KÖK HARFLER: ش ج ر
ANLAM:
شَجَرَ : (İş veya mevzu) karmaşık ve karışık bir hale gelmek, aralarında bir anlaşmazlık ve ihtilaf konusu olmak. Ağacın sarkan dallarını kaldırmak. (Mızrak) saplamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
شَجَرَ | fiil-I | 1 | Karıştı, karışıklık çıktı, çekişti | 4/65 |
|
شَجَرَةٌ | isim | 26 | Ağaç | 7/22 | Çoğul: شَجَر |
| Toplam | 27 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- شَجَرَ
- شَاجَرَ
- شَجَرَةٌ
- شَجَرٌ
- شِجَارٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şecer | شَجَر | Ağaç. |
|
Şecere | شَجَرَة | Ağaç. Kütük. Soy ağacı. | Çoğul: Şecerât |
Şecir | شَجِر | Kısa küçük ağaç. |
|
Meşcer | مَشْجَر | Ağaçlık yer, koru. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شَجَرَ : Fiil-I.
4:65 | فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّىٰ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapmadıkça … iman etmiş olmazlar. |
شَجَرَةٌ : İsim. Çoğulu: شَجَرٌ
2:35 | وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” |
7:19 | وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” |
7:20 | مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَٰذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ |
Diyanet Meali: | (Şeytan dedi ki:) “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız diye yasakladı.” |
7:22 | فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا |
Diyanet Meali: | Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. |
7:22 | وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ |
Diyanet Meali: | Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı?” diye seslendi. |
14:24 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen) bir ağaç gibidir. |
14:26 | وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış kötü bir ağacın durumu gibidir. |
17:60 | وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْآنِ |
Diyanet Meali: | Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur’an’da lânetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık. |
20:120 | قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَىٰ |
Diyanet Meali: | (Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi:) “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” |
23:20 | وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ |
Diyanet Meali: | Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, (hem de yiyenlere katık) verir. |
24:35 | كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ |
Diyanet Meali: | (Fânûs) sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, zeytin ağacından tutuşturulur. |
28:30 | فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ مِنْ شَاطِئِ الْوَادِ الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi… |
31:27 | وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. |
37:62 | أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ |
Diyanet Meali: | Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? * |
37:64 | إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. * |
37:146 | وَأَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْطِينٍ |
Diyanet Meali: | Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. * |
44:43 | إِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, zakkum ağacı, (günahkârların yemeğidir). |
48:18 | لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. |
56:72 | أَأَنْتُمْ أَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنْشِئُونَ |
Diyanet Meali: | Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? * |
شَجَرٌ : İsim. Çoğul. Tekili: شَجَرَةٌ
16:10 | لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ |
Diyanet Meali: | (O, gökten sizin için su indirendir.) İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. |
16:68 | أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ |
Diyanet Meali: | (Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti:) “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” |
22:18 | وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | (Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar), güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu (Allah’a secde etmektedir). |
27:60 | فَأَنْبَتْنَا بِهِ حَدَائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍ مَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَا |
Diyanet Meali: | (Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip), onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? |
36:80 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ |
Diyanet Meali: | O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.* |
55:6 | وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ |
Diyanet Meali: | Otlar ve ağaçlar (Allah’a) boyun eğerler. * |
56:52 | لَآكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ |
Diyanet Meali: | Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. |