Mescid-i Aksâ'da Yeşeren Otlar
Süleyman (a.s) her sabah Mescid-i Aksâ'ya gelir, tam bir ihlâs
ile rabbine ibadet ederdi. Her gün mescidde yeni bir otun
yeşerdiğini görür ve ona sorar.
''Adın nedir, neye fayda verirsin?'' Her ot ona cevap verir,
adını, ne işe yaradığını, hangi hastalığa ilâç olduğunu, hangi
durumlarda zararlı olabileceğini söylerdi.
Hz. Süleyman (a.s) aldığı bu bilgileri doktarlara aktarırdı.
Doktorlar da bu bilgilere göre ilâç yapıp, insanların
dertlerine çare, hastalıklarına şifa dağıtırlardı.
Bir gün Süleyman (a.s) âdeti olduğu üzere sabahın karanlığında
mescide geldi. İnsanların dertlerine derman olacak yeni bir ot
var mı diye etrafı araştırdığında bir köşede başağa benzer bir
ot gördü. Yemyeşil, taze ve güzel bir görüntüsü vardı. Ot
hemen Süleyman'a (a.s) selâm verdi. Süleyman (a.s) güzelliği
karşısında şaşırdığı bu otun selâmını alıp sordu:
''Söyle bakalım, senin adın nedir?''
''Padişahım, bana keçiboynuzu derler, bittiğim yerler yıkılır,
viran olur'' dedi.
Bunun üzerine Süleyman (a.s) şöyle düşündü:
''Ben sağ olduğum sürece bu mescid yıkılmaz. bu mescidin
yıkılması benim ölümümden sonra mümkün olabilir.
Keçiboynuzunun burada bitmesi ecelimin geldiğine işarettir.''
***
Aslında senin gönlün bir mesciddir. Bedenin orada secdeye
kapanmıştır. Kötü huylu arkadaş gönülde biten keçiboynuzu
gibidir. Eğer senin gönlünde kötü bir arkadaşa karşı sevgi
belirmişse, o gönül mescidinin yıkılacağına işarettir.
Kendine gel, kötü huylu arkadaştan kaç. Onunla az konuş, kötü
arkadaşın sevgisi gönlünde yeşerip boy verirse gönül
mescidinin yıkılacağını bil.