1. Nezaket Kuralları
Müslümanlar Allah'ın kendilerine verdiği sayısız nimetler için şükrederler ve
bunları kendilerine lütfeden yüce Allah'ı hiç unutmazlar. Allah'a olan derin sevgi
ve saygılarını her zaman korumaya çalışırlar. Yüce Allah'ın istediği namaz, oruç
gibi kulluk görevlerini yerine getirirler. Toplumda adap kuralları denen örf, âdet ve
kural hâlini almış iyi tutum ve davranış kurallarına da uyarlar.
Adap kelimesi edep kelimesinin çoğuludur. Edep İyi
ahlak, güzel terbiye, eğitim
demektir. İnsan ilişkilerini
düzenleyen ve kolaylaştıran
yazılı olmayan toplumsal kurallara adap kuralları denir.
İnsanın çevresindekilere
karşı gösterdiği kibar, görgülü davranışlara nezaket
denir. Nezaket sayesinde insanlar birbirleriyle çok daha
iyi geçinirler. Nezaket gösteren insanlar toplumda "beyefendi" ve "hanımefendi" olarak tanınırlar.
Nezaket kurallarına uymak başkalarının hakkına saygı göstermektir. İnsanları kıran davranışlardan uzak durmak, ölçülü bir ses tonuyla konuşmak,
çevreyi rahatsız edecek şekilde gürültü yapmaktan kaçınmak vb...
Müslümanlar insanların kişisel mahremiyetlerine saygı duyarlar. Başkalarının özel hayatlarını
araştırmazlar. İnsanların mahremiyet alanıyla ilgili dedikodulardan uzak dururlar.
Yüce Allah (c.c.) "Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.
Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Herhangi biriniz ölü kardeşinin
etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten
sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir."(Hucurat suresi 12. ayet.)
buyurarak Müslümanları uyarmaktadır.
Nezaket kuralları temelde sevgi ve saygıya dayanır. Büyüklere, öğretmenlere
saygı göstermek, sözlerini tutmak ve onları incitmemek toplumumuzda çok önemlidir. Bulunduğumuz ortamları temiz ve düzenli kullanmak, ortak kullanılan eşyalara zarar vermemek, arkadaşlarımızı incitecek söz ve davranışlardan kaçınmak,
selamlaşmak, izin alarak konuşmak yaşadığımız ortamı güzelleştirir.
2. Selamlaşma Adabı
Selam; barış, esenlik, güven, kurtuluş gibi anlamlara gelir. Selamlaşma ise insanların birbirlerine söz veya işaretle esenlik dilemeleridir. Biriyle karşılaştığımızda
iletişim kurmanın ilk yolu selamlaşmaktır. Selamlaşırken sağlık, afiyet, esenlik dilemiş oluruz. Selam vererek karşımızdaki insana değer verdiğimizi ve ona karşı iyi
niyetli olduğumuzu göstermiş oluruz.
Selamlaşmak hem bir nezaket kuralı hem de İslam dinine göre toplumda yaygınlaştırılması istenen bir davranıştır. Kur'an-ı Kerim'de "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz
Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır."(Nisa suresi, 86. ayet) buyrularak selamlaşmanın
önemi vurgulanmakta ve selamlaşma adabı öğretilmektedir.
Selam, insanlar arasındaki sevgi, güven ve muhabbetin artmasını sağlar. Hz.
Muhammed (s.a.v.) "…Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim
mi? Aranızda selamı yayın.(Müslim, Îmân, 93.)buyurarak, selamlaşmanın insanlar arasındaki sevgi ve
muhabbete katkı sağladığını belirtmiştir. Selamlaşmanın toplumda sevgi, saygı,
birlik ve beraberlik gibi duyguları geliştirdiğinin farkında olmalıyız. Hem dinî hem
de insani bir görev olarak selamlaşmaya özen göstermeliyiz.
3. İletişim ve Konuşma Adabı
Ailemizle, arkadaşlarımızla, öğretmenlerimizle, akrabalarımızla ya da çevremizdeki insanlarla konuşmak isteriz. Konuşurken kullandığımız
ifadeleri, ses tonumuzu, hareketlerimizi
doğru seçersek kendimizi daha iyi anlatabiliriz. İnsanları kırmadan, onlara değer
verdiğimizi hissettirerek konuştuğumuzda onlar üzerinde daha çok etkili oluruz.
Bu nedenle çevremizle iletişimimizde konuşma üslubumuza ve konuşma adabına
uygun davranmamız gerekir. Konuşurken ifadelerimizi
karşımızdaki kişinin anlayacağı şekilde
seçmeliyiz. Bu şekilde konuşmak yanlış anlaşılmayı önler. Hz. Aişe (r.a.), Hz.
Muhammed'in (s.a.v.) herkesin anlayabileceği şekilde açık konuştuğunu söylemiştir.
Toplum içinde gizli konuşmalar yapmak nezaket kurallarına uygun değildir. Hz. Muhammed (s.a.v.) "Eğer bir yerde üç kişi iseniz, kalabalığa karışmadıkça
ikiniz ötekini bırakarak gizli bir şey konuşmasın. Çünkü bu, onu üzer."(Müslim, Selâm, 26, 27, 28.) buyurarak
bu konuda Müslümanları uyarmıştır.
4. Sofra Adabı
Yüce Allah her canlıya
hayatını sürdürebilmesi için çeşitli rızıklar vermiştir. İnsan da hayatını sürdürebilmek için beslenmek zorundadır. Ancak insan bu ihtiyacını giderirken bazı
kurallara uymalıdır. Aksi takdirde hem
kendisi hem de çevresi için olumsuz
sonuçlarla karşılaşır. İnsan sağlığına zarar veren yiyecek
ve içecekler, İslam dinine göre helal değildir. Bu nedenle Müslümanlar Allah'ın haram kıldığı yiyecek ve içeceklerden uzak dururlar. Hak etmeden, alın teri dökmeden para kazanmayı asla düşünmezler. Emek harcamadan ya da başkasının hakkı-
nı yiyerek elde edilen kazancı da haram kabul ederler. Emek vererek elde ettikleri
helal kazancın ve helal lokmanın gerçek zenginlik olduğunu bilirler ve bunu veren
Allah'a (c.c.) şükrederler.
Yemek yerken uyulması gereken nezaket kurallarına sofra adabı denir. Sofra
adabına uygun bir şekilde hareket etmek Allah'ın (c.c.) verdiği nimetlere değer vermek ve O'na şükretmek demektir. Bu kurallara uymak hem sağlık açısından hem
de nezaket kuralları açısından önemlidir. Bunlardan ilki yemekten önce ve sonra
elleri yıkamaktır. Sağlık açısından bu davranışı Hz. Muhammed de (s.a.v.) tavsiye
etmiştir. O, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasının yemeğin bereketi olduğunu belirtmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de "…Yiyin için fakat israf etmeyin…"(A'raf suresi, 31. ayet.) ayetiyle insanlar uyarılmıştır.
5. Hz. Lokman'dan (a.s.) Öğütler
Kur'an-ı Kerim'de geçmişte yaşamış toplumlar, kişiler ve peygamberlerle ilgili bilgiler verilir. Geçmiş dönemlerde yaşanmış önemli olaylar, peygamberlerin hayatlarından kesitler anlatılır. Bu hayat hikâyelerine kıssa adı verilir.Kıssalar Müslümanların
ders çıkarmaları için Kur'an'da yer almaktadır. Hz. Lokman'ın (a.s.) adı Kur'an-ı Kerim'in bir suresine verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de
Hz. Lokman (a.s.) kendisine hikmet verilen salih bir kişi olarak tanıtılır.
Hz. Lokman, Davut Peygamber zamanında yaşamış bilge bir insandır. Onun peygamber olduğu da söylenir.
Hz. Lokman, bilge kişiliğiyle insanlara öğütlerde bulunuyor, onlara yol gösteriyordu. İnsanların anlayacağı dilde, benzetmeler yaparak konuşan Hz. Lokman, oğluna verdiği öğütlerle meşhur olmuştur. Kuranıkerim'de de bu öğütlerden bazılarına yer verilir.
Lokman oğluna:
"–Bak evlat" dedi, bembeyaz sakallarını sıvazlayarak, "Yaşım iyice ilerledi…" Derin bir iç geçirdi. Oğlu, onun önemli şeyler söyleyeceğini sezdi. Daha dikkatli bir şekilde babasının gözlerine baktı. Hz. Lokman:
"–Biliyor musun" dedi, "En büyük haksızlık nedir?" Sonra cevap beklemeksizin ekledi: "Allah'a şirk koşmaktır. Nerede olursan ol, hangi şartlarda bulunursan bulun, sakın Allah'a şirk koşma…!"
..."Sevgili oğlum" (dedi), "Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında
bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır."
"Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir."
"Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme
ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp
duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki,
seslerin en çirkini merkeplerin sesidir."
...
Hz. Lokman (a.s.) verdiği bu öğütlerle oğluna, ailesine ve içinde yaşadığı topluma
faydalı olmaya çalışmıştır. Yüce Allah bu öğütleri Kur'an-ı Kerim'de zikrederek Hz.
Lokman'ı (a.s.) Müslümanlara da örnek olarak göstermiştir.
6. Bir Dua Tanıyorum: Tahiyyat Duası ve Anlamı
Tahiyyat duası namazlarda oturduğumuz zaman okunan bir duadır. Bu duada Hz. Peygamber
ile Yüce Allah arasındaki konuşma yer alır. Bu konuşmada Yüce Allah Hz. Muhammed'e (s.a.v.) rahmet, bereket ve esenlik dilemektedir. Bu dua kelime-i şehadet ile
son bulur.
Okunuşu:
Ettehiyyâtü lillahi vessalevâtü vettayyibât. Esselâmu aleyke eyyühennebiyyü ve
rahmetullâhi ve berakâtüh. Esselâmu Aleynâ ve alâ ibâdilllahissalihin. Eşhedu enlâ ilahe
illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve rasûluh.
Anlamı:
Selam, rahmet ve bütün güzellikler, iyilikler Allah içindir. Ey peygamber! Allah’ın rahmeti,
bereketi ve selamı senin üzerine olsun. Selam bize ve Allah’ın iyi kullarına olsun. Şahitlik
ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir.