TUFEYL b. AMR ed-DEVSÎ
Hidâyete Ermiş Fıtrat
Devs diyarında, şerefli ve cömert bir aile içinde büyüdü, gelişti
Şiir yeteneği verilmişti kendisine...
Şöhreti ve yeteneği kabileler arasında yayıldı
Ukaz mevsiminde, Arap şairleri her
taraftan akın edip geldiklerinde, halk toplanıp yığıldığında ve
şairleriyle övündüğünde Tufeyl de başlardaki yerini alırdı.
Ukaz mevsimi dışında da Mekkeye sık
sık gelirdi. Bir ziyaretinde, Resûlullah (s.a.v.) davetini açıktan
yapmaya başlamıştı
Kureyş, Tufeylin onu bulup müslüman olmasından ve
şiir yeteneğini İslâmın hizmetinde kullanmasından korkmuştu. Bu Kureyş
ve putları için felaketlerin en büyüğü olurdu. Onun için etrafını
sararak, ona eğlence, zevk ve rahat edebilmesi için her türlü konuk
konforunu hazırladılar. Sonra onu Resûlullah (s.a.v.) ile buluşmaktan
uyardılar.
Ona şöyle diyorlardı: Bir sözü var ki,
kişi ile babasının, kişi ile kardeşinin, kişi ile hanımının arasını
açıyor. Biz ondan senin ve kavmin adına korkuyoruz. Onunla konuşma,
ondan bir şey dinleme..! Haberin geri kalanını Tufeylin bizzat
kendisinden dinleyelim. Diyor ki: Vallahi üzerime o kadar düştüler ki,
onunla karşılaşmamaya ve ondan bir şey dinlememeye karar verdim. Kâbeye
gittiğimde konuşursa dediklerini duymamak için kulaklarıma pamuk tıkadım.
Onu Kâbede namaz kılarken buldum.
Yakınında bir yerde durdum. Allah mutlaka duymamı diledi ve ben de çok
güzel şeyler dinledim
Kendi kendime Hay anasız kalasın! O gerçekten
akıllı ve duygu yüklü bir insan. Ben ise iyiyle kötüyü ayırt edebilecek
biriyim. Adamın söylediklerine biraz kulak vermemin ne sakıncası var.
Anlattıkları güzel şeylerse kabul ederim; değilse ondan uzaklaşırım.
dedim. Hz. Peygamber evine gidinceye kadar bekledim. Eve girince
arkasından ben de girdim.
Ona: Hey Muhammed! Kavmin senin
hakkında bana şöyle şöyle dedi
Beni sana karşı öyle korkuttular ki,
seni duymamak için kulaklarıma pamuk tıkadım. Fakat Allah seni dinlememi
diledi ve ben de senden çok güzel sözler dinledim
Bana hakkındaki
gerçeği anlat. dedim.
Resûlullah (s.a.v.) bana İslâmı arz
etti ve Kurândan bölümler okudu
Vallahi bundan daha güzel bir söz ve
daha adil bir hüküm işitmedim! Hemen müslüman oldum. Kelime-i şehâdet
getirdim ve dedim ki: Ya Resûlullah, ben kavmimde sözü dinlenir
birisiyim. Onlara dönüyorum. Onları da İslâma davet edeceğim. Onları
davet ettiğim şeyde bana yardımcı olacak bir âyet vermesi için Allaha
dua et
Hz. Peygamber (s.a.v.) Allahım ona bir âyet ver. buyurdu.
Allah Teâlâ kitabında Sözü
dinleyip en güzeline tabi olan o kimseleri övmektedir (Zümer, 18).
İşte şimdi biz onlardan birisiyle buluşuyoruz
O, olgun fıtrat çehrelerinden, samimi bir çehredir. Allahın, elçisinin
kalbine indirdiği rüşd ve hayır âyetlerinden bazılarını duyar duymaz
bütün işitme duyuları ve kalbi açılmış ve biat etmişti. Sadece bu değil.
Aksine derhal kavmini bu hak dine ve sırat-ı müstakime davette üzerine
düşen sorumluluğu kendiliğinden yüklendi. Bunun içindir ki, daha
memleketi ve evi olan Devs diyarına varır varmaz kalbindeki inanç ve
ısrarla, babasıyla yüzleştiğini görüyoruz. Allaha davet eden Resûlden
bahsettikten sonra babasını İslâma davet ediyor.
Onun yüceliğinden, temizliğinden,
emanetinden, âlemlerin Rabbi Allaha olan ihlasından ve
alçakgönüllüğünden bahsetti. Babası o anda müslüman oldu
Sonra annesine
döndü, o da müslüman oldu
Sonra hanımına
O da müslüman oldu
İslâmın,
evini doldurmasından duyduğu huzurla aşiretine ve bütün Devs halkına
gitti. Onlardan Ebû Hüreyre (r.a.)den başka kimse müslüman olmadı. Onu
dışlamaya başladılar, ondan uzaklaştılar.
Onların aralarında bulundu. Onlara
karşı sabrı, tahammülü tükenince, bineğine binip Resûlullah (s.a.v.)e
dönmek, ona şikayette bulunmak ve öğrettiklerinden daha fazla almak
üzere mesafeler katetti. Mekkeye varınca Resûlullah (s.a.v.)in evine
koştu.
Özlemişti onu
Peygamber (s.a.v.)e
dedi ki: Ey Allahın Resûlü! Devste, zina ve faiz bana karşı galip
geldi. Allaha dua et, Devsi helak etsin
Resûlullah (s.a.v.)in
ellerini semaya doğru kaldırıp: Allahım! Devse hidâyet ver, onları
müslüman et. dediğini görünce, bu sürpriz onu dehşete düşürdü. Sonra
Resûlullah (s.a.v.) ona dönerek dedi ki: Kavmine dön, onları davet et
ve onlara yumuşak davran. Bu manzara, Tufeylin sesini güzelliklerle,
ruhunu da barışla doldurdu. Bu merhametli insan, Peygamberi kendisine
öğretmen ve üstad ve de İslâmı, din ve rızasının bulunduğu şey yaptığı
için Allaha hamdın en güzeliyle hamd etti.
Memleketine ve kavmine dönmek üzere
kalktı
Orada, Resûlullah (s.a.v.)in kendisine tavsiye buyurduğu gibi
onları yumuşaklıkla ve sabırla İslâma davet etmeye başladı. Kavmi
arasında geçirdiği süre zarfında, Resûlullah (s.a.v.) Medineye hicret
etmiş ve Bedir, Uhud ve Hendek gazveleri yapılmıştı. Resûlullah (s.a.v.)
Hayberde iken ve Allah onun fethini müslüman-lara nasip ettiğinde,
Devsten seksen aileden oluşan muhteşem bir grup Resûlullah (s.a.v.)e
tekbirlerle ve tehlillerle geldiler.
Önünde oturarak arda arda biat etmeye
başladılar. O Coşkulu manzara ve mübarek biatları bittikten sonra Tufeyl
b. Amr oturup düşünmeye başladı. Resûlullah (s.a.v.)e geldiği ve ondan
ellerini semaya kaldırıp Allahım! Devsi helak et! diye beddua
etmesini istediği günü hatırladı.
O, dua ile yakarmış ve onu hayrette
bırakmıştı. Allahım, Devsi hidâyete erdir ve onları müslüman yap!
diyordu. Ve Allah Devsi hidâyete erdirmişti. Onları müslüman yapmıştı.
İşte onlar... Onlardan seksen ev ve aile
Halkının ekseriyetini teşkil
ediyorlardı. Resûlullah (s.a.v.)in arkasında tertemiz saflardaki
yerlerini aldılar.
Tufeyl, mümin cemaat ile beraber
görevine devam ediyordu. Mekke fethedildiği gün on bin müslümanla
birlikte yolunda bükülmeden, kibirlenmeden ve kin gütmeden gidiyordu.
Aksine, bu yakın fethi ve apaçık zarferi lütfettiğinden dolayı Allaha
şükretmek için huşû ve saygı ile alınlarını eğiyorlardı.. Tufeylin,
Resulullah (s.a.v.)in Kâbenin putlarını kırıp, onu uzun süren o
pislikten temizlediğini gördü. Hemen orada ed-Devsî, Amr b. Humemeye
ait bir putu hatırladı.
Ona misafir olarak geldiği vakitlerde
beraberce giderler ve önünde huşû ile durup ona yakarırlardı. Şimdi, o
günlerin günahlarını silmek için Tufeyle fırsat doğmuştu. Orada, Amr b.
Humemenin putunu yıkmak için izin istedi. Bu put Zül-kefeyn diye
anılırdı. Peygamber (s.a.v.) ona izin verdi.
Ve Tufeyl, gider ve üzerine ateş yakar.
Alevi azaldıkça onu arttırır ve şu beyti söylerdi: Ey Zülkefeyn, sana
tapanlardan değilim... Doğumumuz senin doğumundan eskidir... Ateşi
kalbine dordurdum. Peygamberle birlikte yaşadı.
Arkasında namaz kılar, ondan öğrenir ve
onunla savaşlara katılırdı. Resûlullah (s.a.v.), Yüce Dosta irtihal
eder. Tufeyl, Resûlullah (s.a.v.)in vefatıyla, bir müslüman olarak
yükümlülüklerinin bitmediğini aksine yeni başladığını gördü. Böylece
riddet savaşları henüz başlamıştı, kolları ve paçaları sıvamış, şehadeti
özleyenin şevkiyle o şiddetli ve çetin savaşlara katılıyordu.
Riddet savaşlarının hepsine katıldı
Yemame savaşında bulundu. Oğlu Amr b. Tufeyl de beraberindeydi. Savaşın
başlangıcında oğluna, Müseylime ordusuna karşı ölümü ve şehâdeti dileyen
birisi gibi savaşmasını tavsiye ediyordu. Ve Tufeyl ona bu savaşta
öleceğini hissettiğini haber verdi. Böylece kılıcını kuşanarak bir asîl
gibi savaştı.
Kılıcıyla hayatını müdafaa etmiyor;
aksine, hayatıyla kılıcını savunuyordu. Ölüp cesedi düştüğünde, henüz
ölmemiş; diğer birinin eli onunla vursun diye kılıcı sapasağlam ve
keskin bir hâlde kalmıştı. O savaşta Tufeyl ed-Devsî (r.a.) şehid düştü
Cesedi darbeler altında yere yıkıldı. Kalabalıklar arasında kendisini
göremeyen oğluna el sallıyordu. Kendisini takip edip, ardından yetişsin
der gibiydi. Nitekim ona yetişti; ama bir müddet sonra
Amr b. Tufeyl
Şamda Yermûk savaşına mücahid olarak katılmış ve şehid olarak vefat
etmişti.
Son nefesini verirken, sağ kolunu
uzatıyor. Avucunu açıyordu. Sanki birisiyle tokalaşacaktı. Kim bilir...?
Belki de o saatte babasının ruhuyla tokalaşıyordu
|