FURKAN SURESİ            ANASAYFAYA DÖN

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Ayet 1
 Arapça Ayet
تَبَارَكَpek kutludurٱلَّذِيindirenنَزَّلَ*ٱلۡفُرۡقَانَFurkanıعَلَىٰüzerineعَبۡدِهِۦkuluلِيَكُونَolması içinلِلۡعَٰلَمِينَalemlereنَذِيرًاuyarıcı
 
ANLAMI
Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kuluna hakkı batıldan ayırdeden Kuran'ı indiren Allah yücelerin yücesidir.
Ayet 2 Arapça Ayet
ٱلَّذِيöyle kiلَهُۥO'nundurمُلۡكُmülküٱلسَّمَٰوَٰتِgöklerinوَٱلۡأَرۡضِve yerinوَلَمۡveيَتَّخِذۡO edinmemiştirوَلَدٗاbir çocukوَلَمۡveيَكُنyokturلَّهُۥO'nunشَرِيكٞortağıفِيmülkündeٱلۡمُلۡكِ*وَخَلَقَve yaratmıştırكُلَّherشَيۡءٖşeyiفَقَدَّرَهُۥve takdir etmiştir onaتَقۡدِيرٗاölçü biçim ve düzen
 
ANLAMI
Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kuluna hakkı batıldan ayırdeden Kuran'ı indiren Allah yücelerin yücesidir.
SAYFA 360
Ayet 3 Arapça Ayet
وَٱتَّخَذُواْve edindilerمِنO'ndan ayrı olarakدُونِهِۦٓ*ءَالِهَةٗbirtakım tanrılarلَّاyaratmayanيَخۡلُقُونَ*شَيۡـٔٗاhiçbir şeyوَهُمۡve kendileriيُخۡلَقُونَyaratılanوَلَاveيَمۡلِكُونَgüçleri yetmeyenلِأَنفُسِهِمۡkendilerine dahiضَرّٗاzarar vermeyeوَلَاne deنَفۡعٗاyarar vermeyeوَلَاveيَمۡلِكُونَgüçleri yetmeyenمَوۡتٗاöldüremeyeوَلَاne deحَيَوٰةٗyaşatamayaوَلَاve ne deنُشُورٗا(ölüleri diriltip) kaldıramaya
 
ANLAMI
Kafirler, O'nu bırakıp, birşey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine ne zarar ve ne de fayda verebilen; öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler.
Ayet 4 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiٱلَّذِينَkimselerكَفَرُوٓاْinkar eden(ler)إِنۡdeğildirهَٰذَآbuإِلَّآbaşka bir şeyإِفۡكٌyalandanٱفۡتَرَىٰهُonu uydurduوَأَعَانَهُۥve yardım ettiعَلَيۡهِkendisineقَوۡمٌbir toplulukءَاخَرُونَۖbaşkaفَقَدۡböyleceجَآءُوvardılarظُلۡمٗاkesin bir haksızlığaوَزُورٗاve iftiraya
 
ANLAMI
İnkar edenler: "Bu Kuran uydurmadır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular.
Ayet 5 Arapça Ayet
وَقَالُوٓاْve dedilerأَسَٰطِيرُmasallarıٱلۡأَوَّلِينَevvelkilerinٱكۡتَتَبَهَاonları yazmışفَهِيَonlarتُمۡلَىٰyazdırılıyorعَلَيۡهِkendisineبُكۡرَةٗsabahوَأَصِيلٗاve akşam
 
ANLAMI
"Kuran öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırıp sabah akşam kendisine okunmaktadır" dediler.
Ayet 6 Arapça Ayet
قُلۡde kiأَنزَلَهُonu indirdiٱلَّذِيbilenيَعۡلَمُ*ٱلسِّرَّgizleriفِيgöklerdekiٱلسَّمَٰوَٰتِ*وَٱلۡأَرۡضِۚve yerdekiإِنَّهُۥşüphesiz oكَانَçok bağışlayandırغَفُورٗا*رَّحِيمٗاçok esirgeyendir
 
ANLAMI
De ki: "Onu, göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir."
Ayet 7 Arapça Ayet
وَقَالُواْve dediler kiمَالِne oluyor ki?هَٰذَاbuٱلرَّسُولِelçiyeيَأۡكُلُyiyorٱلطَّعَامَyemekوَيَمۡشِيve geziyorفِيçarşılardaٱلۡأَسۡوَاقِ*لَوۡلَآdeğil mi?أُنزِلَindirilmeliإِلَيۡهِonaمَلَكٞbir melekفَيَكُونَolsunمَعَهُۥkendisiyle beraberنَذِيرًاuyarıcı
 
ANLAMI
Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
Ayet 8 Arapça Ayet
أَوۡyahut değil mi?يُلۡقَىٰٓatılmalıإِلَيۡهِüstüneكَنزٌbir hazineأَوۡyahutتَكُونُolmalı değil mi?لَهُۥkendisininجَنَّةٞbir bahçesiيَأۡكُلُyiyeceğiمِنۡهَاۚondan (ürününden)وَقَالَve dediler kiٱلظَّـٰلِمُونَzalimlerإِنsiz uymuyorsunuzتَتَّبِعُونَ*إِلَّاbaşkasınaرَجُلٗاbir adam(dan)مَّسۡحُورًاbüyülenmiş
 
ANLAMI
Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
Ayet 9 Arapça Ayet
ٱنظُرۡbakكَيۡفَnasılضَرَبُواْmisal verdilerلَكَsenin içinٱلۡأَمۡثَٰلَbenzetmelerleفَضَلُّواْsaptılarفَلَاartıkيَسۡتَطِيعُونَbulamazlarسَبِيلٗاyolu
 
ANLAMI
Sana nasıl misaller getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, yol bulamazlar.
Ayet 10 Arapça Ayet
تَبَارَكَyücedirٱلَّذِيٓO kiإِنeğerشَآءَdilerseجَعَلَverirلَكَsanaخَيۡرٗاdaha hayırlısınıمِّنbundanذَٰلِكَ*جَنَّـٰتٖbahçelerتَجۡرِيakanمِنaltlarındanتَحۡتِهَا*ٱلۡأَنۡهَٰرُırmaklarوَيَجۡعَلve yaparلَّكَsenin içinقُصُورَۢاsaraylar
 
ANLAMI
Dilerse sana, bunlardan daha iyi olan, içlerinden ırmaklar akan cennetler verebilen ve köşkler kurabilen Allah yücelerin yücesidir.
Ayet 11 Arapça Ayet
بَلۡbilakisكَذَّبُواْonlar yalanladılarبِٱلسَّاعَةِۖ(duruşma) sa'atiniوَأَعۡتَدۡنَاve biz hazırlamışızdırلِمَنkimselereكَذَّبَyalanlayanبِٱلسَّاعَةِsa'atiسَعِيرًاalevli bir ateş
 
ANLAMI
Zaten onlar, kıyamet saatini de yalanladılar. O saatin geleceğini yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırlamışızdır.
SAYFA 361
Ayet 12 Arapça Ayet
إِذَاne zaman kiرَأَتۡهُمonları görünceمِّنbir yerdenمَّكَانِۭ*بَعِيدٖuzakسَمِعُواْonlar işitirlerلَهَاbununتَغَيُّظٗاöfkesiniوَزَفِيرٗاve homurtusunu
 
ANLAMI
Bu ateş, onlara uzak bir yerden gözükünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler.
Ayet 13 Arapça Ayet
وَإِذَآve zamanأُلۡقُواْatıldıklarıمِنۡهَاonunمَكَانٗاbir yerineضَيِّقٗاdarمُّقَرَّنِينَbağlı olarakدَعَوۡاْçağırırlarهُنَالِكَoradaثُبُورٗاhelâki
 
ANLAMI
Elleri boyunlarına bağlanarak, dar bir yerden atıldıkları zaman, orada, yok olup gitmeyi isterler.
Ayet 14 Arapça Ayet
لَّاçağırmayınتَدۡعُواْ*ٱلۡيَوۡمَbugünثُبُورٗاhelâkiوَٰحِدٗاbir tekوَٱدۡعُواْçağırınثُبُورٗاhelâkiكَثِيرٗاbirçok
 
ANLAMI
"Bir kere yok olmayı değil, birçok defa yok olmayı isteyin" denir.
Ayet 15 Arapça Ayet
قُلۡde kiأَذَٰلِكَbu mu?خَيۡرٌdaha iyiأَمۡyoksaجَنَّةُcennet (mi?)ٱلۡخُلۡدِebediٱلَّتِيva'dedilenوُعِدَ*ٱلۡمُتَّقُونَۚmuttakilereكَانَتۡolanلَهُمۡonlar içinجَزَآءٗmükafatوَمَصِيرٗاve varış yeri
 
ANLAMI
De ki: "Bu mu iyidir, yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara mükafat ve gidilecek yer olarak söz verilen ebedi cennet mi daha iyidir?"
Ayet 16 Arapça Ayet
لَّهُمۡonlara vardırفِيهَاoradaمَاneيَشَآءُونَistiyorlarsaخَٰلِدِينَۚve sürekli kalırlarكَانَbuعَلَىٰüzerineرَبِّكَRabbininوَعۡدٗاbir va'didirمَّسۡـُٔولٗاsorumluluk gerektiren
 
ANLAMI
Temelli kalacakları cennette diledikleri şeyleri bulurlar. Bu, Rabbinin yerine getirilmesi istenen bir vaadidir.
Ayet 17 Arapça Ayet
وَيَوۡمَve günيَحۡشُرُهُمۡonları toplayacağıوَمَاşeyleriيَعۡبُدُونَtaptıklarıمِنbaşkaدُونِ*ٱللَّهِAllah'tanفَيَقُولُder kiءَأَنتُمۡsiz mi?أَضۡلَلۡتُمۡsaptırdınızعِبَادِيkullarımıهَـٰٓؤُلَآءِbuأَمۡyoksaهُمۡkendileri (mi)ضَلُّواْsapıttılarٱلسَّبِيلَyolu
 
ANLAMI
O gün Rabbin onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendi kendilerine mi yoldan saptılar?" der.
Ayet 18 Arapça Ayet
قَالُواْderler kiسُبۡحَٰنَكَsenin şanın yücedirمَاdeğildiكَانَ*يَنۢبَغِيyaraşırلَنَآbizeأَنedinmekنَّتَّخِذَ*مِنsenden başkaدُونِكَ*مِنۡvelilerأَوۡلِيَآءَ*وَلَٰكِنfakatمَّتَّعۡتَهُمۡsen onları ni'metlendirdinوَءَابَآءَهُمۡve atalarınıحَتَّىٰkadarنَسُواْunutuncayaٱلذِّكۡرَanmayıوَكَانُواْve oldularقَوۡمَۢاbir toplulukبُورٗاhelaki hak eden
 
ANLAMI
Onlar: "Haşa; Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de sonunda Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir millet oldular" derler.
Ayet 19 Arapça Ayet
فَقَدۡişteكَذَّبُوكُمsizi yalanladılarبِمَاşeylerتَقُولُونَdediklerinizفَمَاartıkتَسۡتَطِيعُونَgücünüz yetmezصَرۡفٗا(azabı) geri çevirmeğeوَلَاne deنَصۡرٗاۚyardım bulabilirsinizوَمَنve kimيَظۡلِمzulmederseمِّنكُمۡsizdenنُذِقۡهُona taddırırızعَذَابٗاbir azabكَبِيرٗاbüyük
 
ANLAMI
"Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar, artık kendinizden azabı çeviremez, yardım da göremezsiniz. Zulmedenlerinize büyük bir azap tattıracağız" denir.
Ayet 20 Arapça Ayet
وَمَآveأَرۡسَلۡنَاgöndermedikقَبۡلَكَsenden önceمِنَelçilerdenٱلۡمُرۡسَلِينَ*إِلَّآbaşkasınıإِنَّهُمۡşüphesiz onlarلَيَأۡكُلُونَyerlerdiٱلطَّعَامَyemekوَيَمۡشُونَve gezerlerdiفِيçarşılardaٱلۡأَسۡوَاقِۗ*وَجَعَلۡنَاve biz yaptıkبَعۡضَكُمۡkiminiziلِبَعۡضٖkiminiz içinفِتۡنَةًbir sınavأَتَصۡبِرُونَۗsabrediyor musunuz?وَكَانَveرَبُّكَRabbinبَصِيرٗا(herşeyi) görendir
 
ANLAMI
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de, şüphesiz, yemek yerler, sokaklarda gezerlerdi. Ey insanlar! Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle sınarız. Rabbin her şeyi görür.
SAYFA 362  •  CÜZ 19
Ayet 21 Arapça Ayet
۞وَقَالَve dedi(ler)ٱلَّذِينَkimselerلَاummayan(lar)يَرۡجُونَ*لِقَآءَنَاbizimle karşılaşmayıلَوۡلَآdeğil mi?أُنزِلَindirilmeliعَلَيۡنَاbizeٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُmeleklerأَوۡyahutنَرَىٰgörmeliydikرَبَّنَاۗRabbimiziلَقَدِandolsun kiٱسۡتَكۡبَرُواْonlar büyüklük tasladılarفِيٓiçlerindeأَنفُسِهِمۡkendiوَعَتَوۡve haddi aştılarعُتُوّٗاbir azgınlıklaكَبِيرٗاbüyük
 
ANLAMI
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimiz'i görmeliyiz" derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
Ayet 22 Arapça Ayet
يَوۡمَgünيَرَوۡنَgördükleriٱلۡمَلَـٰٓئِكَةَmelekleriلَاyokturبُشۡرَىٰmüjdeيَوۡمَئِذٖişte o günلِّلۡمُجۡرِمِينَsuçlularaوَيَقُولُونَve onlar derlerحِجۡرٗاyasaktırمَّحۡجُورٗاyasaklanmıştır
 
ANLAMI
Melekleri gördükleri gün, işte o gün, suçlulara iyi haber yoktur. Melekler: "İyi haber size yasaktır, yasak!" derler.
Ayet 23 Arapça Ayet
وَقَدِمۡنَآönüne geçiririzإِلَىٰşeyiمَا*عَمِلُواْyaptıklarıمِنۡherعَمَلٖişinفَجَعَلۡنَٰهُve onu getiririrzهَبَآءٗtoz zerreleri halineمَّنثُورًاsaçılmış
 
ANLAMI
Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz.
Ayet 24 Arapça Ayet
أَصۡحَٰبُhalkınınٱلۡجَنَّةِcennetيَوۡمَئِذٍo günخَيۡرٞdaha iyidirمُّسۡتَقَرّٗاkalacakları yerوَأَحۡسَنُve daha güzeldirمَقِيلٗاdinlenecekleri yer
 
ANLAMI
O gün, cennetliklerin kalacağı yer çok iyi, dinlenecekleri yer çok güzeldir.
Ayet 25 Arapça Ayet
وَيَوۡمَve günتَشَقَّقُparçalandığıٱلسَّمَآءُgöğünبِٱلۡغَمَٰمِbulutlarıوَنُزِّلَve indirildiğiٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُmeleklerinتَنزِيلًاbir indirilişle
 
ANLAMI
O gün, gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.
Ayet 26 Arapça Ayet
ٱلۡمُلۡكُmülkيَوۡمَئِذٍo günٱلۡحَقُّgerçekلِلرَّحۡمَٰنِۚRahmanın'dırوَكَانَveيَوۡمًاbir gündürعَلَىiçinٱلۡكَٰفِرِينَkafirlerعَسِيرٗاçetin
 
ANLAMI
O gün gerçek hükümdarlık Rahman'ındır. İnkarcılar için yaman bir gündür.
Ayet 27 Arapça Ayet
وَيَوۡمَve o günيَعَضُّısırırٱلظَّالِمُzalimعَلَىٰelleriniيَدَيۡهِ*يَقُولُderيَٰلَيۡتَنِيey! ne olurdu keşkeٱتَّخَذۡتُben edineydimمَعَberaberٱلرَّسُولِelçiyleسَبِيلٗاbir yol
 
ANLAMI
O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der.
Ayet 28 Arapça Ayet
يَٰوَيۡلَتَىٰeyvah banaلَيۡتَنِيne olurduلَمۡben tutmasaydımأَتَّخِذۡ*فُلَانًاfalanıخَلِيلٗاdost
 
ANLAMI
O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der.
Ayet 29 Arapça Ayet
لَّقَدۡgerçektenأَضَلَّنِيo beni saptırdıعَنِZikirdenٱلذِّكۡرِ*بَعۡدَsonraإِذۡbana gelenجَآءَنِيۗ*وَكَانَzatenٱلشَّيۡطَٰنُşeytanلِلۡإِنسَٰنِinsan içinخَذُولٗاyüzüstü bırakandır
 
ANLAMI
O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kuran'dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der.
Ayet 30 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiٱلرَّسُولُElçiيَٰرَبِّya RabbiإِنَّşüphesizقَوۡمِيkavmimٱتَّخَذُواْbıraktılarهَٰذَاbuٱلۡقُرۡءَانَKur'an'ıمَهۡجُورٗاterk edilmiş
 
ANLAMI
Peygamber: "Ey Rabbim! Doğrusu milletim bu Kuran'ı terketmişti" der.
Ayet 31 Arapça Ayet
وَكَذَٰلِكَve böyleceجَعَلۡنَاbiz var ettikلِكُلِّherنَبِيٍّelçiyeعَدُوّٗاbir düşmanمِّنَsuçlulardanٱلۡمُجۡرِمِينَۗ*وَكَفَىٰyeterبِرَبِّكَRabbinهَادِيٗاyol gösterici olarakوَنَصِيرٗاve yardımcı olarak
 
ANLAMI
Her peygamber için, böylece suçlulardan bir düşman ortaya koyarız. Doğruyu gösterici ve yardımcı olarak, Rabbin yeter.
Ayet 32 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi(ler)ٱلَّذِينَkimselerكَفَرُواْinkar eden(ler)لَوۡلَاdeğil miydi?نُزِّلَindirilmeliعَلَيۡهِonaٱلۡقُرۡءَانُKur'anجُمۡلَةٗtoptanوَٰحِدَةٗۚbir defadaكَذَٰلِكَböyle yaptıkلِنُثَبِّتَbiz sağlamlaştırmak içinبِهِۦonunlaفُؤَادَكَۖsenin kalbiniوَرَتَّلۡنَٰهُve onu okudukتَرۡتِيلٗاağır ağır
 
ANLAMI
İnkar edenler: "Kuran ona bir defada indirilmeliydi" derler. Oysa Biz onu böylece senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz.
SAYFA 363
Ayet 33 Arapça Ayet
وَلَاveيَأۡتُونَكَsana getiremezlerبِمَثَلٍhiçbir misalإِلَّاdışındaجِئۡنَٰكَsana getirdiğimizبِٱلۡحَقِّgerçeğiوَأَحۡسَنَve en güzelتَفۡسِيرًاaçıklamayı
 
ANLAMI
Sana bir misal vermezler ki, Biz onun gerçeğini ve en iyi anlaşılanını sana vermemiş olalım.
Ayet 34 Arapça Ayet
ٱلَّذِينَolanlarيُحۡشَرُونَtoplanacakعَلَىٰüzerineوُجُوهِهِمۡyüzleriإِلَىٰcehennemeجَهَنَّمَ*أُوْلَـٰٓئِكَişte onlarشَرّٞçok kötüdürمَّكَانٗاyerleriوَأَضَلُّve çok sapıktırسَبِيلٗاyolları
 
ANLAMI
Cehennemde yüzü koyun toplanacak olanlar, işte onların yerleri en kötü ve yolları da en sapıktır.
Ayet 35 Arapça Ayet
وَلَقَدۡve andolsunءَاتَيۡنَاbiz verdikمُوسَىMusa'yaٱلۡكِتَٰبَKitabıوَجَعَلۡنَاve yaptıkمَعَهُۥٓkendisinin yanındaأَخَاهُkardeşiهَٰرُونَHarun'uوَزِيرٗاvezir
 
ANLAMI
And olsun ki Musa'ya Kitap verdik, kardeşi Harun'u da kendisine vezir yaptık.
Ayet 36 Arapça Ayet
فَقُلۡنَاdedik kiٱذۡهَبَآgidinإِلَىkavmeٱلۡقَوۡمِ*ٱلَّذِينَonlar kiكَذَّبُواْyalanlıyorlarبِـَٔايَٰتِنَاayetlerimiziفَدَمَّرۡنَٰهُمۡve onları yok ettikتَدۡمِيرٗاyıkılışla
 
ANLAMI
"Ayetlerimizi yalanlayan millete gidin" dedik. Sonunda o milleti yerle bir ettik.
Ayet 37 Arapça Ayet
وَقَوۡمَve kavmiنُوحٖNuhلَّمَّاvakitكَذَّبُواْyalanladıklarıٱلرُّسُلَpeygamberleriأَغۡرَقۡنَٰهُمۡonları boğdukوَجَعَلۡنَٰهُمۡve onları yaptıkلِلنَّاسِinsanlaraءَايَةٗۖbir ibretوَأَعۡتَدۡنَاve hazırladıkلِلظَّـٰلِمِينَzalimlereعَذَابًاbir azabأَلِيمٗاacıklı
 
ANLAMI
Nuh milletini de, peygamberleri yalanladıkları zaman suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret kıldık. Zalimlere can yakıcı azap hazırlamışızdır.
Ayet 38 Arapça Ayet
وَعَادٗاve Ad'ıوَثَمُودَاْve Semud'uوَأَصۡحَٰبَve halkınıٱلرَّسِّResوَقُرُونَۢاve nesilleriبَيۡنَarasındaذَٰلِكَbununكَثِيرٗاdaha birçoğunu
 
ANLAMI
Ad, Semud milletleri ile Ress'lileri ve bunların arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik.
Ayet 39 Arapça Ayet
وَكُلّٗاhepsineضَرَبۡنَاgetirdikلَهُonlaraٱلۡأَمۡثَٰلَۖmisallerوَكُلّٗاve hepsiniتَبَّرۡنَاhelak ettikتَتۡبِيرٗاhelakla
 
ANLAMI
Her birine misaller vermiştik ama, dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik.
Ayet 40 Arapça Ayet
وَلَقَدۡve andolsunأَتَوۡاْvardılarعَلَىkenteٱلۡقَرۡيَةِ*ٱلَّتِيٓyağmura tutulanأُمۡطِرَتۡ*مَطَرَyağmurunaٱلسَّوۡءِۚbelaأَفَلَمۡonu görmüyorlar mıydı?يَكُونُواْ*يَرَوۡنَهَاۚ*بَلۡhayırكَانُواْonlarلَاummuyorlardıيَرۡجُونَ*نُشُورٗاtekrar dirilip kalkmayı
 
ANLAMI
Bu putperestler and olsun ki, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardı. Onu görmediler mi Hayır; tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.
Ayet 41 Arapça Ayet
وَإِذَاve zamanرَأَوۡكَseni gördükleriإِنseni yapmıyorlarيَتَّخِذُونَكَ*إِلَّاbaşka bir şeyهُزُوًاeğlence konusundanأَهَٰذَاbunu mu?ٱلَّذِيgöndermişبَعَثَ*ٱللَّهُAllahرَسُولًاelçi
 
ANLAMI
Seni gördükleri zaman, "Allah'ın gönderdiği elçi bu mudur?" diye alaya almaktan başka birşey yapmazlar.
Ayet 42 Arapça Ayet
إِنnerdeyseكَادَ*لَيُضِلُّنَاbizi saptıracaktı (diyorlar)عَنۡtanrılarımızdanءَالِهَتِنَا*لَوۡلَآeğer etmeseydikأَنbiz kararlılıkصَبَرۡنَا*عَلَيۡهَاۚondaوَسَوۡفَve yakındaيَعۡلَمُونَbileceklerdirحِينَzamanيَرَوۡنَgördükleriٱلۡعَذَابَazabıمَنۡkiminأَضَلُّsapık olduğunuسَبِيلًاyolunun
 
ANLAMI
"Tanrılarımız üzerinde direnmeseydik, doğrusu neredeyse bizi onlardan uzaklaştıracaktı" derler. Azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir.
Ayet 43 Arapça Ayet
أَرَءَيۡتَgördün mü?مَنِkimseyiٱتَّخَذَedinenإِلَٰهَهُۥtanrıهَوَىٰهُarzusunuأَفَأَنتَsen mi?تَكُونُolacaksınعَلَيۡهِonun üstüneوَكِيلًاbekçi
 
ANLAMI
Hevesini kendine tanrı edineni gördün mü Ona sen mi vekil olacaksın?
SAYFA 364
Ayet 44 Arapça Ayet
أَمۡyoksaتَحۡسَبُsanıyor musun ki?أَنَّgerçektenأَكۡثَرَهُمۡonların çoğuيَسۡمَعُونَişitiyorlarأَوۡveyaيَعۡقِلُونَۚdüşünüyorlarإِنۡdeğildirهُمۡonlarإِلَّاancakكَٱلۡأَنۡعَٰمِhayvanlar gibidirبَلۡhattaهُمۡonlarأَضَلُّdaha sapıktırسَبِيلًاyolca
 
ANLAMI
Yoksa çoklarının söz dinlediklerini veya aklettiklerini mi sanırsın Onlar şüphesiz davarlar gibidir, belki daha da sapık yolludurlar.
Ayet 45 Arapça Ayet
أَلَمۡgörmedin mi?تَرَ*إِلَىٰRabbiniرَبِّكَ*كَيۡفَnasıl?مَدَّuzattıٱلظِّلَّgölgeyiوَلَوۡve şayetشَآءَdileseydiلَجَعَلَهُۥonu yapardıسَاكِنٗاdurgunثُمَّsonraجَعَلۡنَاkıldıkٱلشَّمۡسَgüneşiعَلَيۡهِonaدَلِيلٗاbir delil
 
ANLAMI
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir.
Ayet 46 Arapça Ayet
ثُمَّsonraقَبَضۡنَٰهُçekip aldıkإِلَيۡنَاkendimizeقَبۡضٗاyavaş yavaşيَسِيرٗاkolayca
 
ANLAMI
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir.
Ayet 47 Arapça Ayet
وَهُوَOٱلَّذِيkiجَعَلَyaptıلَكُمُsizin içinٱلَّيۡلَgeceyiلِبَاسٗاelbiseوَٱلنَّوۡمَve uykuyuسُبَاتٗاdinlenmeوَجَعَلَve yaptıٱلنَّهَارَgündüzüنُشُورٗاkalkıp çalışma zamanı
 
ANLAMI
Size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan, gündüzü çalışma zamanı yapan Allah'tır.
Ayet 48 Arapça Ayet
وَهُوَve Oٱلَّذِيٓkiأَرۡسَلَgönderdiٱلرِّيَٰحَrüzgarlarıبُشۡرَۢاmüjdeciبَيۡنَarasında (önünde)يَدَيۡellerinin (önünde)رَحۡمَتِهِۦۚrahmetininوَأَنزَلۡنَاve indirdikمِنَgöktenٱلسَّمَآءِ*مَآءٗbir suطَهُورٗاtertemiz
 
ANLAMI
Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir.
Ayet 49 Arapça Ayet
لِّنُحۡـِۧيَdiriltelim diyeبِهِۦonunlaبَلۡدَةٗbir ülkeyiمَّيۡتٗاölüوَنُسۡقِيَهُۥve onunla sulayalım diyeمِمَّاyarattığımızخَلَقۡنَآ*أَنۡعَٰمٗاhayvanlardan;وَأَنَاسِيَّve insanlardanكَثِيرٗاbirçoğunu
 
ANLAMI
Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir.
Ayet 50 Arapça Ayet
وَلَقَدۡve andolsunصَرَّفۡنَٰهُetraflıca anlattıkبَيۡنَهُمۡonların aralarındaلِيَذَّكَّرُواْöğüt alsınlar diyeفَأَبَىٰٓama direnmektedirأَكۡثَرُçoğuٱلنَّاسِinsanlarınإِلَّاancakكُفُورٗاinkarda
 
ANLAMI
And olsun ki öğüt almaları için ülkeler arasında yer yer türlü türlü yağmur yağdırmışızdır. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmiştir.
Ayet 51 Arapça Ayet
وَلَوۡve eğerشِئۡنَاbiz dileseydikلَبَعَثۡنَاgönderirdikفِيherكُلِّ*قَرۡيَةٖkenteنَّذِيرٗاbir uyarıcı
 
ANLAMI
Dileseydik, her kente bir uyarıcı gönderirdik.
Ayet 52 Arapça Ayet
فَلَاboyun eğmeتُطِعِ*ٱلۡكَٰفِرِينَkafirlereوَجَٰهِدۡهُمve onlarla cihad etبِهِۦbununla (Kur'an)جِهَادٗاbir cihadlaكَبِيرٗاbüyük
 
ANLAMI
Sen, inkarcılara uyma, onlara karşı olanca gücünle mücadele et.
Ayet 53 Arapça Ayet
۞وَهُوَve Oٱلَّذِيbirbirine salmıştırمَرَجَ*ٱلۡبَحۡرَيۡنِiki deniziهَٰذَاbuعَذۡبٞtatlıفُرَاتٞsusuzluğu gidericiوَهَٰذَاve buمِلۡحٌtuzluأُجَاجٞve acıdırوَجَعَلَve koymuşturبَيۡنَهُمَاikisinin arasınaبَرۡزَخٗاbir engelوَحِجۡرٗاve bir perdeمَّحۡجُورٗاkavuşmalarına engel
 
ANLAMI
Birinin suyu tatlı ve kolay içimli, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da, karışmalarına engel olan bir sınır koyan Allah'tır.
Ayet 54 Arapça Ayet
وَهُوَve Oٱلَّذِيyarattıخَلَقَ*مِنَsudanٱلۡمَآءِ*بَشَرٗاbir insanفَجَعَلَهُۥve onu kıldıنَسَبٗاnesepوَصِهۡرٗاۗve sıhrوَكَانَveرَبُّكَRabbinقَدِيرٗاher şeye gücü yetendir
 
ANLAMI
İnsanı sudan yaratarak, ona soy sop veren O'dur. Rabbin herşeye Kadir'dir.
Ayet 55 Arapça Ayet
وَيَعۡبُدُونَve tapıyorlarمِنbaşkaدُونِ*ٱللَّهِAllah'tanمَاşeylereلَاfayda vermeyenيَنفَعُهُمۡ*وَلَاve ne deيَضُرُّهُمۡۗzarar vermeyenوَكَانَve olanٱلۡكَافِرُkafirعَلَىٰkarşıرَبِّهِۦRabbineظَهِيرٗا(şeytana) yardımcıdır
 
ANLAMI
Allah'ı bırakıp, kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere kulluk ederler. İnkar eden, Rabbine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır.
SAYFA 365
Ayet 56 Arapça Ayet
وَمَآveأَرۡسَلۡنَٰكَbiz seni göndermedikإِلَّاdışındaمُبَشِّرٗاmüjdeleyici olmakوَنَذِيرٗاve uyarıcı
 
ANLAMI
Biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ayet 57 Arapça Ayet
قُلۡde kiمَآistemiyorumأَسۡـَٔلُكُمۡ*عَلَيۡهِsizdenمِنۡhiçbirأَجۡرٍücretإِلَّاdışındaمَنistemenizشَآءَ*أَنtutmakيَتَّخِذَ*إِلَىٰvaranرَبِّهِۦRabbineسَبِيلٗاyolu
 
ANLAMI
De ki: "Ben buna karşı sizden bir ücret değil, ancak, Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum."
Ayet 58 Arapça Ayet
وَتَوَكَّلۡve tevekkül etعَلَىdiri olanaٱلۡحَيِّ*ٱلَّذِيöyle ki oلَاaslaيَمُوتُölmezوَسَبِّحۡve tesbih etبِحَمۡدِهِۦۚO'nu överekوَكَفَىٰve kafidirبِهِۦO'nunبِذُنُوبِgünahlarınıعِبَادِهِۦkullarınınخَبِيرًاbilmesi
 
ANLAMI
Ölümsüz, diri olan Allah'a güven, O'nu överek tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak kendisi yeter.
Ayet 59 Arapça Ayet
ٱلَّذِيO kiخَلَقَyarattıٱلسَّمَٰوَٰتِgökleriوَٱلۡأَرۡضَve yeriوَمَاve bulunanlarıبَيۡنَهُمَاikisinin arasındaفِيaltıسِتَّةِ*أَيَّامٖgündeثُمَّsonraٱسۡتَوَىٰkurulduعَلَىüzerineٱلۡعَرۡشِۖArşٱلرَّحۡمَٰنُRahman'dırفَسۡـَٔلۡsorبِهِۦbunuخَبِيرٗاbir bilene
 
ANLAMI
Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan sonra da arşa hükmeden Rahman'dır. Bunu bir bilene sor.
Ayet 60 Arapça Ayet
وَإِذَاve ne zaman kiقِيلَdenildiلَهُمُonlaraٱسۡجُدُواْۤsecde edinلِلرَّحۡمَٰنِRahman'aقَالُواْderlerوَمَاnedir?ٱلرَّحۡمَٰنُRahmanأَنَسۡجُدُsecde eder miyiz hiç?لِمَاşeyeتَأۡمُرُنَاsenin bize emrettiğinوَزَادَهُمۡve onların artırırنُفُورٗا۩nefretini
 
ANLAMI
Onlara: "Rahman'a secdeye varın" dendiği zaman "Rahman da nedir Emrettiğine mi secdeye varacağız?" derler. Bu, onların nefretini artırır.
Ayet 61 Arapça Ayet
تَبَارَكَyücedirٱلَّذِيO kiجَعَلَyaptıفِيgökteٱلسَّمَآءِ*بُرُوجٗاburçlarوَجَعَلَve var ettiفِيهَاoradaسِرَٰجٗاbir kandilوَقَمَرٗاve bir ayمُّنِيرٗاaydınlatıcı
 
ANLAMI
Gökte burçlar vareden, orada ışık saçan güneş ve aydınlatan ayı yaratan Allah, yücelerin yücesidir.
Ayet 62 Arapça Ayet
وَهُوَve Oٱلَّذِيkiجَعَلَyaptıٱلَّيۡلَgeceyiوَٱلنَّهَارَve gündüzüخِلۡفَةٗbirbirini izlerلِّمَنۡiçinأَرَادَisteyenlerأَنöğüt almakيَذَّكَّرَ*أَوۡveyaأَرَادَisteyenler içinشُكُورٗاşükretmek
 
ANLAMI
İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur.
Ayet 63 Arapça Ayet
وَعِبَادُve kullarıٱلرَّحۡمَٰنِRahman'ınٱلَّذِينَöyle kimselerdir kiيَمۡشُونَyürürlerعَلَىyeryüzündeٱلۡأَرۡضِ*هَوۡنٗاmütevazi olarakوَإِذَاne zaman kiخَاطَبَهُمُkendilerine laf atarsaٱلۡجَٰهِلُونَcahillerقَالُواْderlerسَلَٰمٗاSelam
 
ANLAMI
Rahman'ın kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler.
Ayet 64 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَgecelerini geçirirlerيَبِيتُونَ*لِرَبِّهِمۡRablerineسُجَّدٗاsecde ederekوَقِيَٰمٗاve (Onun divanında) durarak
 
ANLAMI
Onlar, gecelerini Rableri için kıyama durarak ve secdeye vararak geçirirler.
Ayet 65 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَveيَقُولُونَderlerرَبَّنَاRabbimizٱصۡرِفۡuzaklaştırعَنَّاbizdenعَذَابَazabınıجَهَنَّمَۖcehenneminإِنَّdoğrusuعَذَابَهَاonun azabıكَانَsargındırغَرَامًا*
 
ANLAMI
Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler.
Ayet 66 Arapça Ayet
إِنَّهَاorasıسَآءَتۡne kötüمُسۡتَقَرّٗاbir karargahtırوَمُقَامٗاve bir makamdır
 
ANLAMI
Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler.
Ayet 67 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَveإِذَآzamanأَنفَقُواْinfak ettikleriلَمۡisraf etmezlerيُسۡرِفُواْ*وَلَمۡve etmezlerيَقۡتُرُواْcimrilikوَكَانَve olurبَيۡنَarasındaذَٰلِكَbu (ikisinin)قَوَامٗاdengeli
 
ANLAMI
Onlar, sarfettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
SAYFA 366
Ayet 68 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَve onlarلَاyalvarmazlarيَدۡعُونَ*مَعَile beraberٱللَّهِAllahإِلَٰهًاtanrıyaءَاخَرَbaşkaوَلَاveيَقۡتُلُونَöldürmezlerٱلنَّفۡسَcanıٱلَّتِيöyle kiحَرَّمَharam ettiğiٱللَّهُAllah'ınإِلَّاdışındaبِٱلۡحَقِّhak(lı sebep)وَلَاveيَزۡنُونَۚzina etmezlerوَمَنve kimيَفۡعَلۡyaparsaذَٰلِكَbunlarıيَلۡقَbulurأَثَامٗاcezasını
 
ANLAMI
Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur.
Ayet 69 Arapça Ayet
يُضَٰعَفۡkat kat yapılırلَهُonun içinٱلۡعَذَابُazabيَوۡمَgünüٱلۡقِيَٰمَةِkıyametوَيَخۡلُدۡve kalırفِيهِۦonun içindeمُهَانًاhor ve hakir olarak
 
ANLAMI
Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada, alçaltılarak temelli kalır.
Ayet 70 Arapça Ayet
إِلَّاdışındaمَنkimse(ler)تَابَtevbe edenوَءَامَنَve iman edenوَعَمِلَve yapanlarعَمَلٗاbir işصَٰلِحٗاfaydalıفَأُوْلَـٰٓئِكَişteيُبَدِّلُdeğiştirecektirٱللَّهُAllahسَيِّـَٔاتِهِمۡonların kötülükleriniحَسَنَٰتٖۗiyiliklereوَكَانَveٱللَّهُAllahغَفُورٗاçok bağışlayandırرَّحِيمٗاçok esirgeyendir
 
ANLAMI
Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder.
Ayet 71 Arapça Ayet
وَمَنve kimتَابَtevbe ederوَعَمِلَve yaparsaصَٰلِحٗاfaydalı işفَإِنَّهُۥşüphesizيَتُوبُdönerإِلَىAllah'aٱللَّهِ*مَتَابٗاtevbesi kabul edilmiş olarak
 
ANLAMI
Kim tevbe edip yararlı iş işlerse, şüphesiz o, Allah'a gereği gibi yönelmiş olur.
Ayet 72 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَonlarلَاşahitlik etmezlerيَشۡهَدُونَ*ٱلزُّورَyalan ve boş sözeوَإِذَاve ne zaman kiمَرُّواْrastlarlarبِٱللَّغۡوِboş sözeمَرُّواْgeçip giderlerكِرَامٗاvekar ile
 
ANLAMI
Onlar yalan yere şehadet etmezler; faydasız birşeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler.
Ayet 73 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَve onlarإِذَاzamanذُكِّرُواْhatırlatıldığıبِـَٔايَٰتِayetleriرَبِّهِمۡRablerininلَمۡdavranmazlarيَخِرُّواْ*عَلَيۡهَاonlara karşıصُمّٗاsağırوَعُمۡيَانٗاve kör
 
ANLAMI
Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
Ayet 74 Arapça Ayet
وَٱلَّذِينَve onlarيَقُولُونَderlerرَبَّنَاRabbimizهَبۡlutfeyleلَنَاbizeمِنۡeşlerimiziأَزۡوَٰجِنَا*وَذُرِّيَّـٰتِنَاve çocuklarımızıقُرَّةَsevinciأَعۡيُنٖgözlerوَٱجۡعَلۡنَاve bizi yapلِلۡمُتَّقِينَmuttakilereإِمَامًاönder
 
ANLAMI
Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler.
Ayet 75 Arapça Ayet
أُوْلَـٰٓئِكَişte onlarيُجۡزَوۡنَödüllendireleceklerdirٱلۡغُرۡفَةَsaraylardaبِمَاkarşılıkصَبَرُواْsabretmelerineوَيُلَقَّوۡنَve karşılanacaklardırفِيهَاoradaتَحِيَّةٗbir sağlık dileğiوَسَلَٰمًاve selam ile
 
ANLAMI
İşte onlar, sabrettiklerinden ötürü cennetin en yüksek dereceleriyle mükafatlandırılırlar. Orada esenlik ve dirlik dilekleriyle karşılanırlar.
Ayet 76 Arapça Ayet
خَٰلِدِينَebedi kalacaklardırفِيهَاۚoradaحَسُنَتۡne güzelمُسۡتَقَرّٗاkarargahtırوَمُقَامٗاve makamdır
 
ANLAMI
Orada temellidirler. Orası ne güzel bir yer ve ne güzel duraktır!
Ayet 77 Arapça Ayet
قُلۡde kiمَاne diye?يَعۡبَؤُاْdeğer versinبِكُمۡsizeرَبِّيRabbimلَوۡلَاolmadıktan sonraدُعَآؤُكُمۡۖdu'anız (ibadetiniz)فَقَدۡandolsunكَذَّبۡتُمۡyalanladınızفَسَوۡفَbu yüzdenيَكُونُolacaktırلِزَامَۢا(azab) kaçınılmaz
 
ANLAMI
De ki: "İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?" Ey inkarcılar! Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır.