ her şeyin Halikidir ve bu O'nun subuti sıfatlarındandır.
O'ndan başkası için bu sıfat kullanılamaz.
Bütün mükevvenat ve bunun içinde insan, Cenab-ı Hakk'ın yaratmayı
sürekli tazeleyip yürütmesine, her an tazelenen oluş gerçeğine muhtaçtır
ve yaratış vakıasına devamlı konu olmaktadır. Allah'ın yaratışı, sadece
var edip ortaya çıkarmaktan, yani hayatın yalnızca başlangıç safhasına
ilişkin - zaman ve konu yönünden sınırlı, belirli- bir özellik olmaktan
ibaret kalmayıp sürekli cari olan bir gerçektir.
Hâlık'tır diğerleri ise mahluktur. "Halk" fiili, iki mânâ ifade eder.
Birincisi, takdir etmek, yani bütün açıklığı ile eşyanın miktar ve
derecelerini tayin etmektir. Bir şeyi bütünüyle takdir etmek, onun eşyâ
arasındaki miktar ve derecesini tamamiyle bilmeye bağlıdır. Bu takdir
mânâsı itibâriyledir ki halk, ekseriya miktar ve sayısı bulunan şeylerde
kullanılır.
İkincisi ise, yok olan şeye varlık vermek, hiçbir asıl ve örneği yokken
icad etmektir. Bazan bir şeyden başka bir şeyi ortaya çıkarmak mânâsı da
verilebilir. Ancak bu mânâya daha çok icad tabir edilir. Yaratıklara
nisbet edilen hiçbir sanat, Allah Teâlâ'nın takdir buyurduğu keşf ve
icad mahiyyetinden ileri geçemez. Çünkü mahluk, fiilerinin ayrıntısını
takdir edemez ve bir atom bile yapamaz. Böyle bir yaratma sonsuz ilim ve
kudrete bağlıdır. Mahluk ise bundan ancak sınırlı kısmını elde edebilir.
Herşeyi tam anlamıyla takdir ve icad ederek yaratan Ancak Allah
Teâlâ'dır.
|