Vahid
Bir olan, zat ve sıfatlarında ve isimlerinde ortağı bulunmayan. Cenab-ı Hak buyuruyor: "De ki: O, Allah birdir." (İhlas, 1) "Yemin ederim ki, ilâhınız birdir." (Saffat, 4) "O ancak bir tek Allah'tır." (Enam, 19) "Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur." (Sad, 65) "İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur." (Bakara, 163) Allah'ın, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bölünmesi ve sayısının artması söz konusu olmayan ve bir ve tek olduğunu ifade eden ismidir. Ezelde
yalnız Allah vardı. Başka hiçbir şey yoktu.
Hz.Peygamber bir hadislerinde bu anlama şöyle işaret etmiştir. "Sadece
Allah vardı O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu". Bütün
celâl ve kemal
sıfatları sadece Allah'ta bulunmaktadır. Bu yönüyle O, bir ve tektir.
Bütün
varlıkları idare eden ve işleri yürüten yalnız O'dur. Bir şeyi yaratmak
ve
yapmak için herhangi bir maddeye, süreye, alete ve hazırlığa ihtiyacı
yoktur. Ey
insanlar! hepinizin ibadet ve kulluğuna layık ve buna hakkı olan gerçek
ilâhınız, bir tek ilâhtır. "Vâhid" sıfatı ile nitelendirilmiş bir
ilâhtır ki, ilâhlıkta tektir. Hem sizden başkalarının da diğer bir
ilâhı var
sanmayınız. O'ndan başka hak olan hiçbir ilâh yoktur. O'ndan başka ilâh
tutulanların hiç biri ilâhlığa layık değildir. Hepsi boş, hepsi
batıldır.
O'ndan daha üstün veya O'na denk bir ilâh düşünülmesi imkansız olduğu
gibi,
O'ndan daha aşağı seviyede olmak şartıyle de O'nun ilâhlığına ortak
olabilecek
mabudlar, tanrılar yoktur. İlâhlığa ortak olmak mümkün değildir. Gerçek
ilâh
ancak o tek olan Allah'tır. O'nun bütün yaratıklara başlangıç olan
birçok isimleri
ve sıfatları varsa da, yine zatından hakkıyle bahsetmek mümkün
değildir.
Hakk'ın gerçek mahiyeti, her türlü bileşimden uzaktır. O tek olan
Ferd'i
vasıflandırmak imkansızdır. Çünkü vasıf, vasıflanan ile sıfat arasında
az çok
bir başkalık gerektirir. Başkalık olunca da ferdîlik kalmaz. Bir de
herhangi bir şeyden haber vermek, kendisinden haber verilen bir şey
ile, haber verme şekli
ister. Bu ise ferdî-liğe aykırıdır. Bunun için türetilen isimlerin
hepsi de
Hakk'ın gerçek mahiyetinin, birliğinin aslına ermekten uzaktır. O'nun
zatına en
son "O" denebilir.
Allah'ın büyüklüğünü kavrayamayan insanlar yüzyıllardır O'na denk güçler bulmaya çalışmışlar, O'nu göremedikleri için gözlerinde yücelttikleri şeylere tapmışlardır. Kimisi çok parlak ve güçlü gördüğü için güneşi daha üstün tutmuş ve ona tapmış, kimisi de yıldızların önünde eğilmiştir. Hatta bazıları akılsızlığın boyutlarını o kadar genişletmiştir ki tüm acizliklerine rağmen, kendilerinin de çok güçlü olduğunu söyleme cesaretini göstermişlerdir. Allah'a denk ilahlar bulmaya çalışmak yalnızca geçmişte yaşayan insanlara mahsus bir akılsızlık değildir. Günümüzde de pek çok insan Allah'a ortak koşarak, O'nun eşinin ve benzerinin olamayacağını inkar eder. Bu inkarcılar belki görünürde güneş, yıldızlar vs. gibi birer put edinmemişlerdir; ama onlar da kendileri gibi aciz olan diğer insanlara veya değer verdikleri metalara (zenginlik, güzellik, güç vs.) taparlar. Örneğin, tüm yaşamlarını zenginlik, mal-mülk edinmek uğruna harcar ve bu arada Rablerini razı edip etmediklerini hiç düşünmezler. Allah'ı insanlarla, diğer varlıklarla veya metalarla eş tutarlar ki bu da apaçık bir şirktir. Allah yaratandır. Kimse güneşi batıdan getiremez, kimse uzayda inanılmaz hızla genişleyen kainatı durduramaz, kimse göğü ve yeri tutamaz ve kimse yoktan bir insan yaratamaz. Bunları ancak kainatta tek olan ve eşi olmayan Allah yapabilir. Yaratanla yaratılan ise asla eşit değildir. Kulun ilâhı, her halde ve her vakitte ona gerek olandır. O, gerçek olup O'nun dışında kalan bütün ilâhlar batıldır. Kul nerede olursa olsun, Allah, sıkıntı anında ve ihtiyaç duyduğunda hep onunla birliktedir. Yok olup giden ilâhlar hiçbir zaman işe yaramaz. |