KÖK HARFLER: ش ه و
ANLAM:
شَهَا : Bir şeyi çok hevesli veya yoğun bir biçimde sevmek, istemek. (Yiyecek) iyi, tatlı, hoş olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
اِشْتَهَى | fiil-VIII | 8 | Canı çekti, çok arzu etti, iştihası oldu | 43/71 |
|
شَهْوَةٌ | isim | 5 | Şehvet, şiddetli arzu, nefsin isteği | 7/81 | Çoğulu: شَهَوَاتٌ |
| Toplam | 13 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- اِشْتَهَى
- شَهْوَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- اِشْتَهَى
- شَهْوَةٌ
AÇIKLAMA:
HEVÂ ile ŞEHVET kelimeleri arasındaki fark
( ش ه و – ه و ي )
Hevâ, “nefsin kendisini ilgilendirmeyen bir şeye meyletmesi, uygun olmayacak bir şekilde ona yaklaşması”dır. Bu nedenle genellikle hevâ, bir yergi nitelemesi olarak kabul edilir. İnsan yemeğe karşı şehvet (aşırı arzu) duyabilir, ancak yemeğe karşı hevâ (za’f) göstermez. (Farklar Sözlüğü 167) Bknz: ( ه و ي )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şehvet | شَهْوَة | Heva-yı nefsinmeyli ve arzusu. | Çoğul: Şehevât |
İştâh | اِشْتَاه | Yemek yeme isteği, arzu. |
|
İştihâ’ | اِشْتِهَاء | Meyil. Haz. Fazla istek. Arzu. |
|
Teşehhî | تَشَهِّى | Hırsla istemek. İştahlanmak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
اِشْتَهَى : Fiil-VIII.
16:57 |
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ
|
Diyanet Meali: | Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini. * |
21:102 |
وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ
|
Diyanet Meali: | Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. |
34:54 |
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُ
|
Diyanet Meali: | Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. |
41:31 |
وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
|
Diyanet Meali: | Orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.” |
43:71 |
وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ
|
Diyanet Meali: | Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. |
52:22 |
وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
|
Diyanet Meali: | Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. * |
56:21 |
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
|
Diyanet Meali: | Ve arzu ettikleri kuş etlerini (dolaştırırlar). |
77:42 |
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
|
Diyanet Meali: | Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler. * |
شَهْوَةٌ : İsim. Çoğulu: شَهَوَاتٌ
7:81 |
إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ
|
Diyanet Meali: | “Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz.” |
27:55 |
أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ
|
Diyanet Meali: | “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz?” |
شَهَوَاتٌ : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: شَهْوَةٌ
3:14 |
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ
|
Diyanet Meali: | Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş … gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. |
4:27 |
وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا
|
Diyanet Meali: | Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar. |
19:59 |
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ
|
Diyanet Meali: | Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. |