Gazneli Sultan Mahmud, Hintliler'le savaştı. Elde edilen
ganimetten, payına Hintli bir köle düştü.
Sultan bu köleyi, oğlu gibi kabul etti. Makam verdi. Ordunun
başına kumandan tayin ederek. Tahtının da vârisi olduğunu
bilrirdi.
Bütün bu ihsanlara rağmen, o köle hep hüzünlüydü. Gözlerinden
yaş eksilmiyordu. Sultan dayanamayıp bir gün sordu:
''Ey kutlu çocuk! Bunca devlete, şerefe rağmen neden
ağlıyorsun?'' Hintli köle şöyle cevap verdi:
''Çocukluğumda annem bana kızdığı zaman şöyle beddua ederdi:
‘Allah seni Sultan Mahmud'un eline düşürsün.' Annemin
bedduasını duyan babam da, ‘Hanım, yazıklar olsun sana,
çocuğuna edecek başka beddua mı yok? En kötü bedduayı
yapıyorsun. Böyle beddua edeceğine, 100 kılıç darbesiyle
ölmesini istemen daha iyi' diyerek anneme kızardı. Onların bu
konuşmalarından dolayı sizi, cehennem huylu ve zalim biri
olarak düşündüm hep.
Bana lutfettiğiniz bunca ihsanı, sizin kereminizin büyüklüğünü
keşke annemle babam da görebilseydi. Bundan dolayı
hüzünlenerek göz yaşlarımı tutamıyorum.''
***
Ey gafil insan! Yoksulluk sultanlıktır. Senin için âhiret de
büyük bir mutluluktur. Nefsânî arzu ve isteklerin seni
yoksullukla, yani sultanlıkla korkutmaktadır.
Âlemlerin rabbinin merhametini bilseydin, yoksulluktan
korkmaz, işin sonuna bakardın.
Fakirliği kabullenirsen, sultanın yanındaki köle gibi, kıyamet
günü sevinç göz yaşları dökersin.