Size iki şey bırakıyorum. Onlara
sımsıkı sarılırsanız, yolunuzu şaşırmazsınız: Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti.
(İmam Mâlik, Kader, 3.)
Kur'an-ı Kerim; inanç, ibadet ve ahlak konularında hükümler içeren bir kitaptır.
İnanç konularını oluşturan ayetlerde, imanın temel esasları ile bunların insan ve
toplum hayatına sağladığı faydalardan bahsedilir. İbadet konularını içeren ayetlerde namaz, oruç, zekat gibi kulluk vazifeleri ile ilgili hükümler bulunur. Ahlaki konuları dile getiren ayetlerde ise insanların sahip olması gereken adalet, doğruluk,
anne babaya iyilik gibi erdemler ile sakınılması gereken davranışlar ele alınır.
Kur'an-ı Kerim'de insanların nasıl ve ne şekilde yaşamaları gerektiği açıklanmıştır.
İçerisindeki hükümler bireyin ve toplumun hayatını düzenler. Kur'an, kendisini
rehber edinenlere, hem dünya hem ahiret mutluluğunu temin edecek bir
hidayet rehberidir. Bu sebeple hayatın bütün safhalarında karşılaşılan konularda
başvurulacak ilk kaynaktır.
Sözlükte yol, âdet, gidişât, gibi anlamlara gelen sünnet; terim olarak Hz.
Peygamberin sözleri, uygulamaları ve
sahabilerin yapmış olduğu davranışları
onaylaması şeklinde tanımlanır. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) de inanç, ibadet ve ahlaki değerler başta olmak üzere Kur'an'ın hükümlerini insanlara iletmiştir. Bunun yanı sıra İslam'ı anlatarak, hükümlerini açıklayarak
ve bizzat yaşayarak örnek bir hayat sergilemiştir. "Andolsun, Allah'ın Resûlü'nde
sizin için; Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır."(Ahzâb suresi, 21. ayet.) bu ayette Hz. Peygamberin Müslümanlara örnek olma vasfı vurgulanmaktadır.
Hz. Peygamberin sünneti, İslam
dininin temel kaynaklarından biridir.
Zira Kur'an'da anlaşılmayan bir ayetle
karşılaşıldığında ilk olarak Hz. Peygamberin o konuda bir sözü ya da uygulaması olup olmadığı araştırılır. Çünkü
Hz. Peygamberin görevlerinden biri
de Kur'an'daki hükümleri açıklamaktır.
"... İnsanlara, kendilerine indirileni
açıklaman ve onların da (üzerinde)
düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik."(Nahl suresi, 44. ayet.) ayetiyle Hz. Peygamberin bu
görevine işaret edilmektedir.
Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünneti, İslam toplumunu yüzyıllardır ayakta
tutan temel yapı taşlarıdır. Çünkü İslamı yaşamak, Kur'an'da ve sünnette yer alan
hükümleri uygulamak ile mümkün olur. Müslümanlar, hem dünyada hem ahirette
mutlu olabilmek için akıl ve iradelerini kullanıp Kur'an ve sünneti kendilerine rehber edinmelidir.
Kur'an'ın içerdiği konular oldukça fazladır. Ancak Kur'an'da
çokça zikredilen, üzerinde durulan başlıca konular; iman esasları başta olmak üzere ibadet,
ahlak, bireysel ve toplumsal hayatla ilgili düzenlemeler, peygamberler ve geçmiş
kavimlerin kıssalarıdır.
İnanç (iman), Allah’ın Hz. Muhammed’e (s) bildirdiği öğretilerin tamamını kabul etmek
ve onaylamak demektir. İmanın 6 esası vardır. Allah’ın bildirdiği inançlara inanarak, boş ve
batıl inançlardan korunmuş, tereddüt ve kuruntulardan kurtulmuş oluruz. Allah’a iman,
kalbimizi güçlendirir; bize güven verir. Meleklere inanmak, bize iyiliği ve güzelliği sevdirir.
Kitaplar yolumuzu aydınlatır. Ahiret, inanan insan için hiç bitmeyecek mutlu sondur.
İbadet
İnsanı yaratan ve ona yüksek bir değer veren Yüce Allah, onu başıboş bırakmamış,
dünya yaşamında ona çeşitli görevler vermiştir. Bu görevlerden birisi de insanın kendisini yaratan Yüce Allah’a karşı ibadet ve şükür duygusu içinde bulunmasıdır. Allah’ın
bize sayısız iyilikleri ve nimetleri vardır. İnsanı hiç yoktan yaratıp, görecek göz, işitecek
kulak, tutacak el, yürüyecek ayak, düşünecek akıl veren Allah’a şükretmesi, emrettiği ve
hoşlandığı işleri yapması, yasaklarından kaçınması insan üzerine bir görevdir. İnancımıza
göre ibadet, inandığımız ilkelerin günlük yaşamda yerine getirilmesidir. Bu yolla kişi Yüce
Allah’a bağlılığını her an diri tutma olanağı bulur. Böylece insan yücelir. Yüce Allah;
“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” ( Zariyat: 56) buyurmaktadır. İbadet, inanan insanı Allah’a yaklaştıran en güzel araç, sıkıntılardan koruyan bir
sığınaktır. Hayatta bunalıma düşen, ümitsizliğe kapılan insanlar ibadet ederek Allah’ın
rahmetine ve huzura kavuşurlar.
Ahlak
Ahlak ; huy, yaratılış, seciye, adet, alışkanlık anlamlarına gelir. Tanım olarak ise toplumu
oluşturan bireylerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleridir.
İslam Ahlakı’nın amacı, insanlara dünya ve ahiret mutluluğu kazandırmaktır. Ahlakın konusu insanın iyi ve kötü bütün davranışlarıdır. Yeryüzünde birlikte yaşayan insanlar bu
tür değerlere sürekli muhtaçtırlar. Bu değerler toplumları ayakta tutan, ona ruh ve şekil
veren değerlerdir. Ahlakın en büyük dayanağı Allah’ın ahiret gününde insanları hesaba
çekeceğine ve yaptıkları davranışlara göre ödül veya ceza vereceğine dair inançtır. İslam
ahlakının temeli de; iki önemli kaynağı olan Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnetine
dayanır. Peygamberimizin hadislerinde “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”F : 6
ve “sizin en hayırlınız ahlakı en güzel olanınızdır” buyurulmaktadır.
İslam’daki din-ahlak ilişkisini gösteren şu ayet güzel örnektir; “Doğrusu size Allah’tan
bir nur ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah, rızasını isteyenleri onunla mutluluk yolları-
na eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Onları doğru yola iletir”
(Maide suresi, 15,16. ayet)
Sosyal Hayat
Muamelat:
İnsanlar arasındaki hukuki, beşeri ve sosyal ilişkileri düzenleyen
hükümler" anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'de sosyal hayatı konu edinen ayetler
bulunmaktadır. Bu ayetlerde borç alıp vermek, alışveriş yapmak, evlenmek, boşanmak, miras, suçlar ve cezalar gibi sosyal hayatla ilgili bir takım hükümler yer almaktadır. Kur'an-ı Kerim, hayatın tüm alanlarını düzenleyen, Müslümanlara toplum olarak
nasıl yaşamaları gerektiğini bildiren bir kılavuzdur.
Kıssalar
Kıssa, hikaye demektir. Kur’an kıssaları denildiğinde, Kur’an’da anlatılan geçmiş toplumlarla ilgili ibret ve öğüt verici hikayeler anlaşılır.
Yüce Allah, insanlara doğru yolu göstermek, onlara güzel huy ve ahlak kazandırmak
için, öğütlerini değişik şekillerde anlatmıştır. Kur’an’daki kıssaların bir bölümü peygamberlerin başında geçen olaylardır. Kıssaların bir bölümü Kur’an’da ismi geçen
bazı salih kimseler hakkında, bir bölümü de geçmişte yaşamış toplumlar hakkındadır.
“(Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur’an’ı vahyetmekle geçmiş milletlerin
haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) bilmeyen kimselerdendin.” (Yusuf suresi, 3. ayet)
Kur’an insanı iyiye ve güzele yönlendirmek için kullandığı metotlardan biri de, tarihte
yaşanmış olaylardan bölümler anlatmak ve böylece insanların ibret almasını sağlamaktır.
Hz. Adem’in yaşadıklarından iyi niyeti, hatalardan dönmeyi öğreniriz. Hz. İbrahim’in
yaşadıklarından aklımızı kullanmayı, doğruyu aramayı, Allah’a inanmayı ve ona gönülden bağlanmayı öğreniriz. Yusuf Peygamber’den haramlardan uzak durmayı, en zor
şartlarda bile haktan ayrılmamayı öğreniriz. Hz. Eyüp hakkında Kur’an’da anlatılanlar
bize sabırlı olmayı, hastalıklar ve belalar karşısında pes etmemeyi öğretir.
3. Kur'an-ı Kerim'in Temel Özellikleri
Kur'an-ı Kerim, okuyup anlaşılmak ve hayatın tüm alanlarında yaşanmak için indirilmiş yol gösterici bir rehberdir. Kur'an-ı Kerim, insanları iyiye, doğruya ve güzele yönlendirir. Bu konu "... İyilik
edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever."(Bakara suresi, 195. ayet.) ayetiyle ifade edilmiştir. Kur'an-ı Kerim, kötülüklerden sakındırır. Yasaklanan tutum ve davranışların neler olduğunu açıklar ve Müslümanların bu davranışlardan uzak durması gerektiğini
öğütler. Kur'an-ı Kerim hak ile batılı, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, iman ile küfrü, helal
ile haramı birbirinden ayıran bir kitaptır. Kur'an-ı Kerim, Müslümanlara dünya ve ahiret hayatına dair pek çok konuyu açıklayan bir kitaptır. Bir ayette: "... Bunlar, gerçeği açıklayan Kitab'ın ayetleridir."(Yûsuf suresi, 1. ayet.)
Kur'an-ı Kerim, insanı düşünmeye ve aklını kullanmaya yöneltir. İnsanı diğer
varlıklardan ayıran en önemli özelliği akıllı ve düşünebilen bir varlık olmasıdır.
Kur'an'da pek çok yerde insanlara "Ey akıl sahipleri"40 diye seslenilir. İnsanın yaratılışı, kâinattaki işleyişin belli bir düzen içerisinde olması, ölümden sonra yeniden
diriliş gibi konularda Kur'an ayetleri önemli bilgiler verir ve insanları bu konularda
düşünmeye çağırır.
4. Bir Peygamber Tanıyorum: Hz. Nuh (a.s.)
Nuh (a.s.), Kur'an'da adı sıkça geçen bir peygamberdir. Aynı zamanda onun adı-
nı taşıyan bir sure vardır. Bununla birlikte ülü'l-azm olarak bahsedilen beş büyük
peygamberden biri ve bunların ilkidir.
Hz. Nuh'un (a.s.) peygamber olarak gönderildiği vakit puta tapanların sayısı iyice
artmıştı. Putperestlikle birlikte toplum düzeni bozulmuş, ahlaki çöküş yaşanmış,
taşkınlık, zulüm, haksızlık yaygınlaşmıştı. Yüce Allah, insanları hak dine davet etmesi, tevhid inancını anlatması ve Allah'ın (c.c.) emir ve yasaklarını bildirmesi için
Hz. Nuh'u (a.s.) peygamber olarak görevlendirdi. Hz. Nuh (a.s.), kavmine Allah'ın (c.c.) kendisini peygamber olarak gönderdiğini
ve acı verici bir azap gelmeden onları uyarmak üzere görevlendirdiğini anlattı. O,
kavmini bir olan Allah'a (c.c.) inanmaya çağırdı. Allah'tan (c.c.) başka tapınmaya layık
hiçbir varlığın olmadığını ve kendisinin açık bir uyarıcı olduğunu anlattı. Eğer onu
dinlemezlerse başlarına bir azap geleceğini haber verdi. Ancak Hz.
Nuh'un (a.s.) kavmi "... Parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler."(Nûh suresi, 7. ayet.)
Ancak Hz. Nuh'un (a.s.) bu çabalarına karşılık
insanlar, onun davetini kabule yanaşmadı. Hz. Nuh'u (a.s.) inkâr ettiler. Bu olay Kur'an'da şöyle anlatılmaktadır:
"... Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Sana alt tabakamızdan başkasının uyduğunu da görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü
de kabul etmiyoruz, bilâkis sizin yalancı olduğunuz kanaatini taşıyoruz" dediler."(Hûd suresi, 27. ayet.)
Bununla da yetinmeyen inkârcılar, Hz. Nuh'a (a.s.) inanan fakir kimseleri hor gördüler ve onlarla eşit haklara sahip olmayı içlerine sindiremediler. Hz.
Nuh'tan (a.s.) kendisine uyan alt tabaka insanları yanından uzaklaştırmasını istediler. Hz. Nuh (a.s.), kendisinin onlardan biri olduğunu, onlar için ancak iyilik istediğini
anlattı. Ancak inkârcılar bir kimsenin peygamber olabilmesi için zengin, varlıklı, gelecekten haber veren, hatta insan değil melek olması gerektiğini düşünüyorlardı. Hz. Nuh'un (a.s.) kavmi, onun çok uzun süre yaptığı çağrıya kulak vermedi, onu
dinlememek konusunda direndi. Yüce Allah, Hz. Nuh'a (a.s.) az sayıda inanan dışında kavminden başka birinin artık inanmayacağını haber verdi. Inkârcılara ilahî
cezanın geleceğini, bu cezadan hiçbirinin kurtulamayacağını bildirdi. Bu konu "Bizim
gözetimimiz altında ve öğrettiğimiz şekilde gemiyi yap, haktan sapanlar için bana başvuruda bulunma! Onlar boğulacaklar!"(Hûd suresi, 37. ayet.) buyurarak büyük bir tufanın
geleceğine işaret ederek Hz. Nuh'a (a.s.) gemi inşa etmesini emretti.
Hz. Nuh'un (a.s.)'a inatla karşı çıkan inkârcılar, tufanda boğularak can verdiler. Daha sonra Yüce Allah, yeryüzüne suyunu çekmesini, gökyüzüne suyunu tutmasını emretti ve gemi, Cudi dağına oturdu. Tufan
sona erdikten sonra Nuh (a.s.) ve beraberindekiler huzura kavuştu.
Hz. Nuh'un (a.s.) tevhide davetini kabul etmeyenler helak edilmiş ve tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Daha sonra bu olaya, Nuh Tufanı denilmiştir. Kur'an-ı
Kerim'de Müslümanlara ibret olması için anlatılan bu kıssa, çıkarılacak dersler
açısından oldukça önemlidir.