YUSUF SURESİ            ANASAYFAYA DÖN

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Ayet 1
 Arapça Ayet
الٓرۚElif Lâm RâتِلۡكَbunlarءَايَٰتُayetleridirٱلۡكِتَٰبِKitabınٱلۡمُبِينِapaçık
 
ANLAMI
Elif, Lam, Ra. Bunlar, gerçeği açıklayan Kitap'ın ayetleridir.
Ayet 2 Arapça Ayet
إِنَّآelbette bizأَنزَلۡنَٰهُonu indirdikقُرۡءَٰنًاbir Kur'an olarakعَرَبِيّٗاarapçaلَّعَلَّكُمۡdiyeتَعۡقِلُونَanlayasınız
 
ANLAMI
Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik.
Ayet 3 Arapça Ayet
نَحۡنُbizنَقُصُّanlatıyoruzعَلَيۡكَsanaأَحۡسَنَen güzeliniٱلۡقَصَصِkıssalarınبِمَآvahyetmekleأَوۡحَيۡنَآ*إِلَيۡكَsanaهَٰذَاbuٱلۡقُرۡءَانَKur'an'ıوَإِنve oysaكُنتَsen idinمِنondan önceقَبۡلِهِۦ*لَمِنَkimselerdenٱلۡغَٰفِلِينَbilmeyen
 
ANLAMI
Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin.
Ayet 4 Arapça Ayet
إِذۡhaniقَالَdemiştiيُوسُفُYusufلِأَبِيهِbabasınaيَـٰٓأَبَتِey babacığımإِنِّيbenرَأَيۡتُ(rü'yada) gördümأَحَدَ(on) birعَشَرَon (bir)كَوۡكَبٗاyıldızوَٱلشَّمۡسَve güneşiوَٱلۡقَمَرَve ayıرَأَيۡتُهُمۡgördüm ki onlarلِيbanaسَٰجِدِينَsecde ediyorlardı
 
ANLAMI
Yusuf babasına: "Babacığım! "Rüyamda onbir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm" demişti.
SAYFA 236
Ayet 5 Arapça Ayet
قَالَdediيَٰبُنَيَّey yavrumلَاanlatmaتَقۡصُصۡ*رُءۡيَاكَrü'yanıعَلَىٰٓkardeşlerineإِخۡوَتِكَ*فَيَكِيدُواْsonra kurarlarلَكَsanaكَيۡدًاۖbir tuzakإِنَّşüphesizٱلشَّيۡطَٰنَşeytanلِلۡإِنسَٰنِinsan içinعَدُوّٞbir düşmandırمُّبِينٞapaçık
 
ANLAMI
Babası şunları söyledi: "Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır".
Ayet 6 Arapça Ayet
وَكَذَٰلِكَve böyeceيَجۡتَبِيكَseni seçecekرَبُّكَRabbinوَيُعَلِّمُكَve sana öğretecektirمِنyorumunuتَأۡوِيلِ*ٱلۡأَحَادِيثِdüşlerinوَيُتِمُّve tamamlayacaktırنِعۡمَتَهُۥni'metiniعَلَيۡكَsanaوَعَلَىٰٓve üzerineءَالِsoyuيَعۡقُوبَYa'kubكَمَآgibiأَتَمَّهَاtamamladığıعَلَىٰٓüzerineأَبَوَيۡكَatalarıمِنdaha önceقَبۡلُ*إِبۡرَٰهِيمَİbrahimوَإِسۡحَٰقَۚve İshakإِنَّşüphesizرَبَّكَRabbinعَلِيمٌbilendirحَكِيمٞhüküm ve hikmet sahibidir
 
ANLAMI
"Rabbin seni böylece rüyandaki gibi seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek; daha önce, ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Doğrusu Rabbin bilir, hakimdir."
Ayet 7 Arapça Ayet
۞لَّقَدۡandolsunكَانَvardırفِيYusufيُوسُفَ*وَإِخۡوَتِهِۦٓve kardeşlerindeءَايَٰتٞibretlerلِّلسَّآئِلِينَsoranlar için
 
ANLAMI
And olsun ki, Yusuf ve kardeşlerinin olayında, soranlara nice ibretler vardır.
Ayet 8 Arapça Ayet
إِذۡhaniقَالُواْdemişlerdi kiلَيُوسُفُYusufوَأَخُوهُve kardeşiأَحَبُّdaha sevgilidirإِلَىٰٓbabamızaأَبِينَا*مِنَّاbizdenوَنَحۡنُoysa bizعُصۡبَةٌbir cemaatizإِنَّşüphesizأَبَانَاbabamızلَفِيiçindedirضَلَٰلٖbir yanlışlıkمُّبِينٍaçık
 
ANLAMI
Kardeşleri demişlerdi ki: "Yusuf ve özkardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz bir cemaatiz. Babamız açık bir yanlışlık içindedir."
Ayet 9 Arapça Ayet
ٱقۡتُلُواْöldürünيُوسُفَYusuf'uأَوِya daٱطۡرَحُوهُonu bırakınأَرۡضٗاbir yereيَخۡلُyönelsinلَكُمۡyalnız sizeوَجۡهُyüzüأَبِيكُمۡbabanızınوَتَكُونُواْolursunuzمِنۢondan sonraبَعۡدِهِۦ*قَوۡمٗاbir toplulukصَٰلِحِينَiyi
 
ANLAMI
"Yusuf'u öldürün veya onu ıssız bir yere bırakıverin ki babanız size kalsın; ondan sonra da iyi kimseler olursunuz"
Ayet 10 Arapça Ayet
قَالَdediقَآئِلٞbir sözcüمِّنۡهُمۡiçlerindenلَاöldürmeyinتَقۡتُلُواْ*يُوسُفَYusuf'uوَأَلۡقُوهُonu atınفِيdibineغَيَٰبَتِ*ٱلۡجُبِّkuyununيَلۡتَقِطۡهُonu (görüp) alsınبَعۡضُbiriٱلسَّيَّارَةِkervanlardanإِنeğerكُنتُمۡisenizفَٰعِلِينَyapacak
 
ANLAMI
İçlerinden biri: "Yusuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun derinliklerine bırakın. Böyle yaparsanız yolculardan onu bulup alan olur" dedi.
Ayet 11 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiيَـٰٓأَبَانَاey babamızمَاnedenلَكَsenلَاbize güvenmiyorsunتَأۡمَ۬نَّا*عَلَىٰhakkındaيُوسُفَYusufوَإِنَّاoysa bizلَهُۥonaلَنَٰصِحُونَöğüt verenleriz
 
ANLAMI
Bunun üzerine "Ey babamız! Yusuf'un iyiliğini istediğimiz halde, onu niçin bize emniyet etmiyorsun Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin oynasın, biz onu herhalde koruruz" dediler.
Ayet 12 Arapça Ayet
أَرۡسِلۡهُonu gönderمَعَنَاbizimle beraberغَدٗاyarınيَرۡتَعۡgezsinوَيَلۡعَبۡve oynasın;وَإِنَّاve biz elbetteلَهُۥonuلَحَٰفِظُونَkoruruz
 
ANLAMI
Bunun üzerine "Ey babamız! Yusuf'un iyiliğini istediğimiz halde, onu niçin bize emniyet etmiyorsun Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin oynasın, biz onu herhalde koruruz" dediler.
Ayet 13 Arapça Ayet
قَالَdedi kiإِنِّيşüphesizلَيَحۡزُنُنِيٓbeni üzerأَنgötürmenizتَذۡهَبُواْ*بِهِۦonuوَأَخَافُve korkarımأَنdiyeيَأۡكُلَهُonu yerٱلذِّئۡبُbir kurtوَأَنتُمۡsizinعَنۡهُondanغَٰفِلُونَhaberiniz yokken
 
ANLAMI
Babaları, "Onu götürmeniz beni üzüyor; siz farkına varmadan onu kurdun yemesinden korkarım" dedi.
Ayet 14 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiلَئِنۡandolsunأَكَلَهُonu yerseٱلذِّئۡبُkurtوَنَحۡنُbiz (olduğumuz halde)عُصۡبَةٌbir toplulukإِنَّآelbette bizإِذٗاo zamanلَّخَٰسِرُونَtamamen kaybedenlerdeniz
 
ANLAMI
"And olsun ki, biz kuvvetli bir toplulukken kurt onu yerse, biz aciz sayılırız" dediler.
SAYFA 237
Ayet 15 Arapça Ayet
فَلَمَّاnihayetذَهَبُواْgötürdülerبِهِۦonuوَأَجۡمَعُوٓاْve karar verdilerأَنatmayaيَجۡعَلُوهُ*فِيdibineغَيَٰبَتِ*ٱلۡجُبِّۚkuyununوَأَوۡحَيۡنَآve biz vahyettikإِلَيۡهِO'naلَتُنَبِّئَنَّهُمandolsun haber vereceksinبِأَمۡرِهِمۡonların işleriniهَٰذَاbuوَهُمۡve onlarلَاhiç değillerkenيَشۡعُرُونَfarkında
 
ANLAMI
Yusuf'u oturup bir kuyunun derinliklerine bırakmayı kararlaştırdılar. Biz ona, kardeşlerinin bu işlerini kendileri farkına varmadan haber vereceksin, diye vahyettik.
Ayet 16 Arapça Ayet
وَجَآءُوٓve geldilerأَبَاهُمۡbabalarınaعِشَآءٗakşamleyinيَبۡكُونَağlayarak
 
ANLAMI
Akşam üstü ağlayarak babalarına geldiklerinde: "Ey babamız! İnan olsun biz yarış yapıyorduk; Yusuf'u eşyamızın yanına bırakmıştık; bir kurt onu yedi. Her ne kadar doğru söylüyorsak da sen bize inanmazsın" dediler.
Ayet 17 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerيَـٰٓأَبَانَآEy babamızإِنَّاbizذَهَبۡنَاgittikنَسۡتَبِقُyarışıyordukوَتَرَكۡنَاve bırakmıştıkيُوسُفَYusuf'uعِندَyanındaمَتَٰعِنَاyiyeceğimizinفَأَكَلَهُonu yemişٱلذِّئۡبُۖkurtوَمَآfakat değilsinأَنتَsenبِمُؤۡمِنٖinanacakلَّنَاbizeوَلَوۡşayetكُنَّا(söylesek de)صَٰدِقِينَdosdoğru
 
ANLAMI
Akşam üstü ağlayarak babalarına geldiklerinde: "Ey babamız! İnan olsun biz yarış yapıyorduk; Yusuf'u eşyamızın yanına bırakmıştık; bir kurt onu yedi. Her ne kadar doğru söylüyorsak da sen bize inanmazsın" dediler.
Ayet 18 Arapça Ayet
وَجَآءُوve getirdilerعَلَىٰüzeriقَمِيصِهِۦgömleğininبِدَمٖkanlıكَذِبٖۚyalandanقَالَdedi kiبَلۡherhaldeسَوَّلَتۡaldattıp sürüklemişلَكُمۡsiziأَنفُسُكُمۡnefislerinizأَمۡرٗاۖbir işeفَصَبۡرٞartık (tek çarem) sabretmektirجَمِيلٞۖgüzelceوَٱللَّهُancak Allan'tanٱلۡمُسۡتَعَانُyardım istenirعَلَىٰkaşıمَاdediğinizeتَصِفُونَ*
 
ANLAMI
Üzerine başka bir kan bulaşmış olarak Yusuf'un gömleğini de getirmişlerdi. Babaları: "Sizi nefsiniz bir iş yapmaya sürükledi; artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir" dedi.
Ayet 19 Arapça Ayet
وَجَآءَتۡve geldiسَيَّارَةٞbir kervanفَأَرۡسَلُواْgönderdilerوَارِدَهُمۡsucularınıفَأَدۡلَىٰsarkıttıدَلۡوَهُۥۖkovasınıقَالَdedi kiيَٰبُشۡرَىٰEy! müjde!هَٰذَاbuغُلَٰمٞۚbir oğlan!وَأَسَرُّوهُve onu sakladılarبِضَٰعَةٗۚticaret içinوَٱللَّهُhalbuki Allahعَلِيمُۢbiliyorduبِمَاşeyleriيَعۡمَلُونَonların yaptıkları
 
ANLAMI
Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler; sucu kovasını kuyuya saldı, "Müjde! İşte bir oğlan" dedi. Yusuf'u alıp onu ticari bir mal olarak sakladılar. Oysa Allah yaptıklarını bilir.
Ayet 20 Arapça Ayet
وَشَرَوۡهُve onu sattılarبِثَمَنِۭbir pahayaبَخۡسٖdüşükدَرَٰهِمَparayaمَعۡدُودَةٖbirkaçوَكَانُواْve idilerفِيهِona karşıمِنَisteksizٱلزَّـٰهِدِينَ*
 
ANLAMI
Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.
Ayet 21 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiٱلَّذِيkimseٱشۡتَرَىٰهُonu satın alanمِنMısır'lıمِّصۡرَ*لِٱمۡرَأَتِهِۦٓkarısınaأَكۡرِمِيona kıymet verمَثۡوَىٰهُiyi bakعَسَىٰٓbelkiأَنbize yararı dokunurيَنفَعَنَآ*أَوۡya daنَتَّخِذَهُۥonu edinirizوَلَدٗاۚevladوَكَذَٰلِكَve böyleceمَكَّنَّاbir imkan verdikلِيُوسُفَYusuf'aفِيo yerdeٱلۡأَرۡضِ*وَلِنُعَلِّمَهُۥve ona öğrettikمِنyorumunuتَأۡوِيلِ*ٱلۡأَحَادِيثِۚdüşlerinوَٱللَّهُve Allahغَالِبٌgalip olandırعَلَىٰٓişindeأَمۡرِهِۦ*وَلَٰكِنَّamaأَكۡثَرَçoğuٱلنَّاسِinsanlarınلَاbilmezlerيَعۡلَمُونَ*
 
ANLAMI
Mısır'da onu satın alan kimse karısına: "Ona güzel bak, belki bize faydası olur yahut ta onu evlat ediniriz" dedi. Biz işte böylece Yusuf'u o yere yerleştirdik; ona, rüyaların nasıl yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Ayet 22 Arapça Ayet
وَلَمَّاne zaman kiبَلَغَerişinceأَشُدَّهُۥٓkuvvetli çağınaءَاتَيۡنَٰهُona verdikحُكۡمٗاhükümوَعِلۡمٗاۚve ilimوَكَذَٰلِكَişte böyleنَجۡزِيmükafatlandırırızٱلۡمُحۡسِنِينَgüzel hareket edenleri
 
ANLAMI
Erginlik çağına erince ona hikmet ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
SAYFA 238
Ayet 23 Arapça Ayet
وَرَٰوَدَتۡهُve murad almak istediٱلَّتِيkadınهُوَo (Yusuf)فِيonun evinde ikenبَيۡتِهَا*عَنonun nefsindenنَّفۡسِهِۦ*وَغَلَّقَتِve kilitlediٱلۡأَبۡوَٰبَkapılarıوَقَالَتۡve dediهَيۡتَhaydi gelseneلَكَۚsenقَالَdediمَعَاذَsığınırımٱللَّهِۖAllah'aإِنَّهُۥşüphesizرَبِّيٓefendimأَحۡسَنَen güzel şekildeمَثۡوَايَۖbana baktıإِنَّهُۥşüphesizلَاiflah olmazيُفۡلِحُ*ٱلظَّـٰلِمُونَzalimler
 
ANLAMI
Evinde bulunduğu kadın onu kendine çağırdı, kapıları sıkı sıkı kapadı ve "gelsene" dedi. Yusuf: "Günah işlemekten Allah'a sığınırım, doğrusu senin kocan benim efendimdir; bana iyi baktı. Haksızlık yapanlar şüphesiz başarıya ulaşamazlar." dedi.
Ayet 24 Arapça Ayet
وَلَقَدۡandolsunهَمَّتۡkadın arzu etmiştiبِهِۦۖonuوَهَمَّo da arzu etmiştiبِهَاonuلَوۡلَآeğerأَنgörmeseydiرَّءَا*بُرۡهَٰنَdoğruyu gösteren deliliniرَبِّهِۦۚRabbininكَذَٰلِكَböyleceلِنَصۡرِفَçevirmek istedikعَنۡهُondanٱلسُّوٓءَkötülüğüوَٱلۡفَحۡشَآءَۚve fuhşuإِنَّهُۥçünkü oمِنۡkullarımızdandırعِبَادِنَا*ٱلۡمُخۡلَصِينَihlasa erdirilmiş
 
ANLAMI
And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Doğrusu o bizim çok samimi kullarımızdandır.
Ayet 25 Arapça Ayet
وَٱسۡتَبَقَاve koşuştularٱلۡبَابَkapıya doğruوَقَدَّتۡve kadın yırttıقَمِيصَهُۥgömleğiniمِنarkasındanدُبُرٖ*وَأَلۡفَيَاve rastladılarسَيِّدَهَاkadının kocasınaلَدَاyanındaٱلۡبَابِۚkapınınقَالَتۡ(kadın) dedi kiمَاnedir?جَزَآءُcezasıمَنۡkimseninأَرَادَisteyenبِأَهۡلِكَsenin aileneسُوٓءًاkötülükإِلَّآbaşkaأَنhapsolunmaktanيُسۡجَنَ*أَوۡveyaعَذَابٌbir azaptanأَلِيمٞacıklı
 
ANLAMI
İkisi de kapıya koştu, kadın arkadan Yusuf'un gömleğini yırttı; kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın kocasına "Ailene fenalık etmek isteyen bir kimsenin cezası ya hapis ya da can yakıcı bir azab olmalıdır" dedi.
Ayet 26 Arapça Ayet
قَالَ(Yusuf) dedi kiهِيَOرَٰوَدَتۡنِيmurad almak istediعَنbendenنَّفۡسِيۚ*وَشَهِدَve şahidlik ettiشَاهِدٞbir şahidمِّنۡkadının ailesindenأَهۡلِهَآ*إِنeğerكَانَiseقَمِيصُهُۥgömleğiقُدَّyırtılmışمِنöndenقُبُلٖ*فَصَدَقَتۡkadın doğrudurوَهُوَo iseمِنَyalancılardandırٱلۡكَٰذِبِينَ*
 
ANLAMI
Yusuf: "Beni kendine o çağırdı" dedi. Kadın tarafından bir şahit, "Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiş, erkek yalancılardandır; şayet gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, erkek doğrulardandır" diye şahidlik etti.
Ayet 27 Arapça Ayet
وَإِنve şayetكَانَiseقَمِيصُهُۥonun gömleğiقُدَّyırtılmışمِنarkadanدُبُرٖ*فَكَذَبَتۡkadın yalancıdırوَهُوَo iseمِنَdoğrulardandırٱلصَّـٰدِقِينَ*
 
ANLAMI
Yusuf: "Beni kendine o çağırdı" dedi. Kadın tarafından bir şahit, "Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiş, erkek yalancılardandır; şayet gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, erkek doğrulardandır" diye şahidlik etti.
Ayet 28 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiرَءَاgördülerقَمِيصَهُۥgömleğininقُدَّyırtıldığınıمِنarkadanدُبُرٖ*قَالَ(kadına) dedi kiإِنَّهُۥşüphesiz buمِنsizin hilenizdirكَيۡدِكُنَّۖ*إِنَّgerçektenكَيۡدَكُنَّsizin hilenizعَظِيمٞbüyüktür
 
ANLAMI
Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, karısına hitaben "Doğrusu bu sizin hilenizdir, siz kadınların fendi büyüktür" dedi. Yusuf'a dönerek: "Yusuf! Sen bundan kimseye bahsetme"; kadına dönerek: "Sen de günahının bağışlanmasını dile, çünkü suçlulardansın" dedi.
Ayet 29 Arapça Ayet
يُوسُفُYusufأَعۡرِضۡsen vazgeçعَنۡbundanهَٰذَاۚ*وَٱسۡتَغۡفِرِي(kadın) sen de bağışlanmasını dileلِذَنۢبِكِۖgünahınınإِنَّكِçünkü senكُنتِoldunمِنَgünahkarlardanٱلۡخَاطِـِٔينَ*
 
ANLAMI
Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, karısına hitaben "Doğrusu bu sizin hilenizdir, siz kadınların fendi büyüktür" dedi. Yusuf'a dönerek: "Yusuf! Sen bundan kimseye bahsetme"; kadına dönerek: "Sen de günahının bağışlanmasını dile, çünkü suçlulardansın" dedi.
Ayet 30 Arapça Ayet
۞وَقَالَve dediler kiنِسۡوَةٞbirtakım kadınlarفِيşehirdeٱلۡمَدِينَةِ*ٱمۡرَأَتُkarısıٱلۡعَزِيزِVezir'inتُرَٰوِدُmurad almak istemişفَتَىٰهَاuşağınınعَنnefsindenنَّفۡسِهِۦۖ*قَدۡmuhakakشَغَفَهَاonun bağrını yakmışحُبًّاۖsevdaإِنَّاelbette bizلَنَرَىٰهَاonu görüyoruzفِيiçindeضَلَٰلٖbir sapıklıkمُّبِينٖaçık
 
ANLAMI
Şehirde bir takım kadınlar: "Vezirin karısı kölesinin olmak istiyormuş; sevgisi bağrını yakmış; doğrusu onun besbelli sapıtmış olduğunu görüyoruz." dediler.
SAYFA 239
Ayet 31 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiسَمِعَتۡ(kadın) işittiبِمَكۡرِهِنَّonların hileleriniأَرۡسَلَتۡ(haber) gönderdiإِلَيۡهِنَّonlaraوَأَعۡتَدَتۡve hazırladıلَهُنَّonlar içinمُتَّكَـٔٗاdayanacak yastıklarوَءَاتَتۡve verdiكُلَّherوَٰحِدَةٖbirineمِّنۡهُنَّonlardanسِكِّينٗاbirer bıçakوَقَالَتِve dediٱخۡرُجۡçık!عَلَيۡهِنَّۖkarşılarınaفَلَمَّاne zaman kiرَأَيۡنَهُۥٓO'nu görünceأَكۡبَرۡنَهُۥonu (gözlerinde) büyüttülerوَقَطَّعۡنَve kestilerأَيۡدِيَهُنَّelleriniوَقُلۡنَve dedilerحَٰشَhaşaلِلَّهِAllah içinمَاdeğildirهَٰذَاbuبَشَرًاinsanإِنۡbuهَٰذَآ*إِلَّاancakمَلَكٞbir melektirكَرِيمٞgüzel
 
ANLAMI
Kadınların kendisini yermesini işitince onları davet etti; koltuklar hazırladı; geldiklerinde her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a: "Yanlarına çık" dedi. Kadınlar Yusuf'u görünce şaşıp ellerini kestiler ve "Allah'ı tenzih ederiz ama, bu insan değil ancak çok güzel bir melektir" dediler.
Ayet 32 Arapça Ayet
قَالَتۡdedi kiفَذَٰلِكُنَّişte sizٱلَّذِيkiلُمۡتُنَّنِيbeni kınamıştınızفِيهِۖbunun içinوَلَقَدۡandolsunرَٰوَدتُّهُۥben murad almak istedimعَنkendisindenنَّفۡسِهِۦ*فَٱسۡتَعۡصَمَۖo reddettiوَلَئِنamaلَّمۡyapmazsaيَفۡعَلۡ*مَآşeyiءَامُرُهُۥemrettiğimلَيُسۡجَنَنَّelbette zindana atılacaktırوَلَيَكُونٗاve olacaktırمِّنَalçalanlardanٱلصَّـٰغِرِينَ*
 
ANLAMI
Vezirin karısı: "İşte sözünü edip beni yerdiğiniz budur. And olsun ki onun olmak istedim, fakat o iffetinden dolayı çekindi. Emrimi yine yapmazsa, and olsun ki hapse tıkılacak ve kahre uğrayanlardan olacak."
Ayet 33 Arapça Ayet
قَالَ(Yusuf) dedi kiرَبِّRabbimٱلسِّجۡنُzindanأَحَبُّdaha iyidirإِلَيَّbana göreمِمَّاşeydenيَدۡعُونَنِيٓbeni çağırdığıإِلَيۡهِۖbunlarınوَإِلَّاve eğerتَصۡرِفۡsavmazsanعَنِّيbendenكَيۡدَهُنَّonların hileleriniأَصۡبُkayarımإِلَيۡهِنَّonlaraوَأَكُنve olurumمِّنَcahillerdenٱلۡجَٰهِلِينَ*
 
ANLAMI
Yusuf: "Rabbim! Hapis benim için, bunların istediklerini yapmaktan daha iyidir. Eğer tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve bilmeyenlerden olurum." dedi.
Ayet 34 Arapça Ayet
فَٱسۡتَجَابَdu'asını kabul ettiلَهُۥonunرَبُّهُۥRabbiفَصَرَفَsavdıعَنۡهُondanكَيۡدَهُنَّۚonların hileleriniإِنَّهُۥşüphesizهُوَOٱلسَّمِيعُişitendirٱلۡعَلِيمُbilendir
 
ANLAMI
Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzağına engel oldu. Zira O, işitir ve bilir.
Ayet 35 Arapça Ayet
ثُمَّsonraبَدَاuygun geldiلَهُمonlaraمِّنۢsonra (bile)بَعۡدِ*مَاgördüktenرَأَوُاْ*ٱلۡأٓيَٰتِdelilleriلَيَسۡجُنُنَّهُۥonu zindana atmalarıحَتَّىٰkadarحِينٖbir süreye
 
ANLAMI
Sonra, kadının ailesi delilleri Yusuf'un lehinde gördüğü halde, onu bir süre için hapsetmeyi uygun buldu.
Ayet 36 Arapça Ayet
وَدَخَلَve girdiمَعَهُonunla beraberٱلسِّجۡنَzindanaفَتَيَانِۖiki genç dahaقَالَdedi kiأَحَدُهُمَآonlardan biriإِنِّيٓşüphesiz benأَرَىٰنِيٓ(düşümde) görüyorumأَعۡصِرُsıktığımıخَمۡرٗاۖşarapوَقَالَve dediٱلۡأٓخَرُöteki deإِنِّيٓben deأَرَىٰنِيٓgörüyorum kiأَحۡمِلُtaşıyorumفَوۡقَüstündeرَأۡسِيbaşımınخُبۡزٗاekmekتَأۡكُلُyiyorٱلطَّيۡرُkuşlarمِنۡهُۖondanنَبِّئۡنَاbize haber verبِتَأۡوِيلِهِۦٓۖbunun yorumunuإِنَّاzira bizنَرَىٰكَseni görüyoruzمِنَgüzel davrananlardanٱلۡمُحۡسِنِينَ*
 
ANLAMI
Hapse, onunla beraber, iki genç daha girdi. Biri, "Rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm" dedi; diğeri "Başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm" dedi. "Bize bunu yorumla; senin iyi bir kimse olduğunu görüyoruz"
Ayet 37 Arapça Ayet
قَالَ(Yusuf) şöyle dediلَاsize gelmezيَأۡتِيكُمَا*طَعَامٞbir yemekتُرۡزَقَانِهِۦٓrızık olarak verilenإِلَّاmutlakaنَبَّأۡتُكُمَاsize haber vermiş olurumبِتَأۡوِيلِهِۦbunun yorumunuقَبۡلَöncedenأَنsize gelmedenيَأۡتِيَكُمَاۚ*ذَٰلِكُمَاbuمِمَّاşeylerdendirعَلَّمَنِيbana öğrettiğiرَبِّيٓۚRabbiminإِنِّيşüphesiz benتَرَكۡتُterk ettimمِلَّةَdininiقَوۡمٖbir kavminلَّاinanmıyorlarيُؤۡمِنُونَ*بِٱللَّهِAllah'aوَهُمve onlarبِٱلۡأٓخِرَةِahiretiهُمۡonlarكَٰفِرُونَinkar ediyorlar
 
ANLAMI
Yusuf: "Rabbimin bana öğrettiği bilgi ile, daha yiyeceğiniz yemek gelmeden size onu yorumlarım. Doğrusu ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden, bir milletin dinini bırakmışımdır.
SAYFA 240
Ayet 38 Arapça Ayet
وَٱتَّبَعۡتُve uydumمِلَّةَdinineءَابَآءِيٓatalarımإِبۡرَٰهِيمَİbrahim'inوَإِسۡحَٰقَve İshak'ınوَيَعۡقُوبَۚve Ya'kub'unمَا(hakkımız) yokturكَانَbizimلَنَآ*أَنortak koşmağaنُّشۡرِكَ*بِٱللَّهِAllah'aمِنherhangi birشَيۡءٖۚşeyiذَٰلِكَbuمِنbir lutfudurفَضۡلِ*ٱللَّهِAllah'ınعَلَيۡنَاüzerimizeوَعَلَىve üzerineٱلنَّاسِinsanlarınوَلَٰكِنَّamaأَكۡثَرَçoğuٱلنَّاسِinsanlarınلَاşükretmezlerيَشۡكُرُونَ*
 
ANLAMI
Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir ortak koşmak bize yaraşmaz; bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfudur; fakat insanların çoğu şükretmez" dedi.
Ayet 39 Arapça Ayet
يَٰصَٰحِبَيِEy benim arkadaşlarımٱلسِّجۡنِzindanءَأَرۡبَابٞtanrılar mı?مُّتَفَرِّقُونَçeşitliخَيۡرٌdaha hayırlıdırأَمِyoksaٱللَّهُAllah (mı?)ٱلۡوَٰحِدُtekٱلۡقَهَّارُkahhar olan
 
ANLAMI
"Ey mahpus arkadaşlarım! Ayrı ayrı bir sürü uydurma rabler mi daha iyidir, yoksa her şeyden üstün tek Allah mı?"
Ayet 40 Arapça Ayet
مَاsiz tapmıyorsunuzتَعۡبُدُونَ*مِنo'nu bırakıpدُونِهِۦٓ*إِلَّآbaşkasınaأَسۡمَآءٗ(boş) isimlerdenسَمَّيۡتُمُوهَآisimlendirdiğiأَنتُمۡsizinوَءَابَآؤُكُمve atalarınızınمَّآindirmemiştirأَنزَلَ*ٱللَّهُAllahبِهَاonlar hakkındaمِنhiçbirسُلۡطَٰنٍۚdelilإِنِyokturٱلۡحُكۡمُ(hiçbir) HükümإِلَّاdışındaلِلَّهِAllah'ınأَمَرَO emretmiştirأَلَّاtapmamanızıتَعۡبُدُوٓاْ*إِلَّآbaşkasınaإِيَّاهُۚkendisindenذَٰلِكَişte budurٱلدِّينُdinٱلۡقَيِّمُdoğruوَلَٰكِنَّamaأَكۡثَرَçoğuٱلنَّاسِinsanlarınلَاbilmezlerيَعۡلَمُونَ*
 
ANLAMI
"Allah'ı bırakıp taptığınız, sizin ve babalarınızın adlandırdığı putlardan başka bir şey değildir. Allah onların doğru olduğuna dair bir delil indirmemiştir. Hüküm vermek ancak Allah'a aittir; kendisinden başkasına değil, O'na tapmanızı emretmiştir. Bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler".
Ayet 41 Arapça Ayet
يَٰصَٰحِبَيِEy arkadaşlarımٱلسِّجۡنِzindanأَمَّآikinizden birinizأَحَدُكُمَا*فَيَسۡقِيyine sunacakرَبَّهُۥefendisineخَمۡرٗاۖşarapوَأَمَّاdiğeri iseٱلۡأٓخَرُ*فَيُصۡلَبُasılacakفَتَأۡكُلُyiyecekٱلطَّيۡرُkuşlarمِنonun başındanرَّأۡسِهِۦۚ*قُضِيَkesinleşmiştirٱلۡأَمۡرُٱلَّذِيhakkındaفِيهِ*تَسۡتَفۡتِيَانِsorduğunuz
 
ANLAMI
"Ey mahpus arkadaşlarım! Biriniz efendinize şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Sorduğunuz iş işte böylece kesinleşmiştir."
Ayet 42 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiلِلَّذِيkişiyeظَنَّsandığıأَنَّهُۥonunنَاجٖkurtulacağınıمِّنۡهُمَاo iki kişidenٱذۡكُرۡنِيbeni anعِندَyanındaرَبِّكَefendin(kralın)ınفَأَنسَىٰهُfakat ona unutturduٱلشَّيۡطَٰنُşeytanذِكۡرَsöylemeyiرَبِّهِۦefendisineفَلَبِثَ(böylece) kaldıفِيzindandaٱلسِّجۡنِ*بِضۡعَbirkaçسِنِينَyıl
 
ANLAMI
İkisinden, kurtulacağını sandığı kimseye Yusuf: "Efendinin yanında beni an" dedi. Ama şeytan efendisine onu hatırlatmayı unutturdu ve Yusuf bu yüzden daha birkaç yıl hapiste kaldı.
Ayet 43 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiٱلۡمَلِكُKralإِنِّيٓşüphesiz benأَرَىٰ(düşümde) görüyorumسَبۡعَyediبَقَرَٰتٖinekسِمَانٖsemizيَأۡكُلُهُنَّbunları yiyorسَبۡعٌyediعِجَافٞzayıf inekوَسَبۡعَve yediسُنۢبُلَٰتٍbaşakخُضۡرٖyeşilوَأُخَرَve diğerleri deيَابِسَٰتٖۖkuruيَـٰٓأَيُّهَاEyٱلۡمَلَأُefendilerأَفۡتُونِيbana anlatınفِيbu rü'yamıرُءۡيَٰيَ*إِنeğerكُنتُمۡsizلِلرُّءۡيَاrü'yaتَعۡبُرُونَta'bir ediyorsanız
 
ANLAMI
Hükümdar: "Ben, yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğini; yedi yeşil başak ve bir o kadar da kurumuş başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yormasını biliyorsanız rüyamı söyleyiniz." dedi.
SAYFA 241
Ayet 44 Arapça Ayet
قَالُوٓاْdediler kiأَضۡغَٰثُkarmakarışıkأَحۡلَٰمٖۖdüşlerوَمَاdeğilizنَحۡنُbizبِتَأۡوِيلِyorumunuٱلۡأَحۡلَٰمِdüşlerinبِعَٰلِمِينَbilen(kişi)ler
 
ANLAMI
Etrafındakiler: "Bir takım karışık rüyalar; biz böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz" dediler.
Ayet 45 Arapça Ayet
وَقَالَdedi kiٱلَّذِيkurtulanıنَجَا*مِنۡهُمَاiki kişidenوَٱدَّكَرَhatırladıبَعۡدَsonraأُمَّةٍuzun bir süreأَنَا۠benأُنَبِّئُكُمsize haber veririmبِتَأۡوِيلِهِۦonun yorumunuفَأَرۡسِلُونِhemen beni gönderin
 
ANLAMI
Hapisteki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra Yusuf'u hatırladı ve: "Ben size bunu yorumlayacağım, hele beni gönderin" dedi.
Ayet 46 Arapça Ayet
يُوسُفُYusufأَيُّهَاeyٱلصِّدِّيقُçok doğru söyleyenأَفۡتِنَاbize bilgi verفِيhakkındaسَبۡعِyediبَقَرَٰتٖineğiسِمَانٖsemizيَأۡكُلُهُنَّyiyorlarسَبۡعٌyediعِجَافٞzayıf (inek)وَسَبۡعِve yediسُنۢبُلَٰتٍbaşakخُضۡرٖyeşilوَأُخَرَdiğeri deيَابِسَٰتٖkuruلَّعَلِّيٓumarım kiأَرۡجِعُdönerimإِلَىinsanlaraٱلنَّاسِ*لَعَلَّهُمۡonlar daيَعۡلَمُونَbilirler
 
ANLAMI
Hapishaneye varıp: "Ey doğru sözlü Yusuf! Rüyada görülen yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi; yedi yeşil başak ve bir o kadar kuru başak nedir Bize yorumla, ben de insanlara ulaştırayım da bilsinler" dedi.
Ayet 47 Arapça Ayet
قَالَ(Yusuf) dedi kiتَزۡرَعُونَsiz (ürünü) ekinسَبۡعَyediسِنِينَyılدَأَبٗاâdetiniz üzereفَمَاne kiحَصَدتُّمۡbiçtinizفَذَرُوهُbırakın onuفِيbaşağındaسُنۢبُلِهِۦٓ*إِلَّاhariçقَلِيلٗاaz bir mikdarمِّمَّاyiyeceğinizتَأۡكُلُونَ*
 
ANLAMI
Yusuf: "Devamlı yedi sene ekin ekip, biçtiğiniz ekinin yediğinizden artanını başağında bırakın."
Ayet 48 Arapça Ayet
ثُمَّsonraيَأۡتِيgelirمِنۢardındanبَعۡدِ*ذَٰلِكَonunسَبۡعٞyediشِدَادٞzorlu (yıl)يَأۡكُلۡنَyeyip bitirirمَاönceden (biriktirdiklerinizi)قَدَّمۡتُمۡ*لَهُنَّonlardanإِلَّاdışındaقَلِيلٗاaz miktarمِّمَّاsakladığınızتُحۡصِنُونَ*
 
ANLAMI
"Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir, bütün biriktirdiğinizi yer, yalnız az bir miktar saklarsınız."
Ayet 49 Arapça Ayet
ثُمَّsonraيَأۡتِيgelirمِنۢardındanبَعۡدِ*ذَٰلِكَbununعَامٞbir yılفِيهِo (yılda)يُغَاثُbol yağmur verilirٱلنَّاسُinsanlaraوَفِيهِve o (yıl)يَعۡصِرُونَ(insanlar meyve) sıkarlar
 
ANLAMI
"Sonra, halkın yağmur göreceği bir yıl gelir, o zaman sıkıp sağarlar" dedi.
Ayet 50 Arapça Ayet
وَقَالَdedi kiٱلۡمَلِكُKralٱئۡتُونِيbana getirinبِهِۦۖonuفَلَمَّاne zaman kiجَآءَهُgelince (Yusuf'a)ٱلرَّسُولُelçiقَالَdediٱرۡجِعۡdönإِلَىٰefendineرَبِّكَ*فَسۡـَٔلۡهُve ona sorمَاneydi?بَالُmaksadıٱلنِّسۡوَةِkadınlarınٱلَّـٰتِيkesenقَطَّعۡنَ*أَيۡدِيَهُنَّۚelleriniإِنَّşüphesizرَبِّيRabbimبِكَيۡدِهِنَّonların tuzaklarınıعَلِيمٞbiliyor
 
ANLAMI
Hükümdar: "Onu bana getirin" dedi. Yusuf'a elçi gelince, "Efendine dön, kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi bir sor; doğrusu Rabbim onların hilesini bilir" dedi.
Ayet 51 Arapça Ayet
قَالَdediمَاneydi?خَطۡبُكُنَّdurumunuzإِذۡzamanرَٰوَدتُّنَّmurad almak istediğinizيُوسُفَYusuf'unعَنnefsindenنَّفۡسِهِۦۚ*قُلۡنَdediler kiحَٰشَhaşaلِلَّهِAllah içinمَاbiz bilmiyoruzعَلِمۡنَا*عَلَيۡهِonunمِنhiçbirسُوٓءٖۚkötülüğünüقَالَتِdediٱمۡرَأَتُkarısı daٱلۡعَزِيزِAziz'inٱلۡـَٰٔنَişte şimdiحَصۡحَصَyerini bulduٱلۡحَقُّhakأَنَا۠benرَٰوَدتُّهُۥmurad almak istemiştimعَنonun nefsindenنَّفۡسِهِۦ*وَإِنَّهُۥşüphesiz oلَمِنَdoğrulardandırٱلصَّـٰدِقِينَ*
 
ANLAMI
Hükümdar kadınlara: "Yusuf'un olmak istediğiniz zaman durumunuz neydi?" dedi. Kadınlar, "Haşa! Onun bir fenalığını görmedik" dediler. Vezirin karısı: "Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun olmak isteyen bendim; doğrusu Yusuf doğrulardandır" dedi.
Ayet 52 Arapça Ayet
ذَٰلِكَbu (sözlerim)لِيَعۡلَمَbilmesi içindirأَنِّيbenimلَمۡkendisine hainlik etmediğimiأَخُنۡهُ*بِٱلۡغَيۡبِarkadanوَأَنَّve muhakkakٱللَّهَAllah'ınلَاbaşarıya ulaştırmayacağınıيَهۡدِي*كَيۡدَtuzağınıٱلۡخَآئِنِينَhainlerin
 
ANLAMI
Yusuf, "Maksadım, vezire, gıyabında ihanet etmediğimi, hainlerin tuzaklarını Allah'ın başarıya erdirmediğini bilmesini sağlamaktı" dedi.
SAYFA 242  •  CÜZ 13
Ayet 53 Arapça Ayet
۞وَمَآben temize çıkarmamأُبَرِّئُ*نَفۡسِيٓۚnefsimiإِنَّçünküٱلنَّفۡسَnefisلَأَمَّارَةُۢdaima emredicidirبِٱلسُّوٓءِkötülüğüإِلَّاhariçمَاesirgediğiرَحِمَ*رَبِّيٓۚRabbiminإِنَّşüphesizرَبِّيRabbimغَفُورٞbağışlayandırرَّحِيمٞesirgeyendir
 
ANLAMI
"Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadıkça, kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir."
Ayet 54 Arapça Ayet
وَقَالَdediٱلۡمَلِكُKralٱئۡتُونِيbana getirinبِهِۦٓonuأَسۡتَخۡلِصۡهُonu özel (dost) yapayımلِنَفۡسِيۖkendimeفَلَمَّاne zaman kiكَلَّمَهُۥonunla konuşuncaقَالَdedi kiإِنَّكَşüphesiz senٱلۡيَوۡمَbugünلَدَيۡنَاyanımızdaمَكِينٌmevki sahibisinأَمِينٞgüvenilir(bir kimse)sin
 
ANLAMI
Hükümdar: "Onu bana getirin, yanıma alayım" dedi. Onunla konuşunca: "Bugün senin yanımızda önemli bir yerin ve güvenilir bir durumun vardır." dedi.
Ayet 55 Arapça Ayet
قَالَdediٱجۡعَلۡنِيbeni tayin etعَلَىٰüstüneخَزَآئِنِhazineleriٱلۡأَرۡضِۖülkeninإِنِّيçünkü benحَفِيظٌiyi korurعَلِيمٞiyi bilirim
 
ANLAMI
Yusuf: "Beni memleketin hazinelerine memur et, çünkü ben korumasını ve yönetmesini bilirim" dedi.
Ayet 56 Arapça Ayet
وَكَذَٰلِكَböyleceمَكَّنَّاbiz iktidar verdikلِيُوسُفَYusuf'aفِيo ülke'deٱلۡأَرۡضِ*يَتَبَوَّأُkonaklardıمِنۡهَاoradaحَيۡثُyerdeيَشَآءُۚdilediğiنُصِيبُbiz ulaştırırızبِرَحۡمَتِنَاrahmetimiziمَنkimseyeنَّشَآءُۖdilediğimizوَلَاzayi etmeyizنُضِيعُ*أَجۡرَecriniٱلۡمُحۡسِنِينَgüzel davrananların
 
ANLAMI
Yusuf'u böylece o memlekete yerleştirdik; istediği yerlerde oturabilirdi. Rahmetimizi tıpkı bu misalde olduğu gibi istediğimize veririz; iyi davrananların ecrini zayi etmeyiz.
Ayet 57 Arapça Ayet
وَلَأَجۡرُelbette ödülüٱلۡأٓخِرَةِahiretخَيۡرٞdaha hayırlıdırلِّلَّذِينَkimseler içinءَامَنُواْinanan(lar)وَكَانُواْve (için)يَتَّقُونَkorunanlar
 
ANLAMI
Ama ahiret ecri, inananlar ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir.
Ayet 58 Arapça Ayet
وَجَآءَve geldilerإِخۡوَةُkardeşleriيُوسُفَYusuf'unفَدَخَلُواْgirdilerعَلَيۡهِonun yanınaفَعَرَفَهُمۡo onları tanıdıوَهُمۡfakat onlarلَهُۥonuمُنكِرُونَtanımıyorlardı
 
ANLAMI
Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Kendisini tanımadıkları halde o onları tanıdı.
Ayet 59 Arapça Ayet
وَلَمَّاve ne zaman kiجَهَّزَهُمyüklettiبِجَهَازِهِمۡonların yükleriniقَالَdedi kiٱئۡتُونِيbana getirinبِأَخٖkardeşiniziلَّكُمsizinمِّنۡbabanızdan (olan)أَبِيكُمۡۚ*أَلَاgörmüyor musunuz?تَرَوۡنَ*أَنِّيٓbenأُوفِيtam yapıyorumٱلۡكَيۡلَölçüyüوَأَنَا۠ve benخَيۡرُen iyisiyimٱلۡمُنزِلِينَkonukseverlerin
 
ANLAMI
Onların yüklerini hazırlatınca şöyle dedi: "Baba bir kardeşinizi bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafir konuklayanların en iyisi olduğumu görmüyor musunuz?"
Ayet 60 Arapça Ayet
فَإِنeğerلَّمۡbana getirmezsenizتَأۡتُونِي*بِهِۦonuفَلَاartık yokturكَيۡلَölçecek bir şeyلَكُمۡsizeعِندِيbenim yanımdaوَلَا(bir daha) bana yaklaşmayınتَقۡرَبُونِ*
 
ANLAMI
"Eğer onu bana getirmezseniz bundan böyle benden bir ölçek bile alamazsınız ve bana artık yaklaşmayın da."
Ayet 61 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiسَنُرَٰوِدُistemeğe çalışacağızعَنۡهُonuأَبَاهُbabasındanوَإِنَّاve biz muhakkakلَفَٰعِلُونَmutlaka yapacağız
 
ANLAMI
Kardeşleri: "Babasını ikna etmeye çalışacağız ve her halde bunu yaparız" dediler.
Ayet 62 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiلِفِتۡيَٰنِهِuşaklarınaٱجۡعَلُواْkoyun!بِضَٰعَتَهُمۡonların sermayeleriniفِيiçineرِحَالِهِمۡyüklerininلَعَلَّهُمۡbelki onlarيَعۡرِفُونَهَآbunun farkına varırlarإِذَاzamanٱنقَلَبُوٓاْdöndükleriإِلَىٰٓailelerineأَهۡلِهِمۡ*لَعَلَّهُمۡbelki deيَرۡجِعُونَgeri dönerler
 
ANLAMI
Yusuf adamlarına: "Karşılık olarak getirdiklerini de yüklerine koyun. Belki ailelerine varınca, onu anlarlar da bir daha dönerler" dedi.
Ayet 63 Arapça Ayet
فَلَمَّاzamanرَجَعُوٓاْdöndükleriإِلَىٰٓbabalarınaأَبِيهِمۡ*قَالُواْdediler kiيَـٰٓأَبَانَاEy babamızمُنِعَmen'edildiمِنَّاbizdenٱلۡكَيۡلُölçüفَأَرۡسِلۡ(oyüzden) gönderمَعَنَآbizimle beraberأَخَانَاkardeşimiziنَكۡتَلۡölç(üp al)alımوَإِنَّاşüphesiz bizلَهُۥonuلَحَٰفِظُونَmutlaka koruruz
 
ANLAMI
Babalarına döndüklerinde, "Ey babamız! Bize yiyecek yasak edildi, kardeşimizi bizimle beraber gönder de yiyecek alalım. Onu elbette koruruz" dediler.
SAYFA 243
Ayet 64 Arapça Ayet
قَالَdedi kiهَلۡmi?ءَامَنُكُمۡsize güveneyimعَلَيۡهِonun hakkındaإِلَّاancakكَمَآgibiأَمِنتُكُمۡsize güvendiğimعَلَىٰٓ(için)أَخِيهِkardeşiمِنdaha önceقَبۡلُ*فَٱللَّهُAllah'tırخَيۡرٌen iyiحَٰفِظٗاۖkoruyanوَهُوَve Oأَرۡحَمُen merhametlisidirٱلرَّـٰحِمِينَmerhametlilerin
 
ANLAMI
"Daha önce kardeşini size emanet ettiğim gibi, şimdi onu emanet eder miyim Ama Allah en iyi koruyandır, O merhametlilerin merhametlisidir" dedi.
Ayet 65 Arapça Ayet
وَلَمَّاne zaman kiفَتَحُواْaçtılarمَتَٰعَهُمۡ(zahire) yükleriniوَجَدُواْbuldularبِضَٰعَتَهُمۡsermayeleriniرُدَّتۡgeri verilmişإِلَيۡهِمۡۖkendilerineقَالُواْdediler kiيَـٰٓأَبَانَاEy babamızمَاdaha ne?نَبۡغِيۖistiyoruzهَٰذِهِۦişteبِضَٰعَتُنَاsermayemizرُدَّتۡgeri verilmişإِلَيۡنَاۖbizeوَنَمِيرُyine yiyecek getiririzأَهۡلَنَاailemizeوَنَحۡفَظُve koruruzأَخَانَاkardeşimiziوَنَزۡدَادُve fazla alırızكَيۡلَyüküبَعِيرٖۖbir deveذَٰلِكَbuكَيۡلٞbir ölçüdürيَسِيرٞaz
 
ANLAMI
Yüklerini açınca karşılık olarak götürdükleri mallarının kendilerine iade edilmiş olduğunu gördüler. "Ey babamız! Daha ne isteriz; işte mallarımız da bize iade edilmiş; ailemize onunla yine yiyecek getirir, kardeşimizi de korur ve bir deve yükü de artırmış oluruz; esasen bu az bir şeydir" dediler.
Ayet 66 Arapça Ayet
قَالَdedi kiلَنۡonu asla göndermemأُرۡسِلَهُۥ*مَعَكُمۡsizinleحَتَّىٰkadarتُؤۡتُونِsiz bana verinceyeمَوۡثِقٗاsağlam bir sözمِّنَAllah adınaٱللَّهِ*لَتَأۡتُنَّنِيbana getireceğinizeبِهِۦٓonuإِلَّآdışındaأَنkuşatılıp engellenmenizيُحَاطَ*بِكُمۡۖsizinفَلَمَّآne zaman kiءَاتَوۡهُverdilerمَوۡثِقَهُمۡsözleriniقَالَdediٱللَّهُAllahعَلَىٰüzerineمَاşeyنَقُولُsöylediğimizوَكِيلٞvekildir
 
ANLAMI
Babaları: "Hepiniz helak olmadıkça onu bana geri getireceğinize dair Allah'a karşı sağlam bir söz vermezseniz, sizinle göndermeyeceğim" dedi. Söz verdiklerinde: "Sözümüze Allah vekildir" dedi.
Ayet 67 Arapça Ayet
وَقَالَve dedi kiيَٰبَنِيَّey oğullarımلَاgirmeyinتَدۡخُلُواْ*مِنۢkapıdanبَابٖ*وَٰحِدٖbirوَٱدۡخُلُواْ(fakat) girinمِنۡkapılardanأَبۡوَٰبٖ*مُّتَفَرِّقَةٖۖayrı ayrıوَمَآveأُغۡنِيsavamamعَنكُمsizdenمِّنَAllah'tan gelecekٱللَّهِ*مِنhiçbirشَيۡءٍۖşeyiإِنِyokturٱلۡحُكۡمُ(hiçbir) HükümإِلَّاdışındaلِلَّهِۖAllah'ınعَلَيۡهِO'naتَوَكَّلۡتُۖtevekkül ettimوَعَلَيۡهِve O'naفَلۡيَتَوَكَّلِtevekkül etsinlerٱلۡمُتَوَكِّلُونَtevekkül edenler
 
ANLAMI
Babaları: "Oğullarım! Tek bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah katında size bir faydam olmaz, hüküm ancak Allah'ındır, O'na güvendim, güvenenler de O'na güvensinler" dedi.
Ayet 68 Arapça Ayet
وَلَمَّاne zaman kiدَخَلُواْgirdilerمِنۡyerdenحَيۡثُ*أَمَرَهُمۡemrettiğiأَبُوهُمbabalarınınمَّاidiكَانَ*يُغۡنِيsavamazعَنۡهُمonlardanمِّنَAllah-tan (gelecek)ٱللَّهِAllahمِنhiçbirشَيۡءٍşeyiإِلَّاama sadeceحَاجَةٗbir dileğiفِيiçindekiنَفۡسِnefsiيَعۡقُوبَYa'kub'unقَضَىٰهَاۚaçığa çıkardıوَإِنَّهُۥşüphesiz Oلَذُوsahibi idiعِلۡمٖbilgiلِّمَاötürüعَلَّمۡنَٰهُona öğrettiğimizdenوَلَٰكِنَّfakatأَكۡثَرَçoğuٱلنَّاسِinsanlarınلَاbilmezlerيَعۡلَمُونَ*
 
ANLAMI
Babalarının emrettiği gibi girdiler. Esasen bu, Allah katında onlara bir fayda sağlamazdı, ancak Yakub içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. O, şüphesiz kendisine öğrettiğimizi bilir fakat insanların çoğu bilmezler.
Ayet 69 Arapça Ayet
وَلَمَّاne zaman kiدَخَلُواْgirinceعَلَىٰhuzurunaيُوسُفَYusuf'unءَاوَىٰٓaldıإِلَيۡهِyanınaأَخَاهُۖkardeşiniقَالَdediإِنِّيٓgerçekten benأَنَا۠benأَخُوكَsenin kardeşinimفَلَاüzülmeتَبۡتَئِسۡ*بِمَاsebebiyleكَانُواْonların yaptıklarıيَعۡمَلُونَ*
 
ANLAMI
Yusuf'un yanına girdiklerinde, kardeşini bağrına bastı ve: "Ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına artık üzülme" dedi.
SAYFA 244
Ayet 70 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiجَهَّزَهُمhazırlatırkenبِجَهَازِهِمۡonların yükleriniجَعَلَkoyduٱلسِّقَايَةَsu tasınıفِيiçineرَحۡلِyükününأَخِيهِkardeşininثُمَّsonraأَذَّنَseslendiمُؤَذِّنٌbir tellalأَيَّتُهَاEyٱلۡعِيرُkervanإِنَّكُمۡşüphesiz sizلَسَٰرِقُونَhırsızsınız
 
ANLAMI
Yusuf onların yüklerini yükletirken, bir su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra bir münadi şöyle bağırdı: "Ey kervancılar, siz hırsızsınız!"
Ayet 71 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiوَأَقۡبَلُواْdönerekعَلَيۡهِمbunlaraمَّاذَاne?تَفۡقِدُونَkaybettiniz
 
ANLAMI
Geri dönerek, "Ne kaybettiniz?" dediler.
Ayet 72 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiنَفۡقِدُkaybettikصُوَاعَsu tasınıٱلۡمَلِكِKralınوَلِمَنkimseyeجَآءَve getirenبِهِۦonuحِمۡلُyükü (mükafat) varبَعِيرٖbir deveوَأَنَا۠ve benبِهِۦbunaزَعِيمٞkefilim
 
ANLAMI
"Hükümdarın su kabını kaybettik, onu getirene bir deve yükü mükafat verilecek, buna ben kefil oluyorum" dediler.
Ayet 73 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerتَٱللَّهِAllah'a and olsunلَقَدۡelbetteعَلِمۡتُمsiz de bilmişsinizdir kiمَّاbiz gelmedikجِئۡنَا*لِنُفۡسِدَbozgunculuk yapmak içinفِيbu yereٱلۡأَرۡضِ*وَمَاveكُنَّاdeğilizسَٰرِقِينَhırsız
 
ANLAMI
"Allah'a yemin ederiz ki memleketi ifsat etmeğe gelmediğimizi ve hırsız da olmadığımızı biliyorsunuz" dediler.
Ayet 74 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerفَمَاnedir?جَزَـٰٓؤُهُۥٓcezasıإِنeğerكُنتُمۡisenizكَٰذِبِينَyalancı
 
ANLAMI
"Yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?" dediler.
Ayet 75 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerجَزَـٰٓؤُهُۥcezasıمَنkiminوُجِدَbulunursaفِيyükündeرَحۡلِهِۦ*فَهُوَişte oجَزَـٰٓؤُهُۥۚonun karşılığıdırكَذَٰلِكَböyleceنَجۡزِيbiz cezalandırırızٱلظَّـٰلِمِينَhaksızları
 
ANLAMI
"Cezası, kimin yükünde bulunursa, ceza olarak ona el konulur; biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler.
Ayet 76 Arapça Ayet
فَبَدَأَ(aramağa) başladıبِأَوۡعِيَتِهِمۡonların yükleriniقَبۡلَönceوِعَآءِyükündenأَخِيهِkardeşininثُمَّsonraٱسۡتَخۡرَجَهَا(tası) çıkardıمِنyükündenوِعَآءِ*أَخِيهِۚkardeşininكَذَٰلِكَişte böyleكِدۡنَاbir çare öğrettikلِيُوسُفَۖYusuf'aمَاidiكَانَ*لِيَأۡخُذَyoksa alamazأَخَاهُkardeşiniفِيgöreدِينِdini(kanunu)naٱلۡمَلِكِkralınإِلَّآdışındaأَنeğerيَشَآءَdilemesiٱللَّهُۚAllah'ınنَرۡفَعُbiz yükseltirizدَرَجَٰتٖderecelerleمَّنkimseyiنَّشَآءُۗdilediğimizوَفَوۡقَve üstünde (vardır)كُلِّherذِيsahibininعِلۡمٍbilgiعَلِيمٞdaha bir bilen
 
ANLAMI
Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı; sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasını vahyettik. Çünkü hükümdarın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinden üstün bir bilen bulunur.
Ayet 77 Arapça Ayet
۞قَالُوٓاْdediler kiإِنeğerيَسۡرِقۡçaldıysaفَقَدۡelbetteسَرَقَçalmıştıأَخٞkardeşi deلَّهُۥonunمِنbundan önceقَبۡلُۚ*فَأَسَرَّهَاbunu sakladıيُوسُفُYusufفِيiçindeنَفۡسِهِۦ*وَلَمۡaçmadıيُبۡدِهَا*لَهُمۡۚonlaraقَالَdediأَنتُمۡsizشَرّٞfenaمَّكَانٗاۖdurumdasınızوَٱللَّهُve Allahأَعۡلَمُçok iyi biliyorبِمَا(içyüzünü)تَصِفُونَanlattığınızın
 
ANLAMI
"Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı" dediler. Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. İçinden, "Durumunuz pek kötüdür; anlattığınızı Allah daha iyi bilir" dedi.
Ayet 78 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiيَـٰٓأَيُّهَاEyٱلۡعَزِيزُvezirإِنَّşüphesizلَهُۥٓonun vardırأَبٗاbabasıشَيۡخٗاbir ihtiyarكَبِيرٗاbüyükفَخُذۡo yüzden alأَحَدَنَا(bizden) birimiziمَكَانَهُۥٓۖonun yerineإِنَّاdoğrusu bizنَرَىٰكَseni görüyoruzمِنَiyilik edenlerdenٱلۡمُحۡسِنِينَ*
 
ANLAMI
Kardeşleri: "Ey Vezir! Onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Doğrusu biz senin iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz" dediler.
SAYFA 245
Ayet 79 Arapça Ayet
قَالَdediمَعَاذَsığınırızٱللَّهِAllah'aأَنalmaktanنَّأۡخُذَ*إِلَّاbaşkasınıمَنkimsedenوَجَدۡنَاbulduğumuzمَتَٰعَنَاeşyamızıعِندَهُۥٓyanındaإِنَّآyoksa bizإِذٗاo zamanلَّظَٰلِمُونَzulmedenler (oluruz)
 
ANLAMI
"Maazallah! Biz, malımızı kimde bulmuşsak ancak onu alıkoruz, yoksa haksızlık etmiş oluruz" dedi.
Ayet 80 Arapça Ayet
فَلَمَّاne zaman kiٱسۡتَيۡـَٔسُواْumudu kesinceمِنۡهُondanخَلَصُواْ(bir kenara) çekildilerنَجِيّٗاۖfısıldaşarakقَالَdedi kiكَبِيرُهُمۡbüyükleriأَلَمۡbilmiyor musunuz?تَعۡلَمُوٓاْ*أَنَّkiأَبَاكُمۡbabanızقَدۡmuhakkakأَخَذَaldıعَلَيۡكُمsizdenمَّوۡثِقٗاkesin sözمِّنَ(adına)ٱللَّهِAllahوَمِنveقَبۡلُdaha önceمَاişlediğinizفَرَّطتُمۡkusurunuzفِيhakkındaيُوسُفَۖYusufفَلَنۡaslaأَبۡرَحَayrılmayacağımٱلۡأَرۡضَbu yerdenحَتَّىٰkadarيَأۡذَنَizin verinceyeلِيٓbanaأَبِيٓbabamأَوۡyahutيَحۡكُمَhükmedinceyeٱللَّهُAllahلِيۖbenim içinوَهُوَve Oخَيۡرُen iyisidirٱلۡحَٰكِمِينَhükmedenlerin
 
ANLAMI
Ümidsizliğe düşünce, konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi: "Babanızın Allah'a karşı sizden bir söz aldığını, daha önce Yusuf meselesinde de ileri gittiğinizi bilmiyor musunuz Artık babam bana izin verene veya Allah hakkımda hüküm verene kadar ki O, hükmedenlerin en iyisidir bu yerden ayrılmayacağım. Siz dönün, babanıza gidin ve deyin ki: Ey Babamız! Senin oğlun hırsızlık yaptı, bu bildiğimizden başka bir şey görmedik; görülmeyeni de bilmeyiz; bulunduğumuz kasabanın halkına ve beraberinde olduğumuz kervana da sorabilirsin; biz şüphesiz doğru söylüyoruz."
Ayet 81 Arapça Ayet
ٱرۡجِعُوٓاْdönünإِلَىٰٓbabanızaأَبِيكُمۡ*فَقُولُواْdeyin kiيَـٰٓأَبَانَآEy babamızإِنَّşüphesizٱبۡنَكَoğlunسَرَقَhırsızlık ettiوَمَاdeğilizشَهِدۡنَآbiz şahidإِلَّاdışındakineبِمَاşeyinعَلِمۡنَاbildiğimizوَمَاveكُنَّاbiz değilizلِلۡغَيۡبِgaybınحَٰفِظِينَmuhafızları
 
ANLAMI
Yakup: "Sizi nefsiniz bir iş yapmaya sürükledi, artık bana güzelce sabır gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, çünkü O bilendir, hakimdir" dedi.
Ayet 82 Arapça Ayet
وَسۡـَٔلِ(istersen) sorٱلۡقَرۡيَةَkenteٱلَّتِيbulunduğumuzكُنَّا*فِيهَاİçindeوَٱلۡعِيرَve kervanaٱلَّتِيٓgeldiğimizأَقۡبَلۡنَا*فِيهَاۖİçindeوَإِنَّاve bizلَصَٰدِقُونَdoğru söylüyoruz
 
ANLAMI
Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.
Ayet 83 Arapça Ayet
قَالَdediبَلۡherhaldeسَوَّلَتۡsüslediلَكُمۡsizeأَنفُسُكُمۡnefislerinizأَمۡرٗاۖbir işiفَصَبۡرٞartık sabretmek gerekجَمِيلٌۖgüzelceعَسَىbelki deٱللَّهُAllahأَنbana getirirيَأۡتِيَنِي*بِهِمۡonlarınجَمِيعًاۚhepsiniإِنَّهُۥçünkü oهُوَOٱلۡعَلِيمُbilendirٱلۡحَكِيمُherşeyi hikmetle yapandır
 
ANLAMI
Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.
Ayet 84 Arapça Ayet
وَتَوَلَّىٰve yüzünü çevirdiعَنۡهُمۡonlardanوَقَالَve dediيَـٰٓأَسَفَىٰEy kederimعَلَىٰüzerindekiيُوسُفَYusufوَٱبۡيَضَّتۡve ağardıعَيۡنَاهُgözleriمِنَkederdenٱلۡحُزۡنِ*فَهُوَOكَظِيمٞyutkunuyordu
 
ANLAMI
Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.
Ayet 85 Arapça Ayet
قَالُواْdediler kiتَٱللَّهِVallahiتَفۡتَؤُاْsen hâlâتَذۡكُرُanıyorsunيُوسُفَYusuf'uحَتَّىٰsonundaتَكُونَolacaksınحَرَضًاhastaأَوۡyahutتَكُونَolacaksınمِنَhelak olanlardanٱلۡهَٰلِكِينَ*
 
ANLAMI
"Allah'a yemin ederiz ki, Yusuf'u anıp durman seni bitkin düşürecek veya helak olacaksın" dediler.
Ayet 86 Arapça Ayet
قَالَdediإِنَّمَآşüphesiz benأَشۡكُواْarz ederimبَثِّيüzüntümüوَحُزۡنِيٓve tasamıإِلَىyalnızٱللَّهِAllah'aوَأَعۡلَمُve bilirimمِنَtarafındanٱللَّهِAllahمَاşeyleriلَاsizin bilmediğinizتَعۡلَمُونَ*
 
ANLAMI
Yakup: "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a açarım. Allah katından, sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.
SAYFA 246
Ayet 87 Arapça Ayet
يَٰبَنِيَّey oğullarımٱذۡهَبُواْgidinفَتَحَسَّسُواْaraştırınمِنYusuf'uيُوسُفَ*وَأَخِيهِve kardeşiniوَلَاumut kesmeyinتَاْيۡـَٔسُواْ*مِنrahmetindenرَّوۡحِ*ٱللَّهِۖAllah'ınإِنَّهُۥziraلَاumut kesmezيَاْيۡـَٔسُ*مِنrahmetindenرَّوۡحِ*ٱللَّهِAllah'ınإِلَّاbaşkasıٱلۡقَوۡمُkavimdenٱلۡكَٰفِرُونَkafir
 
ANLAMI
"Ey Oğullarım! Gidin, Yusuf'u ve kardeşini arayın. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez."
Ayet 88 Arapça Ayet
فَلَمَّاböyleceدَخَلُواْgirdiklerindeعَلَيۡهِonun huzurunaقَالُواْdediler kiيَـٰٓأَيُّهَاEyٱلۡعَزِيزُvezirمَسَّنَاbize dokunduوَأَهۡلَنَاve çocuklarımızaٱلضُّرُّdarlıkوَجِئۡنَاve geldikبِبِضَٰعَةٖbir sermaye ileمُّزۡجَىٰةٖdeğersizفَأَوۡفِtam verلَنَاbizeٱلۡكَيۡلَölçyüوَتَصَدَّقۡve tasadduk eyleعَلَيۡنَآۖbizeإِنَّçünküٱللَّهَAllahيَجۡزِيmükafatlandırırٱلۡمُتَصَدِّقِينَtasadduk edenleri
 
ANLAMI
Kardeşleri vezirin yanına vardıklarında: "Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz darlığa uğradık; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır" dediler.
Ayet 89 Arapça Ayet
قَالَdedi kiهَلۡmi?عَلِمۡتُمbildinizمَّاnelerفَعَلۡتُمyaptığınızıبِيُوسُفَYusuf'aوَأَخِيهِve kardeşineإِذۡikenأَنتُمۡsizlerجَٰهِلُونَcahiller
 
ANLAMI
"Siz, Yusuf ve kardeşine bilmeden neler yaptığınızın farkında mısınız?" dedi.
Ayet 90 Arapça Ayet
قَالُوٓاْdedilerأَءِنَّكَyoksa sen misin?لَأَنتَsenيُوسُفُۖYusufقَالَdediأَنَا۠benيُوسُفُYusuf'umوَهَٰذَآve bu daأَخِيۖkardeşimdirقَدۡmuhakkakمَنَّlutfettiٱللَّهُAllahعَلَيۡنَآۖbizeإِنَّهُۥdoğrusu oمَنkimيَتَّقِkorkarsaوَيَصۡبِرۡve sabrederseفَإِنَّşüphesizٱللَّهَAllahلَاzayi etmezيُضِيعُ*أَجۡرَecriniٱلۡمُحۡسِنِينَiyilik edenlerin
 
ANLAMI
"Yoksa sen Yusuf musun?" dediler. "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu; doğrusu kim kötülükten sakınır ve sabrederse bilsin ki Allah iyi davrananların ecrini katiyen zayi etmez" dedi..
Ayet 91 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerتَٱللَّهِvallahiلَقَدۡdoğrusuءَاثَرَكَseni üstün kıldıٱللَّهُAllahعَلَيۡنَاbizeوَإِنve doğrusuكُنَّاbizلَخَٰطِـِٔينَsuç işlemiştik
 
ANLAMI
"Allah'a yemin ederiz ki, Allah seni bizden üstün tutmuştur; doğrusu biz suç işlemiştik" dediler.
Ayet 92 Arapça Ayet
قَالَdediلَاyokturتَثۡرِيبَkınamaعَلَيۡكُمُsizeٱلۡيَوۡمَۖbugünيَغۡفِرُbağışlarٱللَّهُAllahلَكُمۡۖsiziوَهُوَve Oأَرۡحَمُen merhametlisidirٱلرَّـٰحِمِينَmerhametlilerin
 
ANLAMI
Yusuf: "Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin" dedi.
Ayet 93 Arapça Ayet
ٱذۡهَبُواْgötürünبِقَمِيصِيbenim gömleğimiهَٰذَاşuفَأَلۡقُوهُkoyunعَلَىٰüzerineوَجۡهِyüzüأَبِيbabamınيَأۡتِbaşlasınبَصِيرٗاgörmeyeوَأۡتُونِيve bana gelinبِأَهۡلِكُمۡailenizle birlikteأَجۡمَعِينَbütün
 
ANLAMI
Yusuf: "Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin" dedi.
Ayet 94 Arapça Ayet
وَلَمَّاne zaman kiفَصَلَتِayrılıncaٱلۡعِيرُkervanقَالَdedi kiأَبُوهُمۡbabalarıإِنِّيbenلَأَجِدُalıyorumرِيحَkokusunuيُوسُفَۖYusuf'unلَوۡلَآeğerأَنbana bunak demezsenizتُفَنِّدُونِ*
 
ANLAMI
Kervan, memleketlerine dönmek üzere ayrıldığında, babaları: "Doğrusu ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum; ne olur bana bunak demeyin" dedi.
Ayet 95 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerتَٱللَّهِvallahiإِنَّكَelbette senلَفِيiçindesinضَلَٰلِكَşaşkınlığınınٱلۡقَدِيمِeski
 
ANLAMI
Çevresindekiler: "Allah'a yemin ederiz ki sen, hala eski şaşkınlığındasın" dediler.
SAYFA 247
Ayet 96 Arapça Ayet
فَلَمَّآzamanأَنgeldiğiجَآءَ*ٱلۡبَشِيرُmüjdeciأَلۡقَىٰهُkoyuncaعَلَىٰüzerineوَجۡهِهِۦyüzüفَٱرۡتَدَّderhalبَصِيرٗاۖgörür olduقَالَdedi kiأَلَمۡdemedim mi?أَقُل*لَّكُمۡsizeإِنِّيٓelbett benأَعۡلَمُbilirimمِنَAllahtanٱللَّهِ*مَاşeyleriلَاsizin bilmediğinizتَعۡلَمُونَ*
 
ANLAMI
Müjdeci gelip, gömleği Yakub'un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub "Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?" dedi.
Ayet 97 Arapça Ayet
قَالُواْdedilerيَـٰٓأَبَانَاEy babamızٱسۡتَغۡفِرۡbağışlanmasını dileلَنَاbizimذُنُوبَنَآgünahlarımızınإِنَّاgerçekten bizكُنَّاgünah işledikخَٰطِـِٔينَ*
 
ANLAMI
Oğulları: "Ey Babamız! Suçlarımızın bağışlanmasını dile, bizler hiç şüphesiz suçluyuz" dediler.
Ayet 98 Arapça Ayet
قَالَdediسَوۡفَ(şimdi)أَسۡتَغۡفِرُmağfiret dileyeceğimلَكُمۡsizin içinرَبِّيٓۖRabbimdenإِنَّهُۥşüphesiz OهُوَOٱلۡغَفُورُbağışlayandırٱلرَّحِيمُesirgeyendir
 
ANLAMI
Yakub: "Rabbim'den bağışlanmanızı dileyeceğim; O şüphesiz bağışlar ve merhamet eder" dedi.
Ayet 99 Arapça Ayet
فَلَمَّاnihayet;دَخَلُواْvardıklarındaعَلَىٰyanınaيُوسُفَYusuf'unءَاوَىٰٓçekip kucakladıإِلَيۡهِkendineأَبَوَيۡهِana-babasınıوَقَالَve dediٱدۡخُلُواْgirinمِصۡرَMısır'aإِنdileğiyleشَآءَ*ٱللَّهُAllah'ınءَامِنِينَgüven içinde
 
ANLAMI
Yusuf'un yanına geldiklerinde, o, anasını babasını bağrına bastı, "Allah'ın dileğince, güven içinde Mısır'da yerleşin" dedi.
Ayet 100 Arapça Ayet
وَرَفَعَve çıkardıأَبَوَيۡهِana-babasınıعَلَىüstüneٱلۡعَرۡشِtahtınوَخَرُّواْve hepsi kapandılarلَهُۥonun içinسُجَّدٗاۖsecdeyeوَقَالَve dediيَـٰٓأَبَتِey babacığımهَٰذَاişte buتَأۡوِيلُyorumudurرُءۡيَٰيَrü'yanınمِنöncekiقَبۡلُ*قَدۡmuhakkakجَعَلَهَاonu yaptıرَبِّيRabbimحَقّٗاۖgerçekوَقَدۡve gerçektenأَحۡسَنَiyilik ettiبِيٓbanaإِذۡziraأَخۡرَجَنِيbeni çıkardıمِنَzindandanٱلسِّجۡنِ*وَجَآءَve getirdiبِكُمsizi deمِّنَçöldenٱلۡبَدۡوِ*مِنۢsonraبَعۡدِ*أَنfitne soktuktanنَّزَغَ*ٱلشَّيۡطَٰنُşeytanبَيۡنِيaramızaوَبَيۡنَve arasınaإِخۡوَتِيٓۚkardeşlerimإِنَّgerçektenرَبِّيRabbimلَطِيفٞçok ince düzenlerلِّمَاşeyiيَشَآءُۚdilediğiإِنَّهُۥşüphesiz OهُوَOٱلۡعَلِيمُbilendirٱلۡحَكِيمُher şeyi yerli yerince yapandır
 
ANLAMI
Ana babasını tahtın üzerine oturttu, hepsi onun önünde (Allah'a secde edip) eğildiler. O zaman Yusuf: "Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütufkardır, O şüphesiz bilendir, Hakim'dir" dedi.
Ayet 101 Arapça Ayet
۞رَبِّRabbimقَدۡgerçektenءَاتَيۡتَنِيbana verdinمِنَmülkٱلۡمُلۡكِ*وَعَلَّمۡتَنِيve bana öğrettinمِنyorumunuتَأۡوِيلِ*ٱلۡأَحَادِيثِۚdüşlerinفَاطِرَyaratıcısıٱلسَّمَٰوَٰتِgöklerinوَٱلۡأَرۡضِve yerinأَنتَsensinوَلِيِّۦbenim velimفِيdünyadaٱلدُّنۡيَا*وَٱلۡأٓخِرَةِۖve ahiretteتَوَفَّنِيbeni öldürمُسۡلِمٗاmüslüman olarakوَأَلۡحِقۡنِيve beni katبِٱلصَّـٰلِحِينَiyilere
 
ANLAMI
"Rabbim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat."
Ayet 102 Arapça Ayet
ذَٰلِكَbuمِنۡhaberlerindendirأَنۢبَآءِ*ٱلۡغَيۡبِgaybنُوحِيهِvahyettiğimizإِلَيۡكَۖsanaوَمَاdeğildinكُنتَsenلَدَيۡهِمۡonların yanındaإِذۡzamanأَجۡمَعُوٓاْtoplandıklarıأَمۡرَهُمۡyapacakları işleri içinوَهُمۡve onlarيَمۡكُرُونَtuzak kurarlarken
 
ANLAMI
Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar.
Ayet 103 Arapça Ayet
وَمَآve değildirأَكۡثَرُçoğuٱلنَّاسِinsanlarınوَلَوۡamaحَرَصۡتَne kadar istesen deبِمُؤۡمِنِينَinanacak
 
ANLAMI
Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar.
SAYFA 248
Ayet 104 Arapça Ayet
وَمَاsen istemiyorsunتَسۡـَٔلُهُمۡ*عَلَيۡهِbuna karşılıkمِنۡbirأَجۡرٍۚücretإِنۡOهُوَ*إِلَّاsadeceذِكۡرٞbir öğüttürلِّلۡعَٰلَمِينَbütün alemler için
 
ANLAMI
Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. Kuran, alemler için sadece bir öğüttür.
Ayet 105 Arapça Ayet
وَكَأَيِّنnice var kiمِّنۡayet(ler)ءَايَةٖ*فِيgöklerdeٱلسَّمَٰوَٰتِ*وَٱلۡأَرۡضِve yerdeيَمُرُّونَuğrarlar daعَلَيۡهَاyanlarınaوَهُمۡve onlarعَنۡهَاondanمُعۡرِضُونَyüzlerini çevirirler
 
ANLAMI
Göklerde ve yerde nice belgeler vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.
Ayet 106 Arapça Ayet
وَمَاveيُؤۡمِنُinanmazlarأَكۡثَرُهُمonların çoğuبِٱللَّهِAllah'aإِلَّاdışındaوَهُمonlarمُّشۡرِكُونَortak koşmaları
 
ANLAMI
Onların çoğu, ortak koşmadan Allah'a inanmazlar.
Ayet 107 Arapça Ayet
أَفَأَمِنُوٓاْonlar emin midirler?أَنkendilerine gelmeyeceğindenتَأۡتِيَهُمۡ*غَٰشِيَةٞsargın bir belanınمِّنۡazabındanعَذَابِ*ٱللَّهِAlah'ınأَوۡveyaتَأۡتِيَهُمُkendilerine gelmeyeceğindenٱلسَّاعَةُO sa'atinبَغۡتَةٗansızınوَهُمۡve onlarلَاhiçيَشۡعُرُونَfarkında değillerken
 
ANLAMI
Allah tarafından, onları kuşatacak bir azaba uğramalarından veya farkına varmadan, kıyamet saatinin ansızın gelmesinden güvende midirler?
Ayet 108 Arapça Ayet
قُلۡde kiهَٰذِهِۦişte budurسَبِيلِيٓbenim yolumأَدۡعُوٓاْda'vet ederimإِلَىAllah'aٱللَّهِۚ*عَلَىٰbasiretleبَصِيرَةٍ*أَنَا۠benوَمَنِve kimselerٱتَّبَعَنِيۖbana uyan(lar)وَسُبۡحَٰنَve şanı yücedirٱللَّهِAllah'ınوَمَآve değilimأَنَا۠benمِنَortak koşanlardanٱلۡمُشۡرِكِينَ*
 
ANLAMI
De ki: "Benim yolum budur; ben ve bana uyanlar bilerek insanları Allah'a çağırırız. Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben asla Allah'a eş koşanlardan değilim."
Ayet 109 Arapça Ayet
وَمَآgöndermedikأَرۡسَلۡنَا*مِنsenden önceقَبۡلِكَ*إِلَّاbaşkaرِجَالٗاerkeklerdenنُّوحِيٓvahyettiğimizإِلَيۡهِمkendilerineمِّنۡhalkındanأَهۡلِ*ٱلۡقُرَىٰٓۗkentlerأَفَلَمۡhiç gezmediler mi?يَسِيرُواْ*فِيyeryüzündeٱلۡأَرۡضِ*فَيَنظُرُواْgörsünlerكَيۡفَnasılكَانَolduğunuعَٰقِبَةُsonununٱلَّذِينَkimselerinمِنkendilerinden öncekiقَبۡلِهِمۡۗ*وَلَدَارُve yurduٱلۡأٓخِرَةِahiretخَيۡرٞdaha iyidirلِّلَّذِينَkorunanlar içinٱتَّقَوۡاْۚ*أَفَلَاaklınızı kullanmıyor musunuz?تَعۡقِلُونَ*
 
ANLAMI
Senden önce kasabalar halkından şüphesiz, kendilerine vahyettiğimiz bir takım insanlar gönderdik. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önce geçenlerin sonlarının ne olduğunu görsünler Ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hayırlıdır. Akletmez misiniz?
Ayet 110 Arapça Ayet
حَتَّىٰٓhattaإِذَاne zaman kiٱسۡتَيۡـَٔسَumutlarını kestilerٱلرُّسُلُelçilerوَظَنُّوٓاْve sandılarأَنَّهُمۡkendilerininقَدۡgerçektenكُذِبُواْyalanlandıklarınıجَآءَهُمۡonlara geldiنَصۡرُنَاyardımımızفَنُجِّيَve kurtarıldıمَنkimselerنَّشَآءُۖdilediğimizوَلَاaslaيُرَدُّgeri çevrilmezبَأۡسُنَاazabımızعَنِtopluluğundanٱلۡقَوۡمِ*ٱلۡمُجۡرِمِينَsuçlular
 
ANLAMI
Öyle ki, peygamberler ümitsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir. Böylece, istediğimizi kurtarırız. Azabımız suçlu milletten geri çevrilemeyecektir.
Ayet 111 Arapça Ayet
لَقَدۡelbetteكَانَvardırفِي*قَصَصِهِمۡonların hikayelerindeعِبۡرَةٞibretلِّأُوْلِيsahipleri içinٱلۡأَلۡبَٰبِۗakılمَا(bu) değildirكَانَ*حَدِيثٗاbir sözيُفۡتَرَىٰuydurulacakوَلَٰكِنancakتَصۡدِيقَdoğrulanmasıdırٱلَّذِيkimseninبَيۡنَkendinden öncekininيَدَيۡهِ*وَتَفۡصِيلَve açıklamasıdırكُلِّherشَيۡءٖşeyinوَهُدٗىve bir hidayettirوَرَحۡمَةٗve rahmettirلِّقَوۡمٖtoplumlar içinيُؤۡمِنُونَinanan
 
ANLAMI
And olsun ki, peygamberlerin kıssalarında, aklı olanlar için ibretler vardır. Kuran uydurulabilen bir söz değildir. Fakat kendinden önceki Kitapları tasdik eden, inanan millete her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir.