Sûfînin biri gönlünü ferahlatmak ve manen bir neşe yaşamak
maksadıyla gül bahçesi gitti. Bir köşeye çekilip âdap üzere
oturdu. Gözlerini yumup murakabeye daldı.
Gönlünün derinliklerinde lezzetlere doğru seyir halindeki
sûfîyi gören anlayışsız biri, onun uyuduğunu zannederek
dürtükledi.
''Ne uyuyorsun? Gözünü aç da şu güllerin güzelliğine, çiçek
açmış ağaçlara, yeşermiş çimenliğe bak. Cenab-ı Hak Kur'an'da,
‘Allah'ın rahmet eserlerine bakınız' buyuruyor'' dedi. Sûfî,
''Ey arzularının esiri olan bedbaht! Allah'ın en güzel eseri
gönüldür. Dışarıda bulunan bağ, bahçe, çiçekler ve bütün
yeşillikler gönüldekinin aksi, hayalleri gibidir. Eğer bu
dünyada gördüğün bağlar, bahçeler gönül âlemindeki sevinç
selvisinin aksi olmasaydı; Cenâb-ı Hak bu hayal âlemine
‘aldanma yurdu' demezdi'' dedi.
***
Bir gün gaflet uykusu sana erince, yani ölüm gelip çatınca
gözlerin açılır. Hakikat görünür. Görünür ama, son nefeste
görmek ne işe yarar?
Ölmeden önce ölen kişiye, yani dünyadaki bu güzelliklerin
aslından haberdar olan kişiye ne mutlu!