Yeryüzü Yıldızları 60 Seçkin Sahabenin Hayatı

 

UTBE b. GAZVÂN

(Yarın Benden Sonra Valiler Görürsünüz)


İlk müslümanlardan, Habeşistan’a ve Medine’ye ilk hicret edenlerden… Allah yolunda güzelliklerle dolu mücadele veren usta okçulardan…

Bu sağlam yürekli, aydınlık yüzlü, uzun boylu adam Utbe b. Gazvândır…

Kureyş’in elinde bulunan bütün şiddet ve intikam gücüne rağmen Resûlullah (s.a.v.) ile el sıkışıp biat eden ilk yedi müslümanın yedincisiydi... Davanın ilk günlerinde… Zorluk ve korku günlerinde… Utbe b. Gazvân kardeşleriyle birlikte direndi. O soylu direniş, sonraları insanlık yüreğinin zamanlar boyu beslenip, onunla geliştiği bir azık hâlini aldı. Resûlullah (s.a.v.) ashabına Habeşistan'a hicret etmelerini emrettiğinde Utbe de hicret edenlerle birlikte çıktı…

Fakat Resûlullah (s.a.v.)’e olan özlemi orada kalmasına imkân tanımadığından süratle kara ve denizi aşarak Mekke’ye geri döndü ve Resûlullah (s.a.v.)’in yanında kaldı. Medine’ye hicret etme zamanı gelince de Utbe müslümanlarla birlikte hicret etti…

Kureyş saldırı ve savaşlarına başladığı andan beri Utbe ellerinde mızrakları ve okları büyük bir ustalıkla kullanıyor ve müslüman kardeşleriyle bütün yalan ve putlarıyla eski âlemin yıkılmasına katılıyordu… Resûlullah (s.a.v.)’in Allah’a göç ettiği gün de silahını bırakmayıp oradan oraya koşmaya devam etti… Onun İran askeriyle büyük bir cihadı vardı…

Halife Hz. Ömer (r.a.), Allah’ın topraklarını ve kullarını kurtarmak için İran İmparatorluğu’nu boydan boya geçmekte olan İslâm kuvvetlerine karşı -İranlıların- tehlikeli bir sıçrama noktası olarak kullandıkları Ebulle’yi fethedip İranlılardan almak için Utbe’yi gönderdi… Ömer (r.a.) onu ve askerlerini uğurlarken şöyle dedi: “Sen ve beraberindekiler Arap ülkesinin en uzak ve Acem ülkesinin en yakın yerine ulaşıncaya kadar gidin… Allah’ın bereketi ve kolaylığı üzere ilerle… Kabul edeni ve etmeyeni Allah’a davet et... Kabul etmeyenlerden cizye iste… Bunu da kabul etmezlerse, hiç duraksamadan onlarla savaş ve Allah’tan kork…”

Utbe büyük olmayan ordusunun başında Ebulle’ye varıncaya dek ilerledi. İranlılar en kuvvetli ordularından birini oraya yığıyorlardı…


Utbe kuvvetlerini düzenleyip, atmayı öğrendiği günden beri hiç kimsenin hedefini saştığına tanık olmadığı elindeki mızrağıyla en önde durdu ve askerlerine şöyle haykırdı: “Allahu ekber! O vaadinde sadıktır..!!” Sanki yakın bir gaybı okur gibiydi.

Kolay geçen saldırılar sonrasında Ebulle’yi teslim aldı. Toprakları İran askerlerinden temizledi. Ahalisi yakıp yıkan bir zulümden kurtuldu.. Ve Yüce Allah sözünde durdu…

Utbe Ebulle’nin bulunduğu yere Basra şehrini tasarlayıp inşa etti ve büyük mescidini kurdu… Vali olmamak için Medine’ye dönmek üzere şehirden ayrılmak istedi. Fakat Halife orada kalmasını emretti. Utbe olduğu yerde kalarak insanlara namaz kıldırmaya, aralarında adaletle hükmetmeye, zühd, Allah korkusu ve sadelikte en çarpıcı örnekleri vermeye devam etti…

Şehevî şeyleri ve refahı arzulayanlar kendisine kızıncaya dek bütün gücüyle israf ve lükse karşı savaştı… İşte o zamanda Utbe onlara şöyle hitap etti: “Allah’a yemin ederim ki, ilk yedi müslümanın yedincisiydim ve ağızlarımız yaralanıncaya kadar ağaç yapraklarından başka yiyeceğimiz yoktu... Bir gün bir aba elime geçti. İkiye bölüp yarısını Sa’d b. Mâlik’e verdim; öbür yarısını da ben giydim...”

Utbe dini için dünyadan çok korkardı. Müslümanlar için de ondan çok korkardı. Bu nedenle onları kanaate ve yoksulluğa alıştırmaya çalıştı. Birçokları onu yolundan saptırmaya, onda vali olduğunun hissini uyandırmaya, özellikle de ahalisi gösterişli ve üstün görünümlere alışmış olan ve daha önceleri zahid ve yoksul valilere alışkın olmayan bu beldede valiliğin gereklerinden dem vurmaya başladılar...

Utbe ise onlara şöyle cevap veriyordu: “Ben, dünyanızda büyük, Allah’ın yanında ise küçük olmaktan Allah’a sığınırım.!” Onları kanaat ve doğru yola çağırmadaki ısrarı nedeniyle yüzlerindeki sıkıntılı ifadeleri gördüğünde de şöyle dedi: “Yarın, benden sonra valiler görürsünüz...” Hac mevsimi geldiğinde kardeşlerinden birinin yerine hacca gitti. Orda Halifeden kendisini görevden almasını istedi… Fakat Ömer (r.a.) bütün insanlığın salyalarını akıtan şeylerden kaçan zahidlerin bu yüce örneğinden vazgeçecek biri değildi.

Onlara şöyle diyordu: “Emanetinizi sırtıma yükleyip, sonra beni yalnız mı bırakacaksınız..? Hayır! Allah’a yemin ederim ki, sizi asla bırakmayacağım…!!” Utbe b. Gazvân’a da böyle dedi... Utbe’nin itaat etmekten başka bir şey elinden gelmeyince Basra’ya dönmek için hayvanına doğru gitti. Fakat ona binmeden önce kıbleye yönelerek, ellerini göğe doğru kaldırdı ve Allah’a kendisini ne Basra’ya, ne de valiliğe geri döndürmemesi için dua etti…


Duası kabul edildi...

Yolda ölüm onu yakaladı... Ve ruhu, sahibine yükseldi...

Yaptıkları ve verdikleriyle ... Zühdü ve iffetiyle...

Allah’ın kendisine verdiği nimetlerle... Ve kazandığı sevapla...