AMR b. CEMÛH
Bu
Topallığımla Cennete Gitmek İstiyorum
O, Abdullah b. Amr b. Harâmın eniştesiydi; çünkü onun kız kardeşi Hind
bint Amrın kocasıydı
İbn Cemûh, Medinenin liderlerinden biri ve Benî
Selemenin ileri gelenlerinden biriydi..
Akabe biatına katılan yetmiş ensârdan
biri olan oğlu Muâz b. Amr, cesur ve mümin bir gencin canlılığıyla
Medine ehlini İslâma davet ediyordu...
Orada, insan topluluklarının, yanına
gittikleri ve toplantı merkezlerinde dikili duran büyük heykellerin
dışında ileri gelenlerin evlerinde sembolik heykeller bulundurmaları
âdettendi. Amr b. Cemûh ileri gelenlerden biri olması itibariyle bir put
yapıp evine dikti ve Menaf adını verdi..
Oğlu Muâz b. Amr, arkadaşı Muâz b.
Cebel ile birlikte Amr b. Cemûhun putunu bir oyun ve alay konusu
yapmaya karar verdiler. Gece yanına girip, sonra onu alıp, insanların
artıklarını attıkları bir çukura attılar
Amr uyanır ve Menafı yerinde
bulamaz... Onu o çukurda, atılmış olarak buluncaya kadar arar
Hiddetlenir ve şöyle der: Yazıklar olsun! Kim bu gece ilâhlarımıza
kötülük yaptı? Sonra onu yıkar, temizler ve ona koku sürerdi
Ertesi gece yine iki Muâz, puta aynı
şeyi yaparlar. Sonunda Amr bu durumdan bıktı ve kılıcını Menafın
boynuna dayayarak ona: Eğer sende bir hayır varsa, kendini koru..!!
dedi. Uyandığında yine onu yerinde bulamaz... Aynı çukura atılmıştır. Bu
sefer çukurunda tek başına değildir.
Sağlam bir iple ölü bir köpeğe bağlıydı.
O kızgınlık, üzüntü ve dehşet içindeyken müslüman olan Medinenin
eşrafından bazıları ona yanaştılar... Ölü bir köpeğe bağlanıp atılmış
puta parmaklarıyla işaret ederek, Amr b. Cemûhun aklına, kalbine ve
anlayışına hitap etmeye başladılar
Ona hak olan, en yüce ve hiçbir
şeyin kendisine benzemediği ilâhtan... Sadık ve emin, hayata almak için
değil, vermek; saptırmak için değil, hidâyete erdirmek için gelen
Muhammedten
İnsanlığı bütün zincirlerden kurtarmak için gelen ve
onlarda Allahın ruhunu canlandırıp, nurunu kalplerinde yaymak için
gelen İslâmdan... bahsettiler. Çok geçmeden Amr kendini ve yolunu
buldu...
Kısa bir zamanda gidip, bedenini ve
elbiselerini temizledi. Sonra koku sürünüp, süslendi ve başı dik, içi
huzur dolu olarak gönderilenlerin sonuncusuna biat etmek ve müminlerin
yanında yerini almak için yola düştü.
Birileri kendine şöyle sorabilir: Amr b. Cemûh gibi kavmi içinde lider
olup ileri gelenler nasıldılar? Güçsüz putlara nasıl iman ediyorlardı..?
Akılları onları böyle bir saçmalıktan niçin korumuyordu..? Nasıl oluyor
da bugün Müslümanlıklarına ve fedakârlıklarına rağmen yine de onları
büyük adamlardan kabul ediyoruz? Bu soruyu, bir çocuğun bile bir
tahtayı evine dikip, sonra ona ibadet etmeyi kabul edemeyeceği bu
günümüzde sormak kolay gelebilir
Fakat o geçmişteki zamanlarda, bu
âdetlere karşı anlayış ve zekalarının hiçbir etkisi olmaksızın,
insanlığın bu gibi işlere duyguları müsaitti ve bunlarla yüklüydü..!!
İşte buna Atinayı örnek olarak verebiliriz. Perikles, Pisagor ve Sokrat
zamanındaki Atinayı
Atina ki, akıllara durgunluk verecek fikrî bir
yükselişe ulaşmıştı.
Halkı tamamen filozoflar, hikmet sahibi
kişiler ve gülünçlükte ve aptallıkta olağanüstü düzeye ulaşan bir imanla
yontulmuş heykellere iman eden topluluklardan oluşuyordu
O geçmiş
zamanlardaki dinî anlayış, aklın yükselişine paralel bir çizgide
ilerlemiyordu...
Amr b. Cemûh kalbini ve hayatını
âlemlerin Rabbi Allaha adadı. Cömertlik ve iyilik onun tabiatında var
olmasına rağmen İslâmiyet onun cömertliğinin artmasını sağladı ve bütün
malını dininin ve kardeşlerinin hizmetine adadı. Resûlullah (s.a.v.),
Amr b. Cemûhun kabilesi Seleme oğullarından bir cemaate şunu sordu: Ey
Seleme oğulları! Efendiniz kimdir? Cimri olmasına rağmen İbn Kays
dededir...
Resûlullah (s.a.v.) dedi ki:
Cimrilikten daha kötü bir hastalık var mıdır
!! Bilakis efendiniz
kıvırcık saçlı, beyaz adam Amr b. Cemûhtur... Bu şehâdet Resûlullah (s.a.v.)den
İbn Cemûha yapılmış bir kıymet verme ifadesiydi, hem de ne kıymet...!
Ensârın şairi bu hususta şöyle diyor:
Amr b. Cemûh cömertliğiyle efendileşti Toplum içinde efendi olmak Amrın
hakkıydı İsteyenler geldiğinde bütün malını verirdi Götürün, yarın
tekrar dönecektir derdi Amr b. Cemûh malını Allah yolunda cömertçe
harcadığı gibi canını ve hayatını da bu uğurda harcamak istedi. Fakat bu
nasıl olacaktı...?! Bacağında savaşa katılmasını engelleyen bir topallık
vardı.
Bir de hepsi müslüman ve aslan gibi
olan dört çocuğu vardı. Resûlullah (s.a.v.)le birlikte gazalara
katılıyorlar ve cihad farizasına kendilerini adamışlardı.. Amr, Bedir
savaşına katılmaya çalıştı; fakat çocukları Peygamber (s.a.v.)e
başvurarak, onu çıkmamaya ikna etmesini ya da ikna olmaması hâlinde
emretmesini istediler. Resûlullah (s.a.v.) ona şiddetli topallığının
vermiş olduğu acizlik nedeniyle İslâmın kendisini bir farz olarak
cihaddan muaf kıldığını bildirdi.
O isteğinde ısrar etti ve ricada bulundu. Resûlullah (s.a.v.) de ona
Medinede kalmasını emretti.
Uhud savaşı gelip çattığında Amr
kendisine izin vermesini istemek üzere Resûlullah (s.a.v.)e gitti ve
ona: Ey Allahın elçisi! Oğullarım beni seninle cihada katılmaktan
alıkoymak istiyorlar... Vallahi ben bu topallığımla cennete gitmek
istiyorum..!! Şiddetli ısrarı karşısında Resûlullah (s.a.v.) savaşa
katılmasına izin verdi. Silahını aldı ve sevinç içinde sekerek gitti.
Yakaran bir sesle Rabbine şöyle dua ediyordu: Allahım! Bana şehâdeti
nasip eyle ve beni aileme döndürme..!
Ve iki topluluk Uhud günü karşı karşıya
geldi... Amr b. Cemûh ve oğulları kılıçlarıyla karanlık ve şirk
askerlerini vurmaya başladılar... Amr kargaşanın tam ortasına atlıyor ve
her atlayışında kılıcı putçuluğun başlarından bir baş koparıyordu.
Sağ eliyle vuruşunu yapıyor, sonra
ruhunu alıp cennete götürecek olan meleğin acele gelmesini istercesine
ufkun derinliklerine bakınıp duruyordu
Evet... Rabbinden şehâdet diledi
ve Allahın, dileğini kabul ettiğinden emindi. O, cennettekilere
Muhammed (s.a.v.)in, ashabını nasıl seçtiğini ve adamları nasıl
yetiştirdiğini haber vermek için topal ayağıyla cennete sıçramakta
kararlıydı
Hem de ne kararlılık..!!
Nihayet beklenen geldi
Düğün anını
ilan eden, hızlı bir kılıç darbesi
Ebediyet bahçelerine ve Rahmanın
firdevsine giden yüce bir şehidin düğünü..!
Müslümanlar şehidlerini defnederken
Resûlullah (s.a.v.) daha önce okuduğun emrini tekrarladı: Bakın!
Abdullah b. Amr b. Harâm ve Amr b. Cemûhu aynı mezara defnedin. Onlar
dünyada birbirlerini seviyorlardı..!!
Sevgili iki şehid arkadaş harika
kahramanlıklarına şahit olduktan sonra pak bedenlerini kucaklayan yerin
toprağı altında aynı mezara gömüldüler. Gömülme ve birlikte oluşlarının
üzerinden kırk altı sene geçtikten sonra Muaviyenin yaptırdığı bir su
pınarı nedeniyle oluşan şiddetli bir sel mezarların yerini kapattı.
Müslümanlar şehidlerin cenazelerini kaldırmak için koştular.
Onlar cenazelerinin taşınmasına
katılanların anlattıkları gibiydiler: Cesetleri yumuşak, elleri ve
ayakları yerindeydi..!! Cabir b. Abdullah hâlâ hayattaydı ve ailesiyle
birlikte, babası Abdullah b. Amr b. Harâmın ve halasının kocası Amr b.
Cemûhun cesetlerini taşımak için gitti. Onları mezarlarında âdeta
uyuyorlarmış gibi buldu.. Toprak onlardan bir şey yememiş ve Allahla
buluşmaya davet edildikleri günkü memnuniyet ve sevinç gülümseyişi
dudaklarından daha gitmemişti...
Hayret mi ediyorsunuz..? Hayır, şaşırmayın
!
Yaşamına hakim olan temiz ve takva dolu
yüce ruhlar, yuvaları olan bedenlere toprağın tesirini ve çözülüp
bozulmayı engelleyen bir korunma gücü verirler
|