NEML SURESİ            ANASAYFAYA DÖN

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


SAYFA 377
Ayet 1 Arapça Ayet
طسٓۚTa sinتِلۡكَşunlarءَايَٰتُayetleridirٱلۡقُرۡءَانِKur'an'ınوَكِتَابٖve bir Kitabınمُّبِينٍapaçık
 
ANLAMI
Ta, Sin, Bunlar Kuran'ın, Kitab-ı Mübin'in ayetleridir.
Ayet 2 Arapça Ayet
هُدٗىyol göstericidirوَبُشۡرَىٰve müjdedirلِلۡمُؤۡمِنِينَinananlara
 
ANLAMI
Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir.
Ayet 3 Arapça Ayet
ٱلَّذِينَonlar kiيُقِيمُونَkılarlarٱلصَّلَوٰةَnamazıوَيُؤۡتُونَve verirlerٱلزَّكَوٰةَzekatıوَهُمve onlarبِٱلۡأٓخِرَةِahireteهُمۡonlarيُوقِنُونَkesin olarak inanırlar
 
ANLAMI
Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de kesin olarak inanan müminlere doğruluk rehberi ve müjdedir.
Ayet 4 Arapça Ayet
إِنَّşüphesizٱلَّذِينَkimselerinلَاinanmayanيُؤۡمِنُونَ*بِٱلۡأٓخِرَةِahireteزَيَّنَّاsüslemişizdirلَهُمۡkendilerineأَعۡمَٰلَهُمۡişleriniفَهُمۡonlarيَعۡمَهُونَkörü körüne bocalarlar
 
ANLAMI
Ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar.
Ayet 5 Arapça Ayet
أُوْلَـٰٓئِكَonlarٱلَّذِينَöyle kimselerdir kiلَهُمۡkendilerinindirسُوٓءُen kötüٱلۡعَذَابِazabوَهُمۡve onlarفِيahiretteٱلۡأٓخِرَةِ*هُمُonlarٱلۡأَخۡسَرُونَziyana uğrayanlardır
 
ANLAMI
Kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır.
Ayet 6 Arapça Ayet
وَإِنَّكَve şüphesizلَتُلَقَّىsana verilmektedirٱلۡقُرۡءَانَKur'anمِنkatındanلَّدُنۡ*حَكِيمٍhüküm ve hikmet sahibiعَلِيمٍ(herşeyi) bilen
 
ANLAMI
Şüphesiz, Kuran'ı, Hakim ve Alim olan Allah katından almaktasın.
Ayet 7 Arapça Ayet
إِذۡhaniقَالَdemiştiمُوسَىٰMusaلِأَهۡلِهِۦٓailesineإِنِّيٓşüphesiz benءَانَسۡتُgördümنَارٗاbir ateşسَـَٔاتِيكُمsize getireyimمِّنۡهَاondanبِخَبَرٍbir haberأَوۡyahutءَاتِيكُمsize getireyimبِشِهَابٖbir ateşقَبَسٖkoruلَّعَلَّكُمۡbelkiتَصۡطَلُونَısınırsınız
 
ANLAMI
Musa, ailesine: "Ben bir ateş gördüm; size oradan ya bir haber getireceğim, yahut ısınasınız diye tutuşmuş bir odun getireceğim" demişti.
Ayet 8 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiجَآءَهَاoraya geldiنُودِيَseslenildiأَنۢdiyeبُورِكَmübarek kılındıمَنbulunan kimseفِيiçindeٱلنَّارِateşinوَمَنۡve olan kimseحَوۡلَهَاçevresindeوَسُبۡحَٰنَeksikliklerden münezzehtirٱللَّهِAllahرَبِّRabbiٱلۡعَٰلَمِينَalemlerin
 
ANLAMI
Oraya geldiğinde, kendisine şöyle nida olunmuştu: "Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir"
Ayet 9 Arapça Ayet
يَٰمُوسَىٰٓey Musaإِنَّهُۥٓgerçek şu kiأَنَاbenٱللَّهُAllah'ımٱلۡعَزِيزُgüçlüٱلۡحَكِيمُhüküm ve hikmet sahibi
 
ANLAMI
"Ey Musa! Gerçek şu ki, Ben, güçlü ve hakim olan Allah'ım"
Ayet 10 Arapça Ayet
وَأَلۡقِve atعَصَاكَۚasanıفَلَمَّاne zaman kiرَءَاهَاgörünceتَهۡتَزُّtitreştiğiniكَأَنَّهَاgibiجَآنّٞbir yılanوَلَّىٰdön(üp kaç)dıمُدۡبِرٗاarkayaوَلَمۡveيُعَقِّبۡۚgeri dönmediيَٰمُوسَىٰey Musaلَاkorkmaتَخَفۡ*إِنِّيçünkü benلَاkorkmaz(lar)يَخَافُ*لَدَيَّbenim huzurumdaٱلۡمُرۡسَلُونَelçiler
 
ANLAMI
"Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir."
Ayet 11 Arapça Ayet
إِلَّاancakمَنkimظَلَمَzulmederثُمَّsonra daبَدَّلَdeğiştirirseحُسۡنَۢاiyilikleبَعۡدَsonraسُوٓءٖ(yaptığı) kötülüktenفَإِنِّيşüphesiz benغَفُورٞbağışlayıcıyımرَّحِيمٞesirgeyiciyim
 
ANLAMI
"Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir."
Ayet 12 Arapça Ayet
وَأَدۡخِلۡve sokيَدَكَeliniفِيkoynunaجَيۡبِكَ*تَخۡرُجۡçıksınبَيۡضَآءَbembeyazمِنۡolmaksızınغَيۡرِ*سُوٓءٖۖkusurفِيiçindeتِسۡعِdokuzءَايَٰتٍmu'cizeإِلَىٰFir'avn'a (git)فِرۡعَوۡنَ*وَقَوۡمِهِۦٓۚve onun kavmineإِنَّهُمۡçünkü onlarكَانُواْoldularقَوۡمٗاbir kavimفَٰسِقِينَfasık
 
ANLAMI
"Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir."
Ayet 13 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiجَآءَتۡهُمۡonlara gelinceءَايَٰتُنَاayetlerimizمُبۡصِرَةٗaçıkça görünenقَالُواْdedilerهَٰذَاbuسِحۡرٞbir büyüdürمُّبِينٞapaçık
 
ANLAMI
Ayetlerimiz gözlerinin önüne serilince: "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.
SAYFA 378
Ayet 14 Arapça Ayet
وَجَحَدُواْve inkar ettilerبِهَاonlarıوَٱسۡتَيۡقَنَتۡهَآkanaat getirdiği haldeأَنفُسُهُمۡvicdanlarıظُلۡمٗاhaksızlıkları yüzündenوَعُلُوّٗاۚve böbürlenmeleri yüzündenفَٱنظُرۡbak işteكَيۡفَnasılكَانَolduعَٰقِبَةُsonuٱلۡمُفۡسِدِينَbozguncuların
 
ANLAMI
Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü onları bile bile inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Ayet 15 Arapça Ayet
وَلَقَدۡve andolsunءَاتَيۡنَاbiz verdikدَاوُۥدَDavud'aوَسُلَيۡمَٰنَve Süleyman'aعِلۡمٗاۖbir ilimوَقَالَاve dedilerٱلۡحَمۡدُhamdolsunلِلَّهِAllah'aٱلَّذِيkiفَضَّلَنَاbizi üstün kıldıعَلَىٰüzerineكَثِيرٖbirçoğuمِّنۡkullarındanعِبَادِهِ*ٱلۡمُؤۡمِنِينَinanan
 
ANLAMI
And olsun ki, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi "Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun" dediler.
Ayet 16 Arapça Ayet
وَوَرِثَve mirasçı olduسُلَيۡمَٰنُSüleymanدَاوُۥدَۖDavud'aوَقَالَve dedi kiيَـٰٓأَيُّهَاeyٱلنَّاسُinsanlarعُلِّمۡنَاbize öğretildiمَنطِقَdiliٱلطَّيۡرِkuşlarınوَأُوتِينَاve bize verildiمِن(bir pay)كُلِّherشَيۡءٍۖşeydenإِنَّşüphesizهَٰذَاbuلَهُوَelbette oٱلۡفَضۡلُbir lutufturٱلۡمُبِينُaçık
 
ANLAMI
Süleyman Davud'a varis oldu: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur" dedi.
Ayet 17 Arapça Ayet
وَحُشِرَve toplandıلِسُلَيۡمَٰنَSüleyman'aجُنُودُهُۥordularıمِنَcinlerdenٱلۡجِنِّ*وَٱلۡإِنسِve insanlar(dan)وَٱلطَّيۡرِve kuşlar(dan)فَهُمۡonlarيُوزَعُونَsevk ediliyordu
 
ANLAMI
Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusu toplandı. Hepsi toplu olarak gidiyorlardı.
Ayet 18 Arapça Ayet
حَتَّىٰٓnihayetإِذَآzamanأَتَوۡاْgeldikleriعَلَىٰüzerineوَادِvadisiٱلنَّمۡلِkarıncaقَالَتۡdediنَمۡلَةٞbir karıncaيَـٰٓأَيُّهَاeyٱلنَّمۡلُkarıncalarٱدۡخُلُواْgirinمَسَٰكِنَكُمۡyuvalarınızaلَاsizi ezmesinlerيَحۡطِمَنَّكُمۡ*سُلَيۡمَٰنُSüleymanوَجُنُودُهُۥve ordularıوَهُمۡve onlarلَاfarkında olmayarakيَشۡعُرُونَ*
 
ANLAMI
Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir dişi (kraliçe) karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" dedi.
Ayet 19 Arapça Ayet
فَتَبَسَّمَtebessüm ettiضَاحِكٗاgülümseyerekمِّنonun sözüneقَوۡلِهَا*وَقَالَve dediرَبِّRabbimأَوۡزِعۡنِيٓgönlüme ilham eyleأَنۡdiyeأَشۡكُرَşükredeyimنِعۡمَتَكَni'metineٱلَّتِيٓlutfettiğinأَنۡعَمۡتَ*عَلَيَّbanaوَعَلَىٰveوَٰلِدَيَّanama babamaوَأَنۡve diyeأَعۡمَلَyapayımصَٰلِحٗاfaydalı bir işتَرۡضَىٰهُsenin beğeneceğinوَأَدۡخِلۡنِيve beni sokبِرَحۡمَتِكَrahmetinleفِيarasınaعِبَادِكَkullarınınٱلصَّـٰلِحِينَiyi
 
ANLAMI
Süleyman, onun sözüne hafifçe güldü ve: "Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy" dedi.
Ayet 20 Arapça Ayet
وَتَفَقَّدَve teftiş ettiٱلطَّيۡرَkuşlarıفَقَالَdedi kiمَاnedenلِيَbenلَآgöremiyorumأَرَى*ٱلۡهُدۡهُدَhüdhüdüأَمۡyoksaكَانَ(mı) oldu?مِنَkayıplardan-ٱلۡغَآئِبِينَ*
 
ANLAMI
Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum Yoksa kayıplarda mı Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi.
Ayet 21 Arapça Ayet
لَأُعَذِّبَنَّهُۥona azabedeceğimعَذَابٗاbir azaplaشَدِيدًاçetinأَوۡya daلَأَاْذۡبَحَنَّهُۥٓonu keseceğimأَوۡyahut daلَيَأۡتِيَنِّيbana getirecekبِسُلۡطَٰنٖbir delilمُّبِينٖaçık
 
ANLAMI
Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum Yoksa kayıplarda mı Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi.
Ayet 22 Arapça Ayet
فَمَكَثَgeldiغَيۡرَçok geçmedenبَعِيدٖ*فَقَالَve dediأَحَطتُben gördümبِمَاbir şeyلَمۡsenin görmediğinتُحِطۡ*بِهِۦondaوَجِئۡتُكَve sana getirdimمِنSebadanسَبَإِۭ*بِنَبَإٖbir haberيَقِينٍgerçek
 
ANLAMI
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
SAYFA 379
Ayet 23 Arapça Ayet
إِنِّيşüphesiz benوَجَدتُّbuldumٱمۡرَأَةٗbir kadınتَمۡلِكُهُمۡonlara hükümdarlık edenوَأُوتِيَتۡve kendisine verilmiştirمِنher-denكُلِّherشَيۡءٖ*وَلَهَاve vardırعَرۡشٌbir tahtıعَظِيمٞbüyük
 
ANLAMI
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
Ayet 24 Arapça Ayet
وَجَدتُّهَاonu buldumوَقَوۡمَهَاve kavminiيَسۡجُدُونَsecde aderlerkenلِلشَّمۡسِgüneşeمِنbırakıpدُونِ*ٱللَّهِAllah'ıوَزَيَّنَve süslediلَهُمُonlaraٱلشَّيۡطَٰنُşeytanأَعۡمَٰلَهُمۡişleriniفَصَدَّهُمۡve onları çevirdiعَنِ(doğru) yoldanٱلسَّبِيلِ*فَهُمۡ(bu yüzden) onlarلَاyola gelmiyorlarيَهۡتَدُونَ*
 
ANLAMI
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
Ayet 25 Arapça Ayet
أَلَّاۤsecde etmezler mi?يَسۡجُدُواْۤ*لِلَّهِAllah'aٱلَّذِيaçığa çıkaranيُخۡرِجُ*ٱلۡخَبۡءَgizleneniفِيgöklerdeٱلسَّمَٰوَٰتِ*وَٱلۡأَرۡضِve yerdeوَيَعۡلَمُve bilenمَاşeyleriتُخۡفُونَgizledikleriوَمَاve şeyleriتُعۡلِنُونَaçığa vurdukları
 
ANLAMI
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
Ayet 26 Arapça Ayet
ٱللَّهُAllah (ki)لَآyokturإِلَٰهَTanrıإِلَّاbaşkaهُوَO'ndanرَبُّRabbidirٱلۡعَرۡشِArş'ınٱلۡعَظِيمِ۩büyük
 
ANLAMI
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
Ayet 27 Arapça Ayet
۞قَالَdedi kiسَنَنظُرُbakacağızأَصَدَقۡتَdoğru mu söyledinأَمۡyoksaكُنتَmı oldun?مِنَyalancılardanٱلۡكَٰذِبِينَ*
 
ANLAMI
Süleyman şöyle söyledi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız."
Ayet 28 Arapça Ayet
ٱذۡهَبgötürبِّكِتَٰبِيmektubumuهَٰذَاbuفَأَلۡقِهۡve atإِلَيۡهِمۡonlaraثُمَّsonraتَوَلَّbiraz öteye çekilعَنۡهُمۡonlardanفَٱنظُرۡve bakمَاذَاneyeيَرۡجِعُونَbaşvuruyorlar
 
ANLAMI
"Şu yazımı götür, onlara at, sonra bir yana çekil, varacakları sonuca bak."
Ayet 29 Arapça Ayet
قَالَتۡdedi kiيَـٰٓأَيُّهَاeyٱلۡمَلَؤُاْileri gelenlerإِنِّيٓgerçektenأُلۡقِيَbırakıldıإِلَيَّbanaكِتَٰبٞbir mektupكَرِيمٌçok önemli
 
ANLAMI
Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
Ayet 30 Arapça Ayet
إِنَّهُۥmuhakkak oمِنSüleymandandırسُلَيۡمَٰنَ*وَإِنَّهُۥve oبِسۡمِadıyla(başlamakta)dırٱللَّهِAllah'ınٱلرَّحۡمَٰنِRahmanٱلرَّحِيمِRahim
 
ANLAMI
Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
Ayet 31 Arapça Ayet
أَلَّاbüyüklük taslamayınتَعۡلُواْ*عَلَيَّbana karşıوَأۡتُونِيve bana gelin (diye yazıyor)مُسۡلِمِينَteslim olarak
 
ANLAMI
Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
Ayet 32 Arapça Ayet
قَالَتۡdedi kiيَـٰٓأَيُّهَاeyٱلۡمَلَؤُاْileri gelenlerأَفۡتُونِيbana bir fikir verinفِيٓ(bu) işimdeأَمۡرِي*مَاben olmamكُنتُ*قَاطِعَةًkesip atanأَمۡرًاhiçbir işiحَتَّىٰsüreceتَشۡهَدُونِsiz olmadığınız
 
ANLAMI
"Ey ileri gelenler! Vereceğim emir hakkında bana fikrinizi söyleyin; siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem" dedi.
Ayet 33 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiنَحۡنُbizأُوْلُواْsahibiyizقُوَّةٖgüçوَأُوْلُواْve erbabıyızبَأۡسٖsavaşشَدِيدٖyamanوَٱلۡأَمۡرُama emirإِلَيۡكِsenindirفَٱنظُرِيo halde bakمَاذَاneتَأۡمُرِينَbuyurursan
 
ANLAMI
"Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, emir senindir, sen emretmene bak."
Ayet 34 Arapça Ayet
قَالَتۡdediإِنَّşüphesizٱلۡمُلُوكَhükümdarlarإِذَاzamanدَخَلُواْgirdikleriقَرۡيَةًbir ülkeyeأَفۡسَدُوهَاorayı bozarlarوَجَعَلُوٓاْve kılarlarأَعِزَّةَşereflileriniأَهۡلِهَآhalkınınأَذِلَّةٗۚzillet içindeوَكَذَٰلِكَve böyleيَفۡعَلُونَyaparlar
 
ANLAMI
Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.
Ayet 35 Arapça Ayet
وَإِنِّيşüphesiz benمُرۡسِلَةٌgöndereyimإِلَيۡهِمonlaraبِهَدِيَّةٖbir hediyeفَنَاظِرَةُۢve bakayımبِمَne ileيَرۡجِعُdöneceklerٱلۡمُرۡسَلُونَelçiler
 
ANLAMI
Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.
SAYFA 380
Ayet 36 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiجَآءَgelinceسُلَيۡمَٰنَSüleyman'aقَالَdedi kiأَتُمِدُّونَنِbana yardım mı etmek istiyorsunuz?بِمَالٖmal ileفَمَآoysa ne kiءَاتَىٰنِۦَbana vermiştirٱللَّهُAllahخَيۡرٞ(o) daha hayırlıdırمِّمَّآsize verdiğindenءَاتَىٰكُمۚ*بَلۡbilakisأَنتُمsizبِهَدِيَّتِكُمۡhediyenizleتَفۡرَحُونَsevinirsiniz
 
ANLAMI
Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.
Ayet 37 Arapça Ayet
ٱرۡجِعۡdön (söyle)إِلَيۡهِمۡonlaraفَلَنَأۡتِيَنَّهُمonlara gelirimبِجُنُودٖordularlaلَّاaslaقِبَلَkarşı koyamayacaklarıلَهُمkendilerinin;بِهَاonaوَلَنُخۡرِجَنَّهُمve onları sürüp çıkarırımمِّنۡهَآoradanأَذِلَّةٗzilletleوَهُمۡve onlarıصَٰغِرُونَhor ve hakir olarak
 
ANLAMI
Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.
Ayet 38 Arapça Ayet
قَالَdediيَـٰٓأَيُّهَاeyٱلۡمَلَؤُاْileri gelenlerأَيُّكُمۡhanginizيَأۡتِينِيbana getirebilirبِعَرۡشِهَاonun tahtınıقَبۡلَönceأَنbana gelmelerindenيَأۡتُونِي*مُسۡلِمِينَteslim olarak
 
ANLAMI
Süleyman: "Ey cemaat! Bana teslim olmalarından önce, hanginiz o kraliçenin tahtını yanıma getirebilir?" dedi.
Ayet 39 Arapça Ayet
قَالَdedi kiعِفۡرِيتٞbir ifritمِّنَcinlerdenٱلۡجِنِّ*أَنَا۠benءَاتِيكَsana getiririmبِهِۦonuقَبۡلَönceأَنsen kalkmadanتَقُومَ*مِنmakamındanمَّقَامِكَۖ*وَإِنِّيgerçekten benimعَلَيۡهِbunaلَقَوِيٌّgücüm yeterأَمِينٞbana güvenilir
 
ANLAMI
Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim" dedi.
Ayet 40 Arapça Ayet
قَالَdedi kiٱلَّذِيbulunanعِندَهُۥyanındaعِلۡمٞbir ilimمِّنَKitaptanٱلۡكِتَٰبِ*أَنَا۠benءَاتِيكَsana getirebilirimبِهِۦonuقَبۡلَönceأَنsen kırpmadanيَرۡتَدَّ*إِلَيۡكَsanaطَرۡفُكَۚgözünüفَلَمَّاne zaman kiرَءَاهُonu görünceمُسۡتَقِرًّاyerleşmişعِندَهُۥyanındaقَالَdedi kiهَٰذَاbuمِنlutfundandırفَضۡلِ*رَبِّيRabbiminلِيَبۡلُوَنِيٓbeni sınaması içinءَأَشۡكُرُşükür mü edeceğim?أَمۡyoksaأَكۡفُرُۖinkar mı edeceğim?وَمَنve kimشَكَرَşükrederseفَإِنَّمَاşüphesizيَشۡكُرُşükretmiştirلِنَفۡسِهِۦۖkendisi içinوَمَنve kimكَفَرَinkar ederseفَإِنَّşüphesizرَبِّيRabbimغَنِيّٞzengindirكَرِيمٞkerimdir
 
ANLAMI
Kitabın bilgisine sahip olan biri: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat nankörlük eden bilsin ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir" dedi.
Ayet 41 Arapça Ayet
قَالَdedi kiنَكِّرُواْtanınmaz hale getirinلَهَاonunعَرۡشَهَاtahtınıنَنظُرۡbakalımأَتَهۡتَدِيٓtanıyabilecek miأَمۡyoksaتَكُونُolacak (mı)مِنَkimselerdenٱلَّذِينَ*لَاtanımayanيَهۡتَدُونَ*
 
ANLAMI
Süleyman "Onun tahtını tanınmaz hale getirin, bakalım tanıyabilecek mi yoksa tanıyamayacak mı?" (yola gelecek mi, yoksa yola gelmeyenlerden mi olacak?) dedi.
Ayet 42 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiجَآءَتۡgelinceقِيلَdendiأَهَٰكَذَاböyle mi?عَرۡشُكِۖsenin tahtınقَالَتۡdediكَأَنَّهُۥtıpkı (öyle)هُوَۚoوَأُوتِينَاve bize verilmiştiٱلۡعِلۡمَbilgiمِنdaha önceقَبۡلِهَا*وَكُنَّاve biz olmuştukمُسۡلِمِينَmüslüman
 
ANLAMI
Melike geldiğinde "Senin tahtın böyle miydi?" denildi. O da "Sanki odur, daha önce bize bilgi verilmişti ve teslim olmuştuk" dedi.
Ayet 43 Arapça Ayet
وَصَدَّهَاve onu alıkoymuştuمَاşeylerكَانَتolduğuتَّعۡبُدُtapmışمِنbaşkaدُونِ*ٱللَّهِۖAllah'tanإِنَّهَاçünkü kendisiكَانَتۡidiمِنbir kavimdenقَوۡمٖ*كَٰفِرِينَinkar eden
 
ANLAMI
Melikeyi o zamana kadar alıkoyan, Allah'tan başka taptığı şeylerdi; çünkü kendisi inkarcı bir millettendi.
Ayet 44 Arapça Ayet
قِيلَdendiلَهَاonaٱدۡخُلِيgirٱلصَّرۡحَۖköşkeفَلَمَّاne zaman kiرَأَتۡهُ(köşkü) görünceحَسِبَتۡهُsandıلُجَّةٗderin bir suوَكَشَفَتۡve sıvadıعَنbacaklarınıسَاقَيۡهَاۚ*قَالَdediإِنَّهُۥmuhakkak oصَرۡحٞköşkمُّمَرَّدٞcilalıمِّنşeffaf sırçadandırقَوَارِيرَۗ*قَالَتۡ(Kraliçe) dedi kiرَبِّRabbimإِنِّيbenظَلَمۡتُzulmetmişimنَفۡسِيkendimeوَأَسۡلَمۡتُve teslim oldumمَعَberaberسُلَيۡمَٰنَSüleyman'laلِلَّهِAllah'aرَبِّRabbiٱلۡعَٰلَمِينَalemlerin
 
ANLAMI
Ona: "Köşke gir" dendi; salonu görünce, onu derin bir su zannetti, eteğini çekti. Süleyman: "Doğrusu bu camdan yapılmış mücella bir salondur" dedi. Melike: "Rabbim! Şüphesiz ben kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber, Alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum" dedi.
SAYFA 381
Ayet 45 Arapça Ayet
وَلَقَدۡve andolsunأَرۡسَلۡنَآbiz gönderdikإِلَىٰSemud(kavmin)eثَمُودَ*أَخَاهُمۡkardeşleriصَٰلِحًاSalih'iأَنِdiyeٱعۡبُدُواْkulluk etsinlerٱللَّهَAllah'aفَإِذَاo zamanهُمۡonlarفَرِيقَانِiki bölük olmuşlardıيَخۡتَصِمُونَbirbiriyle çekişen
 
ANLAMI
And olsun ki, Semud milletine kardeşleri Salih'i "Allah'a kulluk ediniz" desin diye gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki zümreye ayrıldılar.
Ayet 46 Arapça Ayet
قَالَdedi kiيَٰقَوۡمِey kavmimلِمَnedenتَسۡتَعۡجِلُونَkoşuyorsunuzبِٱلسَّيِّئَةِkötülüğeقَبۡلَönceٱلۡحَسَنَةِۖiyiliktenلَوۡلَاgerekmez mi?تَسۡتَغۡفِرُونَmağfiret dilemenizٱللَّهَAllah'tanلَعَلَّكُمۡbelkiتُرۡحَمُونَesirgenirsiniz
 
ANLAMI
Salih: "Ey milletim! Niye iyilikten önce, acele kötülük istiyorsunuz Merhamet olunasınız diye Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı?" dedi.
Ayet 47 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerٱطَّيَّرۡنَاuğursuzluğa uğradıkبِكَsenin yüzündenوَبِمَنve bulunanların yüzündenمَّعَكَۚseninle beraberقَالَdediطَـٰٓئِرُكُمۡuğursuzluğunuzعِندَkatındadırٱللَّهِۖAllahبَلۡdoğrusuأَنتُمۡsizقَوۡمٞbir toplumsunuzتُفۡتَنُونَsınanan
 
ANLAMI
"Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık" dediler. Salih: "Uğursuzluğunuz Allah katındandır; belki imtihana çekilen bir milletsiniz" dedi.
Ayet 48 Arapça Ayet
وَكَانَve vardıفِيşehirdeٱلۡمَدِينَةِ*تِسۡعَةُdokuzرَهۡطٖkişiيُفۡسِدُونَbozgunculuk yaparlardıفِيyeryüzündeٱلۡأَرۡضِ*وَلَاveيُصۡلِحُونَdüzeltmezlerdi
 
ANLAMI
O şehirde, yeryüzünde bozgunculuk yapan, düzeltmeye uğraşmayan dokuz kişi (çete) vardı.
Ayet 49 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerتَقَاسَمُواْand içerekبِٱللَّهِAllah'aلَنُبَيِّتَنَّهُۥbiz gece ona baskın yapalımوَأَهۡلَهُۥve ailesineثُمَّsonraلَنَقُولَنَّdiyelimلِوَلِيِّهِۦvelisineمَاşahit olmadıkشَهِدۡنَا*مَهۡلِكَhelakineأَهۡلِهِۦailesininوَإِنَّاve bizلَصَٰدِقُونَgerçekten doğrulardanız
 
ANLAMI
"Biz gece ona ve ailesine baskın verelim, sonra da onun dostuna, ailesinin yok edilişinde bulunmadık, şüphesiz biz doğru söylüyoruz, diyelim" diye aralarında Allah'a yemin ettiler.
Ayet 50 Arapça Ayet
وَمَكَرُواْve tuzak kurdularمَكۡرٗاbir tuzakوَمَكَرۡنَاbiz de tuzak kurdukمَكۡرٗاbir tuzakوَهُمۡve onlarلَاhiçيَشۡعُرُونَfarkında değillerdi
 
ANLAMI
Onlar bir düzen kurdular. Biz farkettirmeden düzenlerini bozduk.
Ayet 51 Arapça Ayet
فَٱنظُرۡbakكَيۡفَnasılكَانَolduعَٰقِبَةُsonucuمَكۡرِهِمۡtuzaklarınınأَنَّاbizدَمَّرۡنَٰهُمۡonları yıktık yok ettikوَقَوۡمَهُمۡve kavimleriniأَجۡمَعِينَhepsini
 
ANLAMI
Hilelerinin sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları ve milletlerini, hepsini, yerle bir ettik.
Ayet 52 Arapça Ayet
فَتِلۡكَişte şunlarبُيُوتُهُمۡevleridirخَاوِيَةَۢçökmüş ıssız kalmışبِمَاyüzündenظَلَمُوٓاْۚzulümleriإِنَّşüphesizفِيvardırذَٰلِكَbundaلَأٓيَةٗibretلِّقَوۡمٖbir kavim içinيَعۡلَمُونَbilen
 
ANLAMI
İşte, haksızlıklarına karşılık çökmüş bulunan evleri! Bunda, bilen bir millet için şüphesiz, ders vardır.
Ayet 53 Arapça Ayet
وَأَنجَيۡنَاve kurtardıkٱلَّذِينَkimseleriءَامَنُواْinanan(ları)وَكَانُواْveيَتَّقُونَkorunanları
 
ANLAMI
İnanıp Allah'a karşı gelmekten sakınanları kurtardık.
Ayet 54 Arapça Ayet
وَلُوطًاve Lutإِذۡhaniقَالَdemişti kiلِقَوۡمِهِۦٓkavmineأَتَأۡتُونَo aşırı kötülüğümü yapıyorsunuz?ٱلۡفَٰحِشَةَ*وَأَنتُمۡsizتُبۡصِرُونَgöre göre
 
ANLAMI
Lut'u da gönderdik; milletine şöyle dedi: "Göz göre göre bir hayasızlık mı yapıyorsunuz?"
Ayet 55 Arapça Ayet
أَئِنَّكُمۡsiz mi?لَتَأۡتُونَerkeklere-mi yaklaşıyorsunuz?ٱلرِّجَالَerkeklereشَهۡوَةٗşehvetleمِّنbırakıpدُونِ*ٱلنِّسَآءِۚkadınlarıبَلۡgerçektenأَنتُمۡsizقَوۡمٞbir toplumsunuzتَجۡهَلُونَcahil
 
ANLAMI
"Kadınları bırakıp, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz; evet, siz cahil bir milletsiniz."
SAYFA 382  •  CÜZ 20
Ayet 56 Arapça Ayet
۞فَمَاfakatكَانَolduجَوَابَcevabıقَوۡمِهِۦٓkavmininإِلَّآsadeceأَنşöyleقَالُوٓاْdemekأَخۡرِجُوٓاْçıkarınءَالَailesiniلُوطٖLutمِّنkentinizdenقَرۡيَتِكُمۡۖ*إِنَّهُمۡçünkü onlarأُنَاسٞkimselermişيَتَطَهَّرُونَtemiz kalmak isteyen()
 
ANLAMI
Milletinin cevabı sadece: "Lut'un ailesini kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya çalışan insanlarmış" demek oldu.
Ayet 57 Arapça Ayet
فَأَنجَيۡنَٰهُbiz de onu kurtardıkوَأَهۡلَهُۥٓve ailesiniإِلَّاdışındaٱمۡرَأَتَهُۥkarısıقَدَّرۡنَٰهَاona takdir ettikمِنَkalanlardan olmasınıٱلۡغَٰبِرِينَ*
 
ANLAMI
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk.
Ayet 58 Arapça Ayet
وَأَمۡطَرۡنَاve yağdırdıkعَلَيۡهِمüzerlerineمَّطَرٗاۖyağmurفَسَآءَne kötü olduمَطَرُyağmurٱلۡمُنذَرِينَuyarılanlara
 
ANLAMI
Geride kalanların üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!
Ayet 59 Arapça Ayet
قُلِde kiٱلۡحَمۡدُhamd olsunلِلَّهِAllah'aوَسَلَٰمٌve selamعَلَىٰüzerineعِبَادِهِO'nun kullarıٱلَّذِينَseçtiğiٱصۡطَفَىٰٓۗ*ءَآللَّهُAllah mı?خَيۡرٌhayırlıأَمَّاyoksaيُشۡرِكُونَortak koştukları mı?
 
ANLAMI
De ki: "Hamd Allah'a mahsustur, seçtiği kullarına selam olsun. Allah mı daha iyidir, yoksa O'na koştukları ortaklar mı?"
Ayet 60 Arapça Ayet
أَمَّنۡyahut kim?خَلَقَyarattıٱلسَّمَٰوَٰتِgökleriوَٱلۡأَرۡضَve yeriوَأَنزَلَve indirdiلَكُمsizeمِّنَgöktenٱلسَّمَآءِ*مَآءٗsuفَأَنۢبَتۡنَاve bitirdikبِهِۦonunlaحَدَآئِقَbahçelerذَاتَgönül açıcıبَهۡجَةٖgönül açıcıمَّاolmayanكَانَmümkünلَكُمۡsizin içinأَنbitirmenizتُنۢبِتُواْ*شَجَرَهَآۗbir ağacını (bile)أَءِلَٰهٞtanrı mı var?مَّعَile beraberٱللَّهِۚAllahبَلۡhayırهُمۡonlarقَوۡمٞbir kavimdirيَعۡدِلُونَ(haktan) sapan
 
ANLAMI
Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi Allah'ın yanında başka bir tanrı mı Hayır; onlar taptıklarını Allah'a eşit tutan bir millettir.
Ayet 61 Arapça Ayet
أَمَّنyahut kimdir?جَعَلَyapanٱلۡأَرۡضَdünyayıقَرَارٗاdurulacak yerوَجَعَلَve yapanخِلَٰلَهَآarasındaأَنۡهَٰرٗاırmaklarوَجَعَلَve yaratanلَهَاüstündeرَوَٰسِيَsağlam dağlarوَجَعَلَve yaratanبَيۡنَarasındaٱلۡبَحۡرَيۡنِiki denizحَاجِزًاۗbir perde olarakأَءِلَٰهٞtanrı mı var?مَّعَile beraberٱللَّهِۚAllahبَلۡhayırأَكۡثَرُهُمۡçoklarıلَاbilmiyorlarيَعۡلَمُونَ*
 
ANLAMI
Yoksa yeri, yaratıklarının oturmasına elverişli kılan ve aralarında ırmaklar meydana getiren, yeryüzüne sabit dağlar yerleştiren, iki deniz arasına engel koyan mı Allah'ın yanında başka bir tanrı mı Hayır; çoğu bilmezler.
Ayet 62 Arapça Ayet
أَمَّنyahut kimdir?يُجِيبُyetişenٱلۡمُضۡطَرَّdarda kalmışaإِذَاzamanدَعَاهُdu'a ettiğiوَيَكۡشِفُve kaldıranٱلسُّوٓءَkötülüğüوَيَجۡعَلُكُمۡve sizi yapanخُلَفَآءَsahipleriٱلۡأَرۡضِۗyeryüzününأَءِلَٰهٞtanrı mı var?مَّعَile beraberٱللَّهِۚAllahقَلِيلٗاne de azمَّاdüşünüyorsunuzتَذَكَّرُونَ*
 
ANLAMI
Yoksa, darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün sahipleri yapan mı Allah'ın yanında başka bir tanrı mi Pek kıt düşünüyorsunuz.
Ayet 63 Arapça Ayet
أَمَّنyahut kimdir?يَهۡدِيكُمۡsize yol gösterenفِيiçindeظُلُمَٰتِkaranlıklarıٱلۡبَرِّkaranınوَٱلۡبَحۡرِve denizinوَمَنve kimdir?يُرۡسِلُgönderenٱلرِّيَٰحَrüzgarlarıبُشۡرَۢاmüjdeciبَيۡنَönündeيَدَيۡönündeرَحۡمَتِهِۦٓۗrahmetininأَءِلَٰهٞtanrı mı var?مَّعَile beraberٱللَّهِۚAllahتَعَٰلَىyücedirٱللَّهُAllahعَمَّاşeylerdenيُشۡرِكُونَortak koştukları
 
ANLAMI
Yoksa, karanın ve denizin karanlıklarında size yol bulduran, rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen mi Allah'ın yanında başka bir tanrı mı Allah, koştukları eşlerden yücedir.
SAYFA 383
Ayet 64 Arapça Ayet
أَمَّنyahut kimdir?يَبۡدَؤُاْbaşlayanٱلۡخَلۡقَyaratmağaثُمَّsonraيُعِيدُهُۥonu iade edenوَمَنve kimdir?يَرۡزُقُكُمsizi rızıklandıranمِّنَgöktenٱلسَّمَآءِ*وَٱلۡأَرۡضِۗve yerdenأَءِلَٰهٞtanrı mı var?مَّعَile beraberٱللَّهِۚAllahقُلۡde kiهَاتُواْgetirinبُرۡهَٰنَكُمۡdeliliniziإِنeğerكُنتُمۡisenizصَٰدِقِينَdoğrular(dan)
 
ANLAMI
Yoksa, önce yaratan, sonra da yaratmayı tekrar edecek olan; size gökten ve yerden rızık veren mi Allah'ın yanında başka bir tanrı mı De ki: "Eğer doğru sözlülerden iseniz, açık delilinizi getirin."
Ayet 65 Arapça Ayet
قُلde kiلَّاbilmezيَعۡلَمُ*مَنkimseفِيgöklerdeٱلسَّمَٰوَٰتِ*وَٱلۡأَرۡضِve yerdeٱلۡغَيۡبَgaybıإِلَّاbaşkaٱللَّهُۚAllah'tanوَمَاveيَشۡعُرُونَbilmezlerأَيَّانَne zamanيُبۡعَثُونَdirileceklerini
 
ANLAMI
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur." Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
Ayet 66 Arapça Ayet
بَلِdoğrusuٱدَّـٰرَكَardarda geldiعِلۡمُهُمۡonların bilgileriفِيhakkındakiٱلۡأٓخِرَةِۚahiretبَلۡfakatهُمۡonlarفِيiçindedirlerشَكّٖbir kuşkuمِّنۡهَاۖondanبَلۡdaha doğrusuهُمonlarمِّنۡهَاondan yanaعَمُونَkördürler
 
ANLAMI
Ahirete dair bilgileri yeterli midir Hayır; ondan şüphe etmektedirler. Hayır; ona karşı kördürler.
Ayet 67 Arapça Ayet
وَقَالَdediler kiٱلَّذِينَkimselerكَفَرُوٓاْinkar eden(ler)أَءِذَاzaman mı?كُنَّاolduğumuzتُرَٰبٗاtoprakوَءَابَآؤُنَآve babalarımızأَئِنَّاbiz mi?لَمُخۡرَجُونَ(diriltilip) çıkarılacağız
 
ANLAMI
İnkar edenler: "Biz ve babalarımız toprak olduğumuzda mı, doğrusu bizler mi tekrar çıkarılacağız Bununla biz de, daha önce babalarımız da, and olsun ki, tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler.
Ayet 68 Arapça Ayet
لَقَدۡandolsunوُعِدۡنَاvadedildi (yapıldı)هَٰذَاbu (tehdid)نَحۡنُbizeوَءَابَآؤُنَاve atalarımızaمِنöncedenقَبۡلُ*إِنۡdeğildirهَٰذَآbuإِلَّآbaşka bir şeyأَسَٰطِيرُmasallarındanٱلۡأَوَّلِينَöncekilerin
 
ANLAMI
İnkar edenler: "Biz ve babalarımız toprak olduğumuzda mı, doğrusu bizler mi tekrar çıkarılacağız Bununla biz de, daha önce babalarımız da, and olsun ki, tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler.
Ayet 69 Arapça Ayet
قُلۡde kiسِيرُواْyürüyün (gezin)فِيyeryüzündeٱلۡأَرۡضِ*فَٱنظُرُواْve görünكَيۡفَnasılكَانَolduğunuعَٰقِبَةُsonununٱلۡمُجۡرِمِينَsuçluların
 
ANLAMI
De ki: "Yeryüzünde gezin, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın."
Ayet 70 Arapça Ayet
وَلَاüzülmeتَحۡزَنۡ*عَلَيۡهِمۡonlar(ın sözlerin)eوَلَاveتَكُنolmaفِيsıkıntıdaضَيۡقٖ*مِّمَّاtuzaklarındanيَمۡكُرُونَ*
 
ANLAMI
Onlara üzülme. Hilelerine karşı da sıkılma.
Ayet 71 Arapça Ayet
وَيَقُولُونَve diyorlarمَتَىٰne zaman?هَٰذَاbuٱلۡوَعۡدُtehdid(ettiğiniz azab)إِنeğerكُنتُمۡisenizصَٰدِقِينَdoğrular(dan)
 
ANLAMI
Onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız, bildirin, bu sözünüz ne zaman yerine gelecektir?" derler.
Ayet 72 Arapça Ayet
قُلۡde kiعَسَىٰٓbelki deأَنolmuşturيَكُونَ*رَدِفَardınıza takılmıştırلَكُمsizinبَعۡضُbir kısmıٱلَّذِيacele ettiğiniz(azab)ınتَسۡتَعۡجِلُونَ*
 
ANLAMI
De ki: "Acele ettiğiniz şeyin bir kısmı belki hemen başınıza gelir."
Ayet 73 Arapça Ayet
وَإِنَّve şüphesizرَبَّكَRabbinلَذُوsahibidirفَضۡلٍlutufعَلَىkarşıٱلنَّاسِinsanlaraوَلَٰكِنَّfakatأَكۡثَرَهُمۡçoklarıلَاşükretmezlerيَشۡكُرُونَ*
 
ANLAMI
Doğrusu Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
Ayet 74 Arapça Ayet
وَإِنَّve elbetteرَبَّكَRabbinلَيَعۡلَمُbilirمَاşeyleriتُكِنُّgizlediğiصُدُورُهُمۡonların göğüslerininوَمَاve şeyleriيُعۡلِنُونَaçığa vurdukları
 
ANLAMI
Şüphesiz Rabbin onların gönüllerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
Ayet 75 Arapça Ayet
وَمَاve yokturمِنۡhiçbir şeyغَآئِبَةٖgizliفِيgökteٱلسَّمَآءِ*وَٱلۡأَرۡضِve yerdeإِلَّاolmayanفِيKitaptaكِتَٰبٖ*مُّبِينٍapaçık
 
ANLAMI
Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın.
Ayet 76 Arapça Ayet
إِنَّşüphesizهَٰذَاbuٱلۡقُرۡءَانَKur'anيَقُصُّanlatmaktadırعَلَىٰoğullarınaبَنِيٓ*إِسۡرَـٰٓءِيلَİsrailأَكۡثَرَbirçoğunuٱلَّذِيşeylerinهُمۡkendilerininفِيهِondaيَخۡتَلِفُونَayrılığa düştükleri
 
ANLAMI
Doğrusu bu Kuran, İsrailoğullarına, ayrılığa düştükleri şeyin çoğunu anlatmaktadır.
SAYFA 384
Ayet 77 Arapça Ayet
وَإِنَّهُۥve elbette Oلَهُدٗىbir yol göstericidirوَرَحۡمَةٞve rahmettirلِّلۡمُؤۡمِنِينَmü'minlere
 
ANLAMI
Doğrusu Kuran, inananlara doğruluk rehberi ve rahmettir.
Ayet 78 Arapça Ayet
إِنَّşüphesizرَبَّكَRabbinيَقۡضِيicra ederبَيۡنَهُمonlar arasındaبِحُكۡمِهِۦۚhükmünüوَهُوَve Oٱلۡعَزِيزُazizdirٱلۡعَلِيمُhakkiyle bilendir
 
ANLAMI
Rabbin şüphesiz, aralarında, kendi hükmünü verecektir. O güçlüdür, bilendir.
Ayet 79 Arapça Ayet
فَتَوَكَّلۡo halde tevekkül etعَلَىAllah'aٱللَّهِۖ*إِنَّكَçünkü senعَلَىüzerindesinٱلۡحَقِّgerçekٱلۡمُبِينِapaçık
 
ANLAMI
Allah'a güven, şüphesiz sen apaçık gerçek üzerindesin.
Ayet 80 Arapça Ayet
إِنَّكَelbette senلَاduyuramazsınتُسۡمِعُ*ٱلۡمَوۡتَىٰölülereوَلَاveتُسۡمِعُişittiremezsinٱلصُّمَّsağırlaraٱلدُّعَآءَçağrıyıإِذَاzamanوَلَّوۡاْkaçtıklarıمُدۡبِرِينَarkalarını dönerek
 
ANLAMI
Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
Ayet 81 Arapça Ayet
وَمَآve değilsinأَنتَsenبِهَٰدِيdoğru yola getirecekٱلۡعُمۡيِkör(ler)iعَنsapıklıklarındanضَلَٰلَتِهِمۡۖ*إِنsen duyuramazsınتُسۡمِعُ*إِلَّاdışındakilereمَنinananlarيُؤۡمِنُ*بِـَٔايَٰتِنَاayetlerimizeفَهُمişte onlarمُّسۡلِمُونَmüslümanlardır
 
ANLAMI
Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak ayetlerimize inananlara sen duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır.
Ayet 82 Arapça Ayet
۞وَإِذَاve zamanوَقَعَgeldiğiٱلۡقَوۡلُsözعَلَيۡهِمۡbaşlarınaأَخۡرَجۡنَاçıkarırızلَهُمۡonlaraدَآبَّةٗbir Dabbe (canlı)مِّنَyerdenٱلۡأَرۡضِ*تُكَلِّمُهُمۡo onlara söylerأَنَّelbettekiٱلنَّاسَinsanlarınكَانُواْolduklarınıبِـَٔايَٰتِنَاayetlerimizeلَاinanmıyor(lar)يُوقِنُونَ*
 
ANLAMI
Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki o, onlara, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıkların söyler.
Ayet 83 Arapça Ayet
وَيَوۡمَo günنَحۡشُرُtoplarızمِنher-tenكُلِّherأُمَّةٖ*فَوۡجٗاbir cemaatمِّمَّنyalanlayanlardanيُكَذِّبُ*بِـَٔايَٰتِنَاayetlerimiziفَهُمۡonlarيُوزَعُونَ(ilahi huzura) sevk edilirler
 
ANLAMI
O gün her ümmetin ayetlerimizi yalanlayanlarını toplarız. Onlar bir arada tutulup, hesap yerine sevkedilirler.
Ayet 84 Arapça Ayet
حَتَّىٰٓnihayetإِذَاgeldiklerindeجَآءُو*قَالَ(Allah onlara) der kiأَكَذَّبۡتُمyalanladınız mı?بِـَٔايَٰتِيayetlerimiوَلَمۡanlamadığınız haldeتُحِيطُواْ*بِهَاonlarıعِلۡمًاilmenأَمَّاذَاyoksa nedir?كُنتُمۡolduğunuzتَعۡمَلُونَyapıyor(lar)
 
ANLAMI
Geldikleri zaman Allah: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı Yoksa yaptığınız neydi?" der.
Ayet 85 Arapça Ayet
وَوَقَعَve vuku bulmuşturٱلۡقَوۡلُkararعَلَيۡهِمbaşlarınaبِمَاyüzündenظَلَمُواْzulmetmeleriفَهُمۡonlar artıkلَاkonuşmazlarيَنطِقُونَ*
 
ANLAMI
Haksızlıklarından ötürü, söylenilen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.
Ayet 86 Arapça Ayet
أَلَمۡgörmediler mi?يَرَوۡاْ*أَنَّاelbette bizجَعَلۡنَاyarattıkٱلَّيۡلَgeceyiلِيَسۡكُنُواْistirahat etmeleri içinفِيهِiçindeوَٱلنَّهَارَve gündüzüمُبۡصِرًاۚaydınlık yaptıkإِنَّşüphesizفِيvardırذَٰلِكَbundaلَأٓيَٰتٖayetlerلِّقَوۡمٖbir kavim içinيُؤۡمِنُونَinanan
 
ANLAMI
Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık olarak yarattığımızı görmediler mi Doğrusu bunda, inanan millet için dersler vardır.
Ayet 87 Arapça Ayet
وَيَوۡمَve günيُنفَخُüfleneceğiفِيSur'aٱلصُّورِ*فَفَزِعَkorku içinde kalırlar (bayılır)مَنkimselerفِيgöklerde bulunanٱلسَّمَٰوَٰتِ*وَمَنve kimselerفِيve yerde bulunanٱلۡأَرۡضِ*إِلَّاdışındakiمَنkimselerشَآءَdiledikleriٱللَّهُۚAllah'ınوَكُلٌّve hepsiأَتَوۡهُO'na gelirlerدَٰخِرِينَboyun bükerek
 
ANLAMI
Sura üfürüldüğü gün, Allah'ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar da yerde olanlar da, korku içinde kalırlar. Hepsi Allah'a boyunları bükülmüş olarak gelirler.
Ayet 88 Arapça Ayet
وَتَرَىgörürsünٱلۡجِبَالَdağlarıتَحۡسَبُهَاsandığınجَامِدَةٗcansızوَهِيَoتَمُرُّyürümektedirمَرَّyürümesi gibiٱلسَّحَابِۚbulutunصُنۡعَyapısıdırٱللَّهِAllah'ınٱلَّذِيٓgayet iyi yapanأَتۡقَنَ*كُلَّherشَيۡءٍۚşeyiإِنَّهُۥdoğrusu Oخَبِيرُۢhaber almaktadırبِمَاşeyleriتَفۡعَلُونَyaptıklarınız
 
ANLAMI
Dağları yerinde donmuş gibi durur görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu her şeyi sağlam tutan Allah'ın işidir. Doğrusu O, yaptıklarınızdan haberdardır.
SAYFA 385
Ayet 89 Arapça Ayet
مَنkimجَآءَgetirirseبِٱلۡحَسَنَةِiyilikفَلَهُۥona vardırخَيۡرٞdaha hayırlısıمِّنۡهَاondanوَهُمve onlarمِّنkorkudan uzaktırlarفَزَعٖ*يَوۡمَئِذٍo günءَامِنُونَgüven içindedirler
 
ANLAMI
Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Onlar o günün korkusundan güvendedirler.
Ayet 90 Arapça Ayet
وَمَنve kimجَآءَgetirirseبِٱلسَّيِّئَةِkötülükفَكُبَّتۡyıkılırوُجُوهُهُمۡonların yüzleriفِيcehennemeٱلنَّارِ*هَلۡcezalandırılıyorsunuz-mi?تُجۡزَوۡنَcezalandırılıyorsunuzإِلَّا*مَاşeylerdenكُنتُمۡolduğunuzتَعۡمَلُونَyapıyor(lar)
 
ANLAMI
Kötülük getiren kimseler, yüzükoyun ateşe atılırlar. "Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılacaksınız?" denir.
Ayet 91 Arapça Ayet
إِنَّمَآelbetteأُمِرۡتُben emrolundumأَنۡsadece kulluk etmekleأَعۡبُدَ*رَبَّRabbineهَٰذِهِbuٱلۡبَلۡدَةِkentinٱلَّذِيOحَرَّمَهَاburayı saygıdeğer kıldıوَلَهُۥve O'nundurكُلُّherشَيۡءٖۖşeyوَأُمِرۡتُve bana emredildiأَنۡolmamأَكُونَ*مِنَmüslümanlardanٱلۡمُسۡلِمِينَ*
 
ANLAMI
De ki: "Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum." Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: "Ben sadece, uyaranlardan biriyim."
Ayet 92 Arapça Ayet
وَأَنۡve (emredildi)أَتۡلُوَاْokumam;ٱلۡقُرۡءَانَۖKur'anفَمَنِşimdi kimٱهۡتَدَىٰyola gelirseفَإِنَّمَاelbetteيَهۡتَدِيyola gelmiş olurلِنَفۡسِهِۦۖkendi yararınaوَمَنve kimضَلَّsaparsaفَقُلۡde kiإِنَّمَآelbetteأَنَا۠benمِنَancak uyarıcılardanımٱلۡمُنذِرِينَ*
 
ANLAMI
De ki: "Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu kutlu kılınmış şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kuran okumakla emrolundum." Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim sapıtmışsa kendine etmiş olur. De ki: "Ben sadece, uyaranlardan biriyim."
Ayet 93 Arapça Ayet
وَقُلِve de kiٱلۡحَمۡدُhamdolsunلِلَّهِAllah'aسَيُرِيكُمۡO size gösterecekءَايَٰتِهِۦayetleriniفَتَعۡرِفُونَهَاۚsiz de onları tanıyacaksınızوَمَاve değildirرَبُّكَRabbinبِغَٰفِلٍgafilعَمَّاşeylerdenتَعۡمَلُونَyaptıklarınız
 
ANLAMI
De ki: "Hamd Allah'a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları bileceksiniz." Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.