TAKVA

 

Elif. Lâm. Mim. (2/1)

O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. (2/2)

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. (2/3)

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. (2/4)

İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. (2/5)

Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. (2/45)

Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir. (2/46)

Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır. (3/14)

(Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür. (3/15)

(Bu nimetler) "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen; (3/16)

Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir). (3/17)

Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin. (3/102)

Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! (3/133)

O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (3/134)

Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. (3/135)

İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! (3/136)

Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (4/95)

Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir. (5/2)

Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir. (6/165)

Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. (7/201)

Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir. (8/29)

Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez. (8/34)

Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler. (9/12)

İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. (9/20)

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah takvâ sahiplerini pek iyi bilir. (9/44)

Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever. (9/108)

Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir. (9/123)

Takvâ sahiplerine vâdolunan cennetin özelliği (şudur): Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) sonudur. Kâfirlerin sonu ise ateştir. (13/35)

(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! (15/39)

Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna. (15/40)

(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. (15/45)

"Oraya emniyet ve selâmetle girin" (denilir, onlara). (15/46)

Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar. (15/47)

Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır. (15/48)

"O halde, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!" (16/29)

(Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, "Hayır (indirdi)" derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir! (16/30)

(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır. (16/31)

Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter. (17/65)

Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi. (19/13)

Kullarımızdan, takvâ sahibi kimselere verdiğimiz cennet işte budur. (19/63)

Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir. (20/132)

Andolsun biz, Musa ve Harun'a, takvâ sahipleri için bir ışık, bir öğüt ve Furkan'ı verdik. (21/48)

(O takvâ sahipleri ki) onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygı gösterirler. Yine onlar, kıyametten korkan kimselerdir. (21/49)

Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele! (22/37)

Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir. (24/52)

De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir. (25/15)

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (33/70)

(Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur. (33/71)

Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah'a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur. (35/10)

İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır. (38/49)

Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır. (38/50)

Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler. (38/51)

Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır. (38/52)

İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır. (38/53)

Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır. (39/33)

Onlar için Rableri yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükâfatıdır. (39/34)

Böylece Allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk olarak mükâfatlarını verecektir. (39/35)

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler. (39/73)

Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır. (49/13)

İşte size vâdedilen cennet! Ki o, daima Allah'a yönelen,(O'nun buyruklarını)koruyan, (50/32)

Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır. (50/35)

Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. (51/15)

Rablerinin kendilerine verdiğini alarak . Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı. (51/16)

Geceleri pek az uyurlardı. (51/17)

Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. (51/18)

Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı. (51/19)

Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar cennetlerde ve nimet içindedirler. (52/17)

Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefâ sürerler, (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur. (52/18)

Onlara: Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için (denilir). (52/19)

"Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir: (52/20)

Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır. (54/54)

Güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler. (54/55)

Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır. (55/46)

Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? (55/47)

İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur. (55/48)

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/49)

İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır. (55/50)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/51)

İkisinde de her türlü meyveden çift çift vardır. (55/52)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/53)

Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır. (55/54)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/55)

Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. (55/56)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/57)

Sanki onlar yakut ve mercandırlar. (55/58)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/59)

İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir? (55/60)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/61)

Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır. (55/62)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/63)

Bu cennetler koyu yeşildirler. (55/64)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/65)

İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır. (55/66)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/67)

İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır. (55/68)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/69)

İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar vardır. (55/70)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/71)

Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş hûriler vardır. (55/72)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/73)

Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. (55/74)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/75)

Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel döşemelere yaslanırlar. (55/76)

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (55/77)

Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir. (55/78)

O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (64/16)

İddet müddetlerini doldurduklarında onları ya meşru ölçüler içerisinde (nikâhınız altında) tutun veya onlardan meşru ölçülere göre ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. (65/2)

Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. (65/3)

Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır (68/34)

Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç? (68/35)

Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, (77/41)

Canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasındadırlar. (77/42)

(Kendilerine:) "İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için" (denir). (77/43)

İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. (77/44)

Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır. (78/31)

Bahçeler,bağlar, (78/32)

Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, (78/33)

Ve içki dolu kâse(ler). (78/34)

Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler. (78/35)

Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır. (78/36)

Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için, (79/40)

Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır. (79/41)

En çok korunan ise ondan (ateşten) uzak tutulur. (92/17)

O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir. (92/18)

Onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. (92/19)

O ancak Yüce Rabbinin rızasını aramak için verir. (92/20)

Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır. (92/21)

Gördün mü, ya o (Peygamber) doğru yolda olur, (96/11)