dindersioyun.com

 

1. Allah'ın (c.c.) Kulu Hz. Muhammed (s.a.v.)

 

 

Hz. Muhammed (s.a.v.) de bizim gibi bir insandı. Mekke'de bir anne ve babadan dünyaya geldi. Çocukluk ve gençlik dönemlerini yaşadı. Evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Ömrü sona erince de vefat etti.

     Peygamberimiz yaşamı boyunca normal bir insanın karşılaşabileceği birçok durumla karşılaştı. Yeri geldi sıkıntı çekti, fakirlik gördü, üzüldü, yakınlarını kaybetti. Yeri geldi sevinçli anları oldu. Bedenî ihtiyaçları oldu, hastalandı, iyileşti, bazen üzüldü, gözyaşı döktü. Rızkını kazanmak için çalıştı, çobanlık yaptı, ticaretle uğraştı. Kur'an-ı Kerim'de de Peygamberimizin bizler gibi bir insan olduğunu ifade eden ayetler vardır. 
"De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım..." (Kehf suresi, 110. ayet)
"(Ey Muhammed) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir." (Zümer suresi, 30. ayet)
     Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah tarafından peygamberlik göreviyle görevlendirildiğinde başlangıçta Mekkeliler çok şaşırdılar, hatta inanmadılar. Çünkü insanlar, bir peygamberin olağanüstü özelliklere sahip, gelecekten haber veren veya meleklere benzeyen biri olması gerektiğine inanıyorlardı. Onların bu düşünceleri Kur'an-ı Kerim'de şöyle dile getirilmiştir: "Onlar şöyle dediler. Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor. Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı. Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yiyip (zahmetsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı..." (Furkan suresi, 7.-8. ayetler) Kur'an-ı Kerim, onların bu iddialarına Peygamberimizin şu şekilde cevap vermesini istemiştir: "De ki: Ben size 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı (geleceği) da bilmem. Size 'Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece bana gönderilen vahye uyarım..." (En'am suresi, 50. ayet) Konuyla ilgili başka bir ayette de şöyle buyrulur: "De ki: Ben Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı (geleceği) bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeciyim." (A'raf suresi, 188. ayet)
     Peygamberimizin diğer insanlardan farklı olan özelliği ise, O'na Allah'tan vahiy gelmesidir.

2. Allah'ın (c.c.) Elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)

      Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın kulu ve peygamberidir. O'nun diğer insanlardan ayrılan en önemli vasfı, Allah'tan vahiy almasıdır. O, Allah'tan aldığı emirleri, yasakları, bilgileri insanlara tebliğ etmekle görevlidir.
Tebliğ: Peygamberlerin Allah'tan aldıkları bilgileri insanlara hiç değiştirmeden, olduğu gibi aktarmaları.

Hz. Muhammed (s.a.v.) son peygamberdir: Hz. Muhammed, Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamberdir. Allah, peygamberimizden sonra yeni bir peygamber ve kutsal kitap göndermeyecektir. Peygamberimizin bizlere tebliğ ettiği ilkeler evrenseldir, yani tüm insanlık için geçerlidir.
"...O (Muhammed), Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." (Ahzab suresi, 40. ayet)
      Hz. Muhammed (s.a.v.) Kur'an'ı açıklayıcıdır: Kur'an, Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Dolayısıyla Kur'an'ı en iyi anlayan ve yorumlayan insan, Hz. Muhammed'dir. Peygamberimiz Kur'an ayetlerinin içerdiği anlamları insanlara sözleriyle ve davranışlarıyla açıklamıştır. 
       Hz. Muhammed (s.a.v.) insanlık için bir uyarıcıdır: Peygamberimizin görevlerinden birisi de uyarıcı olmasıdır. O insanları, Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak, Kur'an'da emredilen yoldan gitmek (sırat-ı müstakim), İslam'ın ilkelerini benimseyip yaşamak, kötü şeyleri terkedip iyi şeyleri yapmak konusunda (emr bil maruf, nehy anil münker) uyarmıştır. Peygamberimiz sadece Mekkelileri değil, tüm insanlığı uyarmıştır. O, uyarma görevini yaparken baskı ve zorlamadan kaçınmıştır.
      Hz. Muhammed (s.a.v.) insanlığa bir rahmettir: Yüce Allah'ın Hz. Muhammed'i insanlara peygamber olarak göndermesi, kullarına olan bir lütfudur, insanlık için bir kurtuluştur. Çünkü insanlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde iken Hz. Muhammed peygamber olarak gönderilince insanları eğitmiş, onlara güzel ahlakı, doğru davranışları öğretmiş ve böylece toplumda daha önceden var olan bir çok kötülük ortadan kalkmıştır. Örneğin Peygamberimiz; İnsanları tevhid inancına çağırdı, kan davalarına son verdi, kabile savaşlarının önüne geçti, Allah katında herkesin eşit olduğunu, kadınlara değer verilmesi gerektiğini belirtti, kız çocuklarının öldürülmesinin önüne geçti, yetimi yoksulu koruyup gözetti, adaletsizlikle mücadele etti.
      "(Resulüm) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya suresi, 107. ayet)

Hz. Muhammed (s.a.v.) güzel ahlakın tamamlayıcısıdır: Peygamber Efendimizin ahlakı çok üstündü. Kur'an'da "Ve sen elbette üstün bir ahlak sahibisin." (Kalem suresi, 4. ayet) denilerek bu duruma dikkat çekilmiştir. O (s.a.v.), her davranışıyla insanlara örnek olmuştur. Böylelikle hem öğreterek, hem de yaşayarak insanlar arasında güzel ahlakın yerleşmesini sağlamıştır. Doğru sözlü ve dürüst oluşu, adalete önem verişi, emaneti koruması, herkesin görüşüne önem vermesi, alçak gönüllü, merhametli, güler yüzlü, sorumluluk sahibi oluşu ve bunun gibi daha bir çok güzel vasıfları, O'nun (s.a.v.) güzel ahlakın tamamlayıcısı olduğunu açıklar. İnsanlar da O'nu örnek alarak Kur'an ahlakını öğrenip uygulamaya çalışmışlardır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Son Peygamberdir

        Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusu, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Onun tebliğ ettiği İslâm dini, son dindir. Allah tarafından getirdiği Kuranıkerim, bütün insanlığa seslenen Allah’ın son kitabıdır.
Kur’an, Peygamberimiz hakkında ise şöyle buyurur:
"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin (nebilerin) sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. " (Ahzab suresi, 40. ayet) Kur'an'da, peygamberimizden sonra gelecek bir peygamberden söz edilmeyişi, aksine onun son peygamber olduğunun açıkça söylenmesi, ondan snra peygamber gelmeyeceğinin kanıtıdır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Rahmet Peygamberidir

       “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya suresi, 107. ayet)
Rahmet: acımak, şefkat göstermek, merhamet etmek, iyilik etmek ve bağışlamak anmalarına gelir. Peygamberimize gönderilen din, bütün insanlar için hakkı ve doğruyu gösteren bir kılavuzdur. Güneş nasıl biyolojik yaşam için gerekliyse Peygamberimize gönderilen din de insanların hem iç dünyaları için hem de toplumları için o kadar gereklidir. Peygamberimiz yaşamı boyunca güçsüzlerin ve korumasız kalmışların koruyucusu olmuştur. Yaşadığı dönemde en çok kadınlar, köleler ve korumasız kalmış öksüz ve yetimler ezilmekteydi. Hz. Muhammed (s) onların durumlarını iyileştirmeye yönelik çeşitli önlemler almıştır. Peygamberimiz savaşta çocuklara, kadınlara ve din adamlarına dokunulmamasını emreder, kılıcını atıp teslim olan savaşçılara eziyet edilmesini yasaklardı. 
Peygamberimizin merhameti yalnızca insanlara yönelik değildi. Hayvanlara eziyet edilmemesini ister, üzerlerine haddinden fazla yük yüklenmesini yasaklardı. Tehlike kaynağı olmadıkça hayvanların öldürülmesini men etmiştir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kur'an'ı Açıklayıcıdır

       Peygamberimiz Kur'an'ı açıklayıcı özelliğiyle tıpkı bir öğretmene benzemektedir. Onun döneminde Müslümanlar anlamadıkları ayetleri doğrudan Peygamberimize sorarak öğreniyorlardı. Örneğin, 
"İnanıp, imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar... İşte onlar güvendedir ve onlar doğru yolu bulanlardır." (En'am suresi, 82. ayet) ayeti indiğinde buradaki haksızlığın ne olduğu anlaşılamamış, bazıları onu her türlü günah işlemek sanmıştı. Durum Peygamberimize sorulduğunda buradaki haksızlığın 'Allah'a ortak koşmak' olduğunu açıkladı.
Peygamberimiz sadece kapalı kalan ayetleri açıklamakla kalmıyor, Allah'ın buyruklarını bizzat uygulayarak insanların daha iyi öğrenmesine yardımcı oluyordu. Bu özeliğiyle Peygamberimiz bir eğitimciydi. Örneğin allah'ın namaz emrinin nasıl uygulanacağını Peygamberimiz uygulamalı bir şekilde, onu her gün kılarak öğretmiş; Müslümanlara namaz kılma alışkanlığını kazandırmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Bütün İnsanlar İçin Uyarıcı ve Müjdeleyicidir

       “Ey Peygamber, biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdi.” (Ahzab suresi, 45. ayet)
Hz. Muhammed (s) Allah’ın dinine uymaları konusunda insanları uyarmış, daha önce aymazlık içinde haksızlık ve kötülük yapan toplumların nasıl felaketlerle karşılaştıklarını hatırlamış, kendi sonlarının da aynı şekilde olmaması için hakka uymaları gerektiğini bildirmiştir.
İnsanlar, cehalet içinde atalarından babalarından öğrendikleri inançları sürdürebilmektedir. Böylece yanlış inançlar, insanın doğasına ters olan uygulamalar kuşaklar boyu devam edebilmektedir. Bazı insanlar da doğruları bildikleri halde ya kendilerine söz geçiremedikleri için ya da arzularına uymak hoşlarına gittiği için kasten yanlış işler yapabilmektedir. İster cehalet içinde olsun, isterse kasten olsun, kötülük yapanlar, bunun karşılığını hem bu dünyada hem de ahirette feci bir şekilde göreceklerdir. Peygamber Efendimiz insanları uyarmak için elinden geleni en fazlasıyla yapmış, mümkün olan en fazla sayıda insanı uyarmak için çaba göstermiştir. Peygamberimiz (sav) Kuran'ı tebliğ ederken, müşriklerin atalarından kendilerine miras kalan sapkın dinlerini tamamen değiştirmiş ve bu nedenle onların baskı ve karşı koymaları ile karşılaşmıştır. Ancak o Allah'ın emrine uyarak, onların baskı ve alaylarına hiçbir zaman aldırış etmemiştir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderilmiştir

       “...Çünkü sen üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem suresi,  4,5. ayet)

       Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah’ın bütün insanlara doğruyu ve güzeli bildirmek ve onları bu yöne yönlendirmek üzere görevlendirdiği bir Peygamberdir. Onun bütün davranışlarında kusursuz olması gerekiyordu. Çünkü o, tüm Müslümanlar için uyulması gereken bir örnek insandı. Kötü huyları olan birinin, insanları iyiliğe götüren bir öncü olmasını elbette bekleyemeyiz. Bu yüzden Allah onu bütün kötü huylardan korudu. Rabbimiz gönderdiği ayetlerle hem Sevgili Peygamberimize hem de onun etrafında kenetlenmiş Müslümanlara, karşılaştıkları olaylar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini öğretmiştir. Onlara her şeyin en iyisini, en güzelini ve en üstün olanını göstermiştir. Peygamberimiz de Allah’a gönülden bağlanmış biri olduğundan, ona inen ayetlere harfi harfine uymuş, biz Müslümanlara da gücümüz yettiğince onlara uymamızı emretmiştir. Bu uygulamalar neticesinde Hz. Muhammed güzel ahlâkın en güzel örneği haline gelmiştir. 
Sevgili Peygamberimiz şöyle derdi:
“Beni Rabbim eğitti; O beni ne güzel eğitti.” (Hadis-i şerif)

3. Bir Sure Tanıyorum: Kâfirun Suresi ve Anlamı

"Kâfirun", inkârcılar demektir. Surede Hz. Peygamberin inkârcılarla şirk ve sapkınlıkta birleşemeyeceği kesin bir üslupla ifade edilmekte ve inancın şirkten uzak tutulması hedeflenmektedir. Tevhid ilkesinin sembolü olarak Mekke döneminin ilk yıllarında inen bu surede Mekkeli müş- riklerin şahsında bütün putperestlere ilan edilmek üzere iman ile şirkin ayrı şeyler olduğu, bu iki inanç sistemi arasında bir benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla ikisinin birlikte bulunmasının, iki inanç arasında bir uzlaşmaya gidilmesinin mümkün olmadığı kesin olarak ifade edilmiştir.

Bismillehirrahmenirrahim.

1. Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn.
2. Lâ e'büdü mâ te'büdûn.
3. Ve lâ entüm 'âbidûne mâ e'büd.
4. Velâ ene 'âbidün mâ 'abedtüm.
5. Velâ entüm 'âbidûne mâ e'büd.
6. Leküm dînüküm veliye dîn.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

(1-6)De ki; 'Ey Kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Ben de sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.'